22

726 48 39
                                    

"lütfen! Lütfen onu görmeme izin verin! Yalvarırım!" Rod beni kolumdan çekip uzaklaştırmaya çalışırken hiç kendimde değildim.

"Onun bir suçu yok! Lütfen"

Bırakmadılar.

Lily gitti
James gitti
Oğlum gitti
Sirius gitti
Peter gitti
Remus gitti
Ben kaldım.

Tüm sorumluluk omuzlarıma yığılırken tek yapabildiğim ağlamaktı.

"Neden bunu yaptınız! Azıcık mutlu olacaktım!" Diyerek rodolphusa saldırdım bu sefer.

"SENİN KOCAN İHANET ETTİ VE BEDELİNİ ÖDÜYOR. BİR DAHA BU KONU İÇİN BAKANLIĞA GELME!"

bana nasıl bağrırdı. Ona hiç bir şey yaşamamıştım. Sadece kocamı istiyordum. Sadece onu.

O benim sakinleştiricimdi. Azkabanda nasıl yaşardı. Ruh emiciler..

Hıçkırıklarım durmaz iken bir şey olmadı.

Ben ağlarken sırtımı sıvazlayan bir sirius yoktu.

Bişey olmadı....

Karanlık yükselirken ben tektim.

*****

Harry annesi ile babasının yokluğunu hissetmişcesin ağlıyordu. Ona katılan kızım ile ne yapacağımı bilemiyordum. Oturup bende ağlayacaktım o olacaktı.

Lily... Canım arkadaşım... O sadece oğlunu korumak istedi ve onu bana emanet etti.

James, kardeşim.  Neden ölmüştü ki!? Neden onlar seçilmişti  longbottomlar dururken neden bizdik!?

James ile doğru düzgün geçirdiğimiz sadece bir senemiz vardı. Okul biter bitmez sırra kadem basmıştılar ve ellerinde bir çocukla çıka gelmişlerdi

Ama James yoktu... Bana o aptal şakaları yapabilecek bir James yoktu lanet olsun ki..

Sirius ta yoktu beni düşünecek.

Bastıramadığım göz yaşları ile bir köşeye çöküp bende ağlamaya başladım.

Peter nasıl böyle birşey yapardı aklım almıyordu adeta

Kapının çalması ile ayaklandım. Gelen Andromeda idi. Aileden atılan Andromeda. Koşup bana sarıldı. Ardından iki küçük çocuk ve kocası girdi. Onları takmadan Andromeda ya sarılmaya devam ettim.

Beni koltuğa oturtup ağlayan bebeklerle ilgilendi. Hiç bir şey bilmiyordum. Açlarmı toklarmı? Neden ağlıyorlar? Bir yerleri mi acıyor.

Böylemi sahip çıkacaktım emanetine kardeşimin.

Böyle mi sahip çıkacaktım siriustan kalan tek parçama.

Bir kaç dakika ardından Andromeda yanıma oturdu.

"Müebbet dediler!" Diyerek daha da şiddetlendi ağlamam. Olamazdı 

Beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama benim tek istediğim siriustu. Ona doyamamışken gitmişti. Ama benim lanet kafam sır tutucunun kim olduğunu hatırlamıyordu. Belkide bilmiyordum onu bile hatırlamıyordum. Ama sirius böyle bir şey yapmazdı! Hem hem dumbledore a ne oldu!? Hani koruyacaktı lily i jamesi.

Hıçkırıklarım çoğalırken tekrardan düşündüm. Sirius asla böyle bir şey yapmazdı ama Peter..

O da yapmazdı. Onlar bizim dostumuz idi. Bize ihanet edecek son kişilerdi.

Aklımı kaçıracağım!

Tanrım bana yardım et yalavarırım.

"Gözlerime bak Clara! Kendine gel lütfen!"

Bazı sesler vardı ama duymak istemiyordum. Sadece ağlamak istiyordum. Ha bir de siriusu.

Kafamı kaldırdım en sonunda. Saat epey ilerlemişe benziyordu. Andromeda beni kolumdan tutup kaldırdı ve sanırım odama götürdü.

"Çocuklar.." diye mırıldandım.

"Onlar güvendeler merak etme. Sen iyi olana kadar burada olacağım Clara"

Ve gözlerimi kapatmıştım.

****

Yine berbat günlerimden biri görünüşe bakılırsa. Çocukların ağlamaları durmuyor ve ben aptal bir anne bile olmayı beceremezken hiç bir şey yapamıyordum. Birden kesilen ağlamalar ile kafamı kaldırdım.

Çocuklar arkama bakıyorlardı. Kafamı çevirdiğimde şok geçirdim.

"Güzelim"

Sirius tu bu!

"S-sirius, sen azkabandanmı k-kaçtın"

"Hayır Clara her şeyi anlatacağım. Gel oturalım" ne olduğunu anlamaz bir şekilde ona bakıyordum. Ona sarılmama izin vermiyordu.

"Önce anlatayım sonra özlem giderelim." İlk kez bu kadar ciddiydi.

"Sirius! Sen, sen burdasın ama sarılma a bile izin vermiyorsun. Günlerdir ne çektim haberin varmı? Neredeydin ve neden burdasın!"

"Offf bir anda söylemek en iyisi.  BİX JAMES İLE SANA BÖYLE BİR ŞAKA YAPTIK AMA KIZMA!" ve koşarak koltuğun arkasına saklandı.

Hızla ayağa kalktım. Ona doğru yaklaştım, yaklaştım.

"Bak kızdın biliyorum ama-"

Kollarını boynuna dola-

Dolayamadım. Ona değmeye çalıştığım anda buharlaştı. Ne oluyordu.

"Sirius! SİRİUS KIZMADIM. NEREDESİN?!"

"Clara! Clara" gözlerimi terler içinde açtım. Karşımda Andromeda vardı.

"Sirius nerede?"

"Clara, kabus gördün bebeğim"

Ne demek kabus? Sirius oradaydı işte..

Değilmiydi?

Değildi işte. Değildi. Geri gelmemişti. Bana şaka yapmamıştı. Lanet olsun ki yoktu. Ona kızmazdım. Yemin ediyorum şurada yanıma gelse ne olduğunu sorgulamaz sadece sarılırdım.

Ama yoktu...

****

1 ay sonra

Olaylar üzerinden bir ay geçmişti. Kendimi biraz daha toparlanıp ve tüm ilgi alakamı çocuklara vermiştim. Onların tek damla gözyaşını yere düşürmüyordum.

"Günaydın Harry, günaydın melody."

Sık sık onlarla konuşuyordum. Bu süre zarfında evime gelen herkesi geri çevirmiş ve onlarla ilgilenmiştim. Onlar bana diğerlerinden kalan son parçamdı.

Andromeda sık sık mektup gönderiyor, narcissa da öyle, bana dışarıda olan biteni anlatıyorlardı.

"Hem Molly, hem narcissa hem ben ve hemde lilynin doğumu nasıl aynı yıla denk geldiğini anlamamıştım. Çocuklarımız aynı dönemde okuyacaklardı.

Ne güzel olurdu, eğer yaşasaydı lily, birlikte çocukların derslerinden falan konuşurduk heralde.

Umutsuzca kafamı salladım. Beni rahat bırakmayan iki kişi vardı. Bir dumbledore biri de walburga black.

Walburga black, melodynin safkan bir black olarak onların malikanesinde kalmasını ve onu benim değil, dadıların büyütmesi ni istiyordu.

Dumbledore ise liliynin hayattaki tek akrabası olan ablasına bırakılmasını istiyordu çocuğun.

"Bak Clara, acını anlıyorum ancak harrynin teyzesinde kalması daha iyi olur. O onun teyzesi."

"Dumbledore! Ben onun HALASIYIM. Vaftiz annesi olarak vekaleti bende ve asla, DUYDUNMU!? Asla onu bırakmayacağım. Eğer sen lily ve jamesi korusaydın harrynin halasındamı teyzesindemi kalacağını tartışmazdık"

Güzel konuşmuştum o yaşlı ihtiyara. Walburga black in mektuplarında ise hiç bir şekilde dönüyordum. Büyük ihtimalle çıkdırıyordur çok sevgili kayınannem

Çapulcular Ve Clara {Sirius Black}Where stories live. Discover now