1. Bölüm: Kumların Yalnızlığı

50 10 6
                                    

Ayakkabısını büyük bir güçlükle çıkardı Anua ve ters çevirdiği gibi yığınla kum diğerlerinin üzerine döküldü. Her yerde kum vardı en kötüsü parıldayan güneş onları ısıtıyor ve üzerinde yürümesini imkansız hale getiriyordu, en azından gündüzleri böyleydi. Geceleri ise daha beter... Etrafı daha iyi görebilmek için kapişonunu çıkardı Anua, kavurucu güneşin umut kırıcı ışığı gözlerini kamaştırdı. Aniden kafasını yere çevirince yırtık pırtık ayakkabılarının onu daha fazla götüremeyeceğini fark etti.

Çıplak ayakları, ayakkabının geniş yırtıkları ardından görülebiliyordu. Kukuletasının kapişonunu yeniden örttü. Zoraki bir kaç adım daha attı genç kız ama üzerine müthiş bir ağırlık çökmüştü, elini kemerindeki mataraya götürdü. Matarayı zar zor başının üzerinde kaldırdı ve içinden dökülen bir kaç damla sıvı Anua'nın ağzının içinde kayboldu, bu normal suydu ama insanlar ona "keştaken" diyordu, gerçi en son ne zaman bir insan gördüğünüde hatırlamıyordu. Ağzındaki iğrenç tadın eşliğinde sağ eli, çölde ona yardımcı olan tek şeyden, ince ve eskimiş sopasından kaydı ve kendini yerde buldu, o an içi anlamsız bir huzurla kaplandı. Sanki buradan hiç kalkmak istemiyormuş gibiydi. Kukuletasının ince katmanın ardından yanağını kızartan sıcak kumu umursamadı bile ve gözlerini kapattı.

"Bir fukara daha!"

"Sence yaşıyor mu?"

"Ne önemi var? Hah! Şu kolyeyede bir bak..."

Önce rahatsız edici bir grup mekanik sesin ona doğru geldiğini duymuştu, oracıkta öleceğini sanmış ama sesler bir anda kesilmesiyle yerini kumların üzerinde yankılanan adım sesleri almışti.

Üç kişi saymıştı çıkan seslerden Anua, gözleri ise hala kapalıydı. Şimdi ise ona doğru yaklaşan bir el hissediyordu, ani bir hareketle kendini geri attı ve silahını çekti. Bu oldukça kısa namlulu hafif, eski bir çifteydi, doğrusu çalışıp çalışmadığından bile emin değildi. Üç yabancı geri çekildiler, ikisi erkek biri ise kızdı.

"Şuna bakın!" Dedi en öndeki, bu onu ölüme terketmek isteyen yabancıydı. Her birinin yüzünde maske olduğundan onları ayırt etmek zordu.

"Şu fukara bize silah çekti."

Anua daha yeni yeni gözlerini açmışken, yabancının yaptığı ani hamleyi fark edemedi. Maskeli adamın elindeki sopa aniden uzadı ve ucundaki çengel Annua'nın elindeki silaha çarpıp bir kenara savurdu. Maskelinin yaptığı ani dönüş ile oluşan rüzgar Anua'ın kukuletasının açılmasına neden oldu ve zavallı kızın sol kolu gözüktü.

"Dur!" Dedi kız olan maskeli ve şu diğer pisliğin önüne geçti, pisliğin elindeki sopa ise yendiden kısalarak eski boyutunu aldı. İlk bakışta sıradan bir sopayı andırsa da çok daha teknolojik bir şeydi. "Baksanıza bir kolu yok."

"Bak Lilit, yardım etmek istemeni anlıyorum ama daha fazla boğazı doyuramayız." Dedi en arkada durup tüm olanları izleyen ve yaşça daha büyük olduğu anlaşılabilen maskeli.

Kız yavaşça Anua'ya yaklaşırken eğildi ve maskesini çıkardı.

"Bak, benim adım Lilit."

Arkasında topuz yaptığı koyu mavi saçları biraz kumlanmıştı ve saçları kadar koyu olmasada yine mavi renkte olan gözlerinde uzun zamandır yabancı olduğu sevgiyi hissetmişti.

"Sana yardım etmeye geldik." Dedi Lilit

"Hayır yardım falan yok." Diye çıkıştı arkasındaki maskeli

"Onu öylece bırakamayız Mark, şuna baksana susuzluktan ölüyor."

"Her gün onlarca kişi ölüyor Lilit! Ve hiç bir şey yapamıyoruz, söylesene şu fukaranın bir gün daha hayatta kalması neyi değiştirir."

Lilit sadece sustu ve başını eğip Mark'ın arkasına geçti. Bir an öylece yürüyüp gideceklerini sanmıştı ama Lilit yeniden arkasını dönüp ufak bir matarayı Anua'ya fırlattı. Hiç duraksamadı Anua gerçekten susuzluktan ölüyordu, mataranın kapağını açmakta biraz zorlansada sonuna açıp kafasına dikti.

"Ne yapıyorsun sen!?" Dedi Mark.

"Sen hiç bir şey yapmayabilirsin ama ben suyumu paylaşmakta özgürüm!"

Bir an Mark'ta maskesini çıkarmayı düşündü ama Anua'ya bakıp vazgeçti.

"Ne fark eder! Zaten çapulcular tarafından öldürülür, yada daha kötüsü esir alınır. Esirlerine neler yaptıklarını biliyorsun."

Lilit bu seferde elini sırtına götürdü ve Mark'ın kine benzeyen bir sopayı Anua'nın önüne fırlattı, Bu sırada dik dik Mark'a bakıyordu.

"Sen ciddi misin!?" Dedi Mark ve en arkadan olanları izleyen diğer maskeliye baktı "Bir şey demeyecek misin?

Yaşlı maskeli sadece kafasını salladı ve arkasını dönerek "Gidiyoruz çocuklar." Dedi.

Mark öfkeyle kumlara tekme attı ve bir süre Lilit'e baktıktan sonra sırtındaki metal kaykayı yere fırlatıp üzerine atladı. Arkasındaki ipi çekmesiyle makine çalıştı ve Anua'nın en başta duyduğu rahatsız edici mekanik ses duyuldu, bu sırada aynı şeyi diğer maskelide yapmıştı.

"Özür dilerim." Dedi Lilit, Anua'ya bakrak "Elimden geleni yaptım."

AnuandWhere stories live. Discover now