10.Bölüm

32 4 49
                                    

"Ve bazen tanrılar kendi yarattıklarını unuturdu, yok sayardı."

Medya: Hazal Koca

Medya: Hazal Koca

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bölüm 10: "Bana dokunur musun? "

Saçlarımda gezen eller ile uykumdan uyandım. Bu koku bana oldukça tanıdıktı. Barış... elleri saçlarımda geziyor ve kendince bir ninni mırıldanıyordu. Ondan bunu ben mi istemiştim? Gözlerimi açmadım ve uyuyor gibi yapmaya devam ettim ki zaten gözümü açacak halim bile yoktu ya. Kendimi düşündüm, heba olan gençliğimi. Şimdi 25 yaşında bir kadındım. Hayallerini tek tek gerçekleştirmesi gereken bir kadın. Fakat ben bir aciz gibi dört duvarın arasına sıkışmıştım, çıkamıyordum. Hayallerimi gerçekleştimeyi bırak hayal kurmayı aklının ucundan geçirebilecek bir psikolojim bile kalmamıştı benim. Yıllarımın harcandığı bu evde acizce bir gün kurtarılmayı bekliyordum. Fakat beni kim kurtaracaktı ki? Kimse beni kurturmak için savaşmaz, kendini önüme atmazdı ki... Bir kitapta okumuştum; "Kadınların tek kurtarıcısı yine kendileri olmalıdır. Başka birine muhtaç kalmamalıdırlar." Düşündükçe mantıklı gelen bir sözdü ama benim için yetersizdi. Doğru ya yetersiz olan söz değil, bendim.

"Hazal...uyandın mı?"

Kirpiklerimi birbirinden ayırmaya çalıştım fakat sanki yapıştırıcı sürülmüş gibiydi, ayrılmıyordu. Kirpiklerimi birbirinden ayırabildiğimde gözümü yoğun bir ışık esir aldı, geri kapatmak zorunda kaldım. "Ah..." ağzımdan çıkan inleme ile birden göz kapaklarıma vuran ışığın gölgesi kesildi, karanlık etkisi altına aldı.

"Açabilirsin."

Aldığım komut ile gözlerimi açtım ve tam gözlerimin üzerine denk gelen eli gördüm. Gözlerim zarar görmesin diye elini gözlerimin üzerine siper etmişti. Gözlerimin odağını hafifçe sağa çevirdiğimde onun sert çehresi ve maviş gözleri ile karşılaştım.

"Barış bey.."

Çatallı sesimi duyduğu an yüzünü bir gülümseme kapladı. Sarı saçları her zamanki gibi fönlü değil, biraz dağılmış ve alnına dökülerek serseri bir görüntünün oluşmasına sebep olmuştu. Üzerine giydiği siyah gömlek kaslarını tam olarak sarıyor ve siyah kemer taktığı siyah kumaş pantolunu ile birleşiyordu. Oturduğu yerde bir yunan heykeli gibi duruşu kalbimin ritminde bozuşuma yıl açmıştı. Bu amansız değişimde neyin nesiydi? Ne oluyordu bana böyle?

"Hazal, iyisindir umarım? En son neler olduğunu hatırlıyor musun?" Birkaç saniye bekleyişe girdi ve sözlerine durmaksızın devam etti. "Size Hazal diyebilir miyim, Hazal hanım?" Sözleri ile gözlerim şokla açıldı ve utançla yanaklarım kızıllaştı.

"E-evet." Elini gözümün üzerinden çekti ve kapının oraya doğru adımlamaya başladı. "Şu ışığın derecesini azaltalım ki, gözlerin rahat etsin." Sözleri ile kalbime bir sıcaklık yayıldı, gözlerimin içinde bir ışık canlandı. Beş duyu organımdan biri olan gözümü önemsiyordu... bu o kadar iyi hissettirmişti ki.

SUKHAWhere stories live. Discover now