savcım derdime bul bir çare.

210 45 35
                                    

tw: ölüm, suç

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

tw: ölüm, suç.

"Savcı beyler gelmedi henüz." dedi yayvan yayvan morgun önündeki memur. Eski, kirden griye dönmüş hastane terliklerini yere çıkarmış onu taşımaktan ölesiye nefret eden bir sandalyeye oturmuştu. Çoraplarındaki sökük gözüme gözüme girerken adama bir tane geçirmemek için kendimi tuttum.

"Yukarısı karışık." dedim önlüğümün cebindeki kalemi düzeltip.

"Gidip hasta bakmam lazım."

"Emirler böyle." dedi adam omuzunu silkip.

"Savcı onay vermeden muayene başlamaz."

"İyi." dedim sinirle duvara yaslanırken.

Bu siktiğimin düzenindeki bürokratik çıkmazlar artık canıma doyurmuştu beni.

"İşinde iyi olduğunu söylediler, eminim ki size de çok yardımcı olaca-"

"Alt tarafı bir pratisyen."

"Bulamadınız kıdemli birini."

"Küçük bir kasabada ancak bu kadar oluyor."

Koridorun başından beri sanki ben orada yokmuşum gibi söylenerek gelen kısa adama seslendim.

Sert bakışları hızlıca beni bulurken bu kadar rahat şekilde onunla seviyesiz bir muhabbete girişimin nedenini sorguladım bir an.

İstese beni sürdürecek kadar yetkili birisiydi büyük ihtimalle. Genç görünüşü de fevri davranışlarına yeşil ışık yakar nitelikteydi.

Can sıkıcı küçük bir doktor parçası ve karşısında -büyük ihtimal masasında küflü bir themis heykeli olan- yeni egosu ve deri koltuğuyla kasıntı herifin teki.

"Her neyse." dedim sünepe morg görevlisi kapıyı açarken.

Bu kadar sinirli olmamın tek sebebi elbette ki savcının geç kalması değildi. Daha yeni atanmış bir doktor olarak mesleki beklentilerimi asla karşılamayan bu kasabaya genel bir öfke duyuyordum. Hatta insanlığa karşı genel bir öfke. Yine de tamamen kendimle çelişip birilerinin az da olsa acısını dindirmek adına gidip tıp okumuştum. Meslek etiği ve Hipokrat Yemini bir yana içten içe asla susmayan o girintili vicdanım da ancak böyle rahat buluyordu.

Ben insanlara söve söve yardım eden ama gece yatağa girince anında uykuya dalan biri olmak istemiştim.

Ben sanırım basit olmak istemiştim, dünyanın karmaşık yollarına karşı.

Morga girip demir sedyede yatan bedene kısa bir bakış atıp yanındaki dosyayı elime aldım.

İlk bulguları okurken yardımcı hemşire gelip eldivenleri giydi.

"Olay yeri incelemeden gelen raporu okudunuz mu?"

Boğukça gelen sesle arkamı dönerken yüzüne kocaman bir mendil kapatmış ve her an bayılacakmış gibi duran savcıya baktım. Gülmemek adına yanağımın içini ısırırken başımı yavaşça sallayıp önüme döndüm.

"Burası hep böyle mi kokuyor?" dedi bu sefer benden en uzak köşeye geçip.

Az önceye kadar kelle kesen bir edayla kasıla kasıla yürüyen adam; her an istifra etmeye hazır şekilde etrafa bakınıyordu. Egosu onu buraya kadar taşımıştı ama geri kalanında götüne kazık girmiş gibi orada oturacaktı anlaşılan.

"Burası hastane." dedim dümdüz bir ifade ile.

"Ve siz de şu an morg salonundasınız, böyle kokması normal değil mi?"

Kaşları çatılırken bir şey dememeyi tercih edip başıyla yanımdaki hemşireyi çağırdı.

"Başlayabilirsiniz."

Ben sırayla ölü muayenesi için gözlemlerimi yazdırırken o da uzaktan bakışlar atmakla yetindi.

"İki giriş deliği ve bir çıkış deliği var, saçma izine rastlanmadı."

Yanımdaki hemşire muayene için sedyedeki bedeni ters çevirirken gözüme ilişen şey ile bırakması için elimle işaret ettim.

"Bekle." dedim hemşire uzaklaşırken.

Elimdeki kalemle cesedin saçlarını boynundan uzaklaştırırken kaşlarım çatıldı.

"Boynunda ası izi var." dedim savcıya dönüp.

"Ne?" dedi yanıma hızlıca gelirken.

Boynundaki ince halkayı tekrar gösterip onun da fikrinin oluşması için zaman tanıdım.

Yüzünde hafif bir acıyla masada yatan kadına bakarken hafifçe tebessüm ettim. Demek ki o kadar da gaddar değildi. Yüzündeki kederli bakış mide bulantısını bile bastırıyor gibiydi.

"Olay yeri incelemeye haber verin." dedi yanındaki yazmana.

Gözleri hala cesetteydi.

"İntihar şüphesi için araştırma yapılsı-"

"Bekle."

Ensesini kapatan saçları toplayıp tekrar baktım.

"İntihar olduğunu düşünmüyorum." dedim sözünü kesip.

Şaşkınca bana baktı.

"İz tam bir daire şeklinde ilerliyor gördüğünüz gibi. Eğer kendi kendine yapmış olsaydı vücut ağırlığından dolayı sarkma olması gerekirdi. Bu da izi ensesine doğru uzayan bir elipse dönüştürürdü."

"Yani boğulmuş." dedi sakince.

"Öyle mi?"

"Öyle düşünüyorum." dedim başımı sallayıp.

"O zaman siz devam edin, muayene sonunda kalan ayrıntıları raporunuzdan okurum."

Başımı sallarken eski yerine geçip oturdu. Kadının ölmeden önceki anları büyük ihtialle onun da zihnine doluşmuştu, zira muayene bitene kadar bir kere bile dönüp bakmamıştı.

 Kadının ölmeden önceki anları büyük ihtialle onun da zihnine doluşmuştu, zira muayene bitene kadar bir kere bile dönüp bakmamıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

AAAAAAAAAAAAA.

Ruhsal dönüşüm istasyonu. MinbinWhere stories live. Discover now