sevgilim leyla,

48 5 2
                                    

seni bilmek ne sakıncalı ve deli ediyor insanı sana kapılma korkusu.

Pek sevgili Leyla,

Biliyorsun, unutulabilen bazı şeyler vardır. Kış güneşi ya da başkent ayazında üşüyen, çocuksu ellerimiz gibi. Milli Mücadele meydanında bir insan seline karşı gelişimiz seninle, karton bardakta demli çay ve ellerime uzanan elin. Uzun, kemikli ama deneyimsiz, siyah-mavi boya lekeleriyle bezeli. Başkent kaldırımlarından seni toplayışım, bana her dokunduğunda biraz daha parlayan gözlerin, korku ve heyecanla hissiyatını kabullenişin... işte bunun gibi, insanoğlunun kolayca unutabileceği şeyler vardır. Dahası bir manga dükkanında bana tutunman, içtimai ne varsa senin peşinde bir canavarmış gibi o tavrın dükkan vitrinine dökülen karı eritiyor usul ama hepten. Oysa soğuk görünmek için can atıyorsun Leyla. Kimse içindeki küskün oğlanı görmesin istiyorsun. Kendini şimdiden gidici saymışsın. Arkanda birkaç parça kağıttan başka bir şey bırakmak istemiyorsun biliyorum ama arkada bırakılıyorum yine Leyla. Gün ışığı saçlarına düşüyor, oradan yorgun başına ve kış güneşi altında ısınan boynunu ben hissediyorum, ufak tüylerin tatlı kalkıyor. Bahar rüzgarında dağılan laleler gibi Leyla senin tüylerin, o kadar güzeller ki bana Allah'ı hatırlatıyor, seni başkentte bulup başkentte kaybediyorum Leyla. Her hafta, gitgide mağarasına kapanan şahsiyetimize rağmen inat etmiyoruz birbirimize. Varlığımızı inkar edemiyoruz, hakikate mahkum olduk.

مريم

mezbeleWhere stories live. Discover now