bölüm-1-

214 20 10
                                    

''Hazır mısın Ekim?'' Gülümsedim ve babamın uzattığı elini tuttum.

''Hazırım.'' Babam ile beraber evimize son kez baktık. Tüm anılarımız, üzüntülerimiz, mutluluklarımız, hayatımız, hepsi bu evdeydi.

16 yaşındayım. Uzun kahverengi saçlarım, mavi gözlerim ile normal bir kızım. Mavi gözlüler güzeldir diye bir kaide yoktur, çünkü bu kaideyi bozan kişi benim. Babam 38 yaşında, koyu kahverengi saçları, ela gözleri var ve kendisi onca uğraşlar sonucu mühendis oldu. Onu idolüm yapmamın sebebide bu işte, çalışır, herşeyi elde eder. Annem ve babam geçen sene ayrıldılar, benden 4 yaş küçük kardeşim ise annemle beraber gitti.

İzmir yolunu tuttuk babam ile. Herkesin dilinden düşmeyen o çok sevilen İzmir'e gidiyoruz. Heyecanlımıyım? Belki ama bu yinede yaşadığım sorunları bana unutturamaz. Annem gittikten sonra 1 ay hastanede kaldım ve 5 ay boyunca psikolog ile görüşme yaptım. Psikolojik sorunlarım yok evet ama babam benden korkuyor, başıma birşey açabileceğimden korkuyor.

Yol boyunca babamı dürttüm, ona yiyecek yedirdim, hatta bağırarak şarkı bile söyledim ve sonuç başarılı oldu, babam yolda gözünü dahi kırpmadı sayemde. Onu uyutmamaya çalışmak için elimden geleni yaptım kısaca.

İzmir'e geldik. Sokaklarında bikiniyle dolaşan kızlar, baklavalarını sergileyen erkekler, şımaran sevimli çocuklar ile hoş bir havaya sahip. Babam'a baktım, gözleri buğulu duruyor, o da unutamıyor yaşadıklarımızı, hala etkisinde oda annemin ayrılışının.

''Evimiz nerede babacım?'' Babam yüzüme baktı. Gözlerini kapattıktan sonra derin bir nefes alıp yüzüne o hep içimi ısıtmış olan gülşünü takındı.

''İki sokak arkada. Biliyorum tenha bir yer ama seni bulmamaları için.'' Evet beni bulmamaları içinde buraya gelmemizin bir payı var. Eğer annem beni bulursa direkt kaçırır; nereye olursa olsun götürür, düşünmez.

Babam ile yürüdük, yürüdük, yürüdük ve sonunda harikulade iki katlı bir eve geldik. Dışı tahta süslemelerden, çevresinde ise taştan duvar örülü. Ürkütücü bir havası var ama taş duvarlar uzun olmadığı için içerisi rahatlıkla görünüyor. Eve doğru yaklaştım. Kalbimde hiç hissetmediğim bir ağrı oluştu, ev beni ürküttü. Babama baktım, elindeki iki valizi sürükleyerek içeriye doğru adımlarını atıyor. Elimde tuttuğum valizeleri ben de sürükleyerek taş yoldan yürüdüm.

İçeri girdiğimde içerisinin dışarısı kadar korkunç olmadığını gördüm, şirin ve ferah. Dış kapıdan adımınızı attığınız anda karşınıza çıkan salon ise çok hoş. Beyaz, üzerinde pudra pembesi noktaları var kanepelerin. Yastıklar ise mavi, pudra pembesi ve bejden oluşuyor. Ortada bulunan beyaz, tüylü halı ve üzerinde duran cam sehpa ile oda aydınlanmış. Babam merdivenlerden yukarı doğru çıkarken onu izledim. Mavi, üzerinde beyaz simlerle dolu kapının önüne geldiğimizde babam

''Burası senin odan. İçerisini senin tarzına göre mi düzenledim. Bilmiyorum, eğer beğenmezsen söyle iade eder yenisini alırız.'' dedi. Gülümsedikten sonra içeri girdim, tabii babam da odamın kapısını kapatıp gitti. İçeriyi incelemeye başladım. Tam da istediğim renk, mavi. Mavi örtülü çift kişilik bir yatak, krem rengi yatak başlığı. Krem rengi dolap, krem rengi masalar ve mavi, beyaz, siyah üçlüsünden oluşan yastıklar var. Yatağımın üzerinde yastık, hatta bolca yastık olmasını çok severim. Babam da tam benim istediğim gibi bir oda tasarlamış bana.

Elimdeki valizlerden kıyafetlerimi tek tek çıkartıp dolabıma yerleştirdim. Çok kıyafet almadım, sadece değerlileri aldım, çünkü babam yeni evimizde herşeyi yenileyeceğimizi söylemişti. Dolabımda ise babamın çoktan benim için aldığı kıyafetler var. Bu kadar masrafa girmesi benim için çok kötü.

Odamı yerleştirdikten sonra mutfağa indim. Babam yeni tuttuğu hizmetli ile konuşuyor. Kırklarında, oldukça genç duran bir bayan... Üzerine giydiği kot pantolonu, gri tişörtü ve yarım topuklu siyah ayakkabısı ile yaşını yansıtmasına yardımcı oluyor kıyafetleri.

''Merhaba.'' Hizmetlinin bana yumuşak tavırla konuşuş şekline karşın ''Merhaba, ben Ekim.'' diye karşılık verdim.

Gülümseyerek elini uzattı. ''Ben de Eylem. Memnun oldum tatlım.''

Uzattığı elini tuttuktan sonra geri çektim. 4 kişilik masada akşam yemeği hazır bekliyordu. Masaya göz gezdirdikten sonra babamın oturuşu ile ben de oturdum.

Yemekler biter bitmez babam ile salona geçtik. Koltuklara yerleştiğim anda babam ''Yarın okulun, hatta lisenin ilk günü. Heyecanlı mısın?''diye sordu. Aslında heyecanlıydım sonuçta lise 2'ye başlıyorum.

''Sanırım biraz.''

''O zaman yat hadi. Saat geçti bak. Erken kalacağız hem.'' Gülümsedikten sonra ayağa kalkıp salınarak babamın yanına gittim. Yanaklarından öptükten sonra "İyi geceler.'' dedim.

Odama doğru ayaklarımı sürüyerek çıkıyordum ki babam "Okulda siyah pantolon ve beyaz gömlek giydiriyorlar bitanem.'' diye seslendi.

Arkama dahi dönmeden ''Tamam!'' diye bağırdım.

Kendimi yatağıma attıktan sonra biricik ayıcığım Rabbits'e sarıldım. Evet kendisi bir ayıcık ama Rabbits demek daha çok hoşuma gidiyor.

Evet!
Hikayemin ilk bölümü nasıldı?

3 vote + 3 yorum = yeni bölüm ♥

Lisenin BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin