Mark Lee İçin Bir Hediye

478 30 0
                                    

Lee Donghyuck ile Mark Lee'nin ilk kez karşılaşıp tanıştığı günden bir gün sonra aynı eve taşındılar.
Güzel, geniş bir salonu, üç ana yatak odası, bir misafir odası, çalışma odası, bir kütüphanesi ve iki gencin antrenmanları için küçük bir spor salonu olan üç katlı oldukça büyük bir evdi. Dışında bir kış bahçesi, nadir çiçeklerin bulunduğu ve vakit geçirmek için bölümleri olan bir cam serası, havuzu ve geniş bir arka bahçesi daha vardı. 

Jung Jaehyun onlara birlikte aynı evde yaşayacaklarını söylediğinde iki genç önce sevinmiş sonra Mark üzülmüştü. Aynı evde yaşamaları demek Donghyuck ile sürekli karşılaşmaları demekti. Jaehyun ile yaşayacağı her anı Donghyuck ile paylaşmak demekti. Jaehyun'u paylaşmak demekti ancak o paylaşmayı pek sevmezdi. Maalesef ki yapacak bir şeyi yoktu. Şuan Jaehyun rehberliğinde evin odalarını geziyorlardı. 
Donghyuck, evin çoğunlukla koyu renkli oluşuna üzülmüştü. Mark'ın ve Jaehyun'un odasının, salonun siyah ve grilere bürünmüşlüğünü görünce her şeyin sonsuz bir koyuluk içinde olduğunu düşünüp üzülmüştü. Sıra onun odasına geldiğinde gözlerine inanamadı. Beyaz ve toz pembenin hakim olduğu odasında koyuluğun sadece birkaç kırıntısı vardı. Heyecanla balkonuna adımladı. Bohem tarzı dekore edilmiş odasına tamamen uyumluydu. Banyosuna koşarak girdi ve şömine önündeki küveti gördüğünde neredeyse kendinden geçti.
"Jaehyun hyung, burası mükemmel!"
"Tam istediğin gibi değil mi bebeğim?"
"Evet! Evet öyle! Balkonum, banyom ve yatağım! Aman tanrım! Sediri şimdi gördüm!"
Donghyuck koşup camın önündeki sedire oturdu. Evin geri kalanını düşündüğünde burası onun için bir cennetti.
"Hadi! Sonra keyfini çıkarırsın. Evin geri kalanını da göstereyim."
Donghyuck'un odasından çıkıp tam karşılarındaki çalışma odasına girdiler. Jaehyun'un çalışma odasından geçip iki gencin çalışma odasına çıkılıyordu. Jaehyun'un oturduğu yerden iki genci de rahatlıkla görebileceği şekilde tasarlanmıştı oda. Donghyuck kendi kısmını kontrol etti. Arkasında kalan Mark'ın kısmına göre kat kat açıktı renkler ve daha aydınlıktı.

Evin geri kalanında Donghyuck kütüphanenin kendi kısmının ferah ve renkli oluşunu beğenmişti. Yine en çok sevdiği ve en çok zaman geçireceği yer olan mutfağın klasik ve açık renkli olması da hoşuna gitmişti. Mark ve Jaehyun'un neden bu kadar koyu sevdalısı olduğunu ise çözememişti.

Mutfağın açık kapısından çıkıp taş döşemeli yoldan ilerlediler. Cam seraya geldiklerinde Donghyuck bir çığlık attı. Çiçekleri severdi! Jaehyun seranın kapısını açtı ve kenara çekildi. Dokuz cam kubbe kısa cam koridorlarla birbirine ana koridorla bağlanmıştı. Kubbelerin birinde Donghyuck'un çömlek yapması için bir alan bile vardı. Burası tamamen Donghyuck için yapılmıştı.
"Hyung! Çok teşekkür ederim!"
"Bebeğim beğendiyse ne mutlu."
"Beğenmek ne kelime! Bayıldım!"

Kış bahçesine geçtiler. Orası da resmen bağırıyordu 'ben Donghyuck içinim' diye. Mark, sinirlendiğini hissediyordu. Jaehyun tüm evi kendi isteğine göre düzenlemiş olsa da resmen Donghyuck'a daha fazla alan yaptırmıştı. Onun bir serası ve bir kış bahçesi vardı, kendisinin mi? Hiç! Sadece bir kısmı kendi zevkleriyle dizayn edilmiş bir ev! Korkunçtu! Donghyuck, Jaehyun'u ele geçirmişti! Sonu Hürrem tarafından elinden Hasekiliği alınmış Mahidevran gibi olacaktı! Buna asla izin veremezdi! Süleymanı ona kaptıramazdı!
"Mark? İyi misin?"
"Ha? Evet, bir şey mi dediniz?"
"Arka bahçeye diyorum, gidelim mi?"
"Olur."

Jaehyun onu elinden tutup arka bahçeye yönlendirdi. Burası kış bahçesinin arkasında kalıyordu. Mark'ın arkasına geçip elleriyle gözlerini kapattı.
"Mark, tam şuanda karşında çok büyük bir hayvan var. Tahmin et bakalım. Evde beslemek istediğin ancak hükümetin buna izin vermeyeceğini düşündüğün bir hayvandı, neydi o?"
"Ne? Hani her ay ziyaret ettiğimiz mi? Viktor? Kaplan olan?"
"Evet, o."
"Şaka yapıyor olmalısın!"
"Bakalım şaka mı yapıyormuşum?"
Jaehyun yavaşça ellerini Mark'ın gözlerinden çekti. Mark bahçede kafesin içindeki kocaman hayvana hayranlıkla baktı. Viktor bakıcısının kapısını açtığı kafesten çıktı. Mark'a doğru koşup üzerine atlarken Donghyuck korkuyla çığlık attı.
"AMAN TANRIM MARK'I YİYECEK!"
"Sakin ol Donghyuck, Mark'ı tanıyor."
"Hyung bakamayacağım!"
"Sakin ol dedim."
Donghyuck, elleriyle gözlerini kapatıp kafasını Jaehyun'un göğsüne yasladı ve dua etmeye başladı.
"Tanrım lütfen Mark'ı yemesine izin verme! Tanrım lütfen Mark'ı yemesine izin verme!"
Jaehyun, genci belinden tutup arkasına çevirmiş, ellerini gözlerinden çekip Mark'a bakmasını sağlamıştı.
"Bak, Mark gayet iyi."
Mark yanında duran hayvanın başını okşayıp, zoraki gülümsemesiyle ona bakmıştı.
"Mark biraz daha uzaklaş Viktor'dan."
Jaehyun'un emriyle birkaç adım daha attı. Donghyuck, sapasağlam karşısında duran gencin boynuna sarıldı.
"Çok korktum! Neden sana bir kaplan aldı ki?"
Mark sarılmanın şokundan cevap verememişti. En son kendisi yerdeyken Jaehyun'a sarıldığı için sinirlendiği çocuk, şimdi kendine sıkı sıkı sarılmış saçlarını okşuyordu. Jaehyun ise şefkatle arkalarından onları izliyordu.

Mark sonunda kaşlarını çatıp kendisine sarılan çocuğu iterek ayrılmıştı. Donghyuck boşluğa düşen kollarıyla ona üzgünce baktı.
"İyiysen sorun yok."
"İyiyim!"
Mark kaplana kafesine kadar eşlik etmeye başladı. Jaehyun ise arkasında bıraktığı üzgün çocuğun sırtını sıvazladı.
"Alışacaksınız."
"Benden hiç hoşlanmıyor hyung."
"Ona ne şüphe!"
"Beni sever mi ki?"
"Sen bu evin tek rengisin Donghyuck, sen bu evin ışığısın."
"Yani?"
"Kimse her gün güneşin doğuşunu engelleyemez, ve bir gün herkes güneşi selamlayacaktır Donghyuck üzülme."
"Umarım bir gün Mark da onun için atan kalbimi selamlar hyung."

Bruce Lee?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin