1.

253 62 57
                                    

tarih ve saat bırakabilirsiniz.

gecenin geç saatlerinde yorgun argın girdi kapıdan. yorgunluğunun sebebi tüm gün iş araması mıydı yoksa yine iş bulamayışının kalbine saldığı acı mıydı bilemedi, düşünmedi de. bulamamıştı yine, gittiği her yerden olumsuz yanıt almıştı.

"zaten topal bir adamı kim ne yapsın ki." dedi kendi kendine.

çaresizliği hissetti. o kadar derinden hissetti ki o an orada öleceğini sandı. kalbindeki hisleri savuşturmaya çalışırken aksayarak elindeki bayat ekmeği bıraktı eski masanın üzerine.

zordu. bu çağda tek başına, üstelik topal bir bacakla çocuk büyütmeye çalışmak çok zordu. yavaş adımlarla gecekondunun rutubetten yaşanmayacak hâldeki odasına girdi. "yaşanmayacak yer." diyordu, çocuğu nasıl yaşıyordu?

içeri girdiğinde oğlunun hâlâ uyumamış olduğunu görmek yüreğini iyiden iyiye dağladı. acı, acımıyordu. yüzünü yerden kaldırıp bakamadı adam, yüzüne beklentiyle bakan çocuğuna. yüzünü yerden kaldıramamak ne ağırdı.

babasının boş ellerine baktı oğlan hayâl kırıklığıyla. bunu ilk kez hissetmiyordu fakat ilk kez bu kadar öfkeliydi. tüm gün babasının almak için söz verdiği okul formasını beklemişti. madem almayacaktı, neden söz vermişti?

"farkında mısın baba, herkesin kolayca alabildiği hiçbir şeye sahip olamıyorum senin yüzünden."

çocuk kelimelerini babasının canını ne kadar yakacağını düşünmeden hırsla savurdu etrafa. adamın gözünden bir damla yaş düştü. yüzü yerdeydi.

"aslında haklısın baba. boğazımızdan doğru dürüst iki lokma geçmiyor, ben senden forma bekliyorum."

adam gözlerinden akan yaşları silmedi. "aksın." dedi içinden. "öyle çok aksın ki boğsun bu kez beni."

"benim on üç yaşındaki abim bakımsızlıktan vefat etmiş, ben daha on yaşındayken abimin ölüsünü görmüşüm sonra da gelmişim senden okul forması bekliyorum. sözlerini hiç tutmamana rağmen gelmişim senden sözünü tutmamı bekliyorum. sen abime de iyileşeceğine dair söz vermiştin baba, hatırlıyor musun?"

adamın gözünden bir damla yaş daha süzüldü yanaklarına. başını kaldırdı. sonra kaldırmamış olmayı diledi. oğlunun ona öfke ve nefretle bakan gözlerini görünce yerin yedi kat dibine girmeyi ve hiç çıkmamayı diledi. tanrı şahit miydi?

büyük oğlu geldi sonra aklına, kollarında acıyla can veren çocuğu. kendine lanet etti. canı oracıkta yok olacak sandı. olmasını istedi, yalvardı bunun için ama tanrı izin vermedi.

"arıyorum oğlum, yemin ederim bucak bucak iş arıyorum. boğazımdan bir lokma ekmek geçmese de senin karnın doysun diye çabalıyorum. allah aşkına anla beni de, elimden bir şey gelmiyor."

oğlan hırsla örtüyü üstüne çekip yatağın içine girdi. fısıldadı, babasının duyacağını bilerek.

"annemin kemikleri sızlardı, bizi bu halde görseydi. keşke baba, annem değil de sen ölseydin. en azından annem bize sahip çıkardı, bir yolunu bulurdu. en azından abim yaşıyor olurdu, en azından ben de arkadaşlarım gibi yaşardım."

nefes alamadığını hissetti, ciğerlerine dolmayan havanın onu boğacağını sandı. elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen adam, perişan hâlde kapının önüne çıktı. ceketinin cebinden rahmetli karısının fotoğrafını çıkardı. öptü sonra, defalarca kez öptü. gözyaşlarıyla gülümsedi adam, sonu gelmeyen bir özlem doldu yine içine.

"bir tanem... nefret mi ediyorsun benden, ne olur etme. yemin ederim yapamadım, yaşatamadım."

kelimeler boğazına tıkandı. konuşamadı adam, kolay mıydı öyle? sadece gökyüzüne baktı uzun uzun, karısının yüzüne bakar gibi. o gece orada karar verdi. böyle yaşanmazdı, oğlu daha fazla böyle yaşayamazdı. içeri yürüdü. ağlayarak uyuyakalan oğlunun yüzünü öptü birkaç kez. üzerini örttü. vedası böyle olacaktı. o gece bir adam sabaha kadar ağlayacak, o gecenin sabahında ise bir ağaca asılı şekilde meydanda bulunacaktı. bir adam, dünyanın acımasız sertliğine yenik düşecekti. yüzünü yerden kaldıramayan adam, bir daha asla kaldıramayacaktı yüzünü göğe.

sabah bir adamı, üstelik bitâp bir hâlde, bir ağaca asılı görenlerin gözleri adamın boynuna asılı kağıda takıldı. bir adres ve kısa bir cümle.

"oğluma iyi bakın."

fezâ.

ikinci kesik. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin