rude behavior

1K 39 140
                                    

omegaverse|| harry t/draco b

"Harry bakışlarınla onu dövdüğün yeter! Önüne dön de yemeğini ye artık!"

Bıkkınlıkla söylenen Hermione'ye döndüm. Sinirlerimi bozan platin saçlı çocuk olmasaydı çok güzel yemeğini yiyor olacaktım zaten. O ise slytherin masasında gayet keyfi yerinde aşırı sinir bozucu olacak şekilde yemeğini yiyordu. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım ve önümde duran balkabağı suyundan bir yudum içtim. 

"Snape'ten nefret ediyorum. Kavgayı Malfoy'un başlatmasına rağmen yine bizden puan kırdı." 

 Ron'a bu konuda hiç olmadığım kadar katılıyordum. Sabah sabah o aklın uğramadığı tayfasıyla önümüzü kesmiş, her zamanki kendini beğenmiş sinir bozucu tavırla bize bulaşmıştı. Kendimi tutamayıp sinirle ona yürüdüğümde korkuyla bir iki adım geri kaçmıştı fakat Snape uyuzu bizi fark etti ve Malfoy'a karşı olan 'kaba' davranışımdan ötürü binamızdan beş puan kırdı. Şimdi sinir bozucu gülümsemeyle kıvrılan ve kendinden emin buz mavisi gözler "gel bana günümü göster!" dercesine bana bakıyordu. 

Daha fazla bu sinirimle oynayan ortamda kalamayacaktım. Sinirle oturduğum yerden kalktım ve çantamı tek omzuma astım. Gidip quidditch maçına çalışacaktım. Bu dikkatimi dağıtırdı umarım. Ron ve Herm'e nereye gideceğimi söyleyip büyük salondan ayrıldım. Çıkarken slytherin tarafından gelen gülüşme ve dalga seslerini umursamamaya çalışıyordum.

Alana geldiğimde kimsenin olmamasıyla gülümsedim. Böyle daha rahat olabilirdim. Hemen ateşokumu kapıp antremanlara başladım.

Neredeyse iki saate yakın zaman geçmişti. Soluklanmak için yere indiğimde uzaktan sahaya doğru gelen Malfoy ve ekurilerini görmemle yüzümü buruşturdum. Bundan kurtuluşum yok muydu benim?

"Vay vayy! Dur, tahmin edeyim yaralı kafa. Kazanamayacağını hissettin ve gece gündüz antreman yapıyorsun, değil mi? Ama ne kadar hazırlanırsan hazırlan. Bu sefer yenilgiden kaçamayacaksın."

Malfoy ve şişirilmiş özgüveni karşısında belirgin bir kahkaha attım. Bozulduğu yüzünden belli olan Malfoy'un dibine girdim. Burnumu tatlı bir koku gıdıkladı ama umursamadım. Bahara özgü olmalıydı. Sesimi tehdit eder tonda kıstım ve yüzüne nefesimi üfleyerek konuşmaya başladım.

"Bu çok komikti Malfoy. Keşke boş konuşmayı bıraksan da bana gerçeği göstersen. Belki inandırıcılığı artar şu cümlelerin."

Malfoy'un karşımda gözlerini büyüterek bana bakması tarifsiz bir keyifti doğrusu. Gülümsemem yüzümde genişledi. Malfoy'un neden nefesinin sıklaştığını anlamaya çalıştım. Korkudan olmalı yutkunduğunu gördüm. Hah! Korkak tavuk bilmediği sulara giriyordu işte.

"H-had-i oradan! İstesem şu anda seni alt edebilirim."

Malfoy kızarmış yanaklarıyla geriye doğru giderken bu cümleleri kurmuştu. Bu duruma şaşırmıştım. Malfoy'un teni bir heykel gibi durur, her zaman soğuk, pürüzsüz ve bembeyaz görünürdü. Bu tende reaksiyon olması inanılmazdı.

Ateşokuna yerleşti ve meydan okurcasına Malfoy'a baktı. 

"Görelim marifetlerini o zaman."

Malfoy yanında bulunan Zabini ve Parkinson'la bir şeyler konuştu. O konuşurken ben de yavaşça kulaklarının kırmızılaşmasını izledim. Parkinson'un itiraz eder sesi kulaklarıma ulaştığında onlara fark ettirmeden dinlemeye başladım.

"Hayır, Draco. Başlamış olmalı. İksir- iksirin olmadan seni burada bırakamayız. Hem şu yaralı kafanın ne olduğunu bile bilmiyoruz. Olmaz kesinlikle."

Fifty Shades Of DrarryWhere stories live. Discover now