14

16.4K 1.1K 549
                                    

bu bölümü ayrı bi sevdim

——

Biraz Mahmut'la ikimiz biraz da Osman abiyle sohbet ederek bir saat oturup çay içmiştik. Baba oğul onları öyle görmek istemeden içimde gizli saklı duran kıskançlık duygusunu açığa çıkarmıştı. Babamla değil iş yapmak, oturup iki muhabbet bile etmedik doğru düzgün bu yaşıma kadar. Osman abi ve Mahmut, hem birlikte burayı çekip çeviriyorlar hem de çok iyi anlaşıyorlar. Babam bu yaşıma kadar hiçbir arkadaşımla tanışma zahmetine bile girmedi ama Mahmut'un babası oturup benimle sohbet etmiş, halimi hatrımı sormuştu. Çok hoşuma gitmişti ama hayat herkese her konuda adil davranmıyordu ve ben bunu öğreneli çok olmuştu. Bu yüzden bu kıskançlığı yeniden yerine göndermeliydim.

"Ben gideyim artık, hava da kararmaya başlıyor." dedim, montumu sandalyenin arkasından alırken.

"Dur ben de geleyim." dedi Mahmut bir anda ayağa kalkıp çay bardaklarını alırken. "Baba, Ayaz'ı eve bıraksam olur mu?" dedi.

"Gerek yok. Kendim giderim." Bana çocuk gibi davranılmasından nefret ederdim ve o inat yapar  gibi öyle davranıyordu. Tamam onun kadar kalıplı değilim belki ama boy farkımız çok değildi, neden böyle davranıyordu anlamıyordum.

"Hava soğuk oğlum. Arabayla bırakır Mahmut hemen." dedi Osman abi bana bakıp.

"Yok abi zahmet vermeyeyim hiç." dediğimde aynı tavırla "Ne zahmeti oğlum, sırtında taşımayacak ya." dedi.

Bir şey diyemedim, yalnızca gülerek kafamı salladım. İyi niyetle yaklaşıyorlardı, daha fazla geri çevirmek istemedim bu konuda.

Montumu giydim, Osman abiye doğru giderken cüzdanımı çıkardım. "Abi çayların par-" ben daha cümlemi bitiremeden kolumda hissettiğim el ve "Ayaz." lafıyla kafamı çevirdim. Mahmut, dibimde durmuş gözlerimin içine bakıyordu. Ben de gözlerinin içine bakıp kafamı salladım sağa sola, ne olduğunu anlamadığım için. "Gerek yok hadi."

"Olur mu öyle şey?" deyip yeniden cüzdanımı açmaya çalıştım ama aynı şekilde konuşmaya devam etti Mahmut, "Gerek yok dedim. Çok istersen başka bir yerde de sen çay ısmarlarsın bana."

Bu çocukla gerçekten uğraşılmazdı. "Peki.." dediğimde sweatinin kapüşonunu kapatıp kapıya doğru ilerlerken ben de peşinden gittim. "İyi akşamlar abi, görüşürüz." dediğimde Osman abi uğraştığı hamurdan kafasını kaldırdı.

"Görüşürüz oğlum. İyi bak kendine." dedi, gülümseyerek karşılık verip Mahmut'un açtığı kapıdan dışarı çıktım.

Yüzüme vuran soğukla kendimi kastım istemeden. "Soğumuş hava." dedi Mahmut.

"Üstüne mont almadın, donacaksın." dedim onu takip ederken.

"Şurada araba zaten."

Anahtardan düğmeye bastığında karşı kaldırımdaki siyah, orta halli arabanın ışıkları yanıp söndü. Bir an önce kendimi atmak istiyordum arabaya.

Sonunda hedefe ulaştığımda yan koltuğa oturdum, Mahmut da sürücü koltuğuna oturdu. Bir nefes verdiğimde ağzımdan çıkan buharı görünce güldüm. Arabanın içi bile soğuktu.

Mahmut arabayı çalıştırdığında aklıma gelen soruyu yönelttim. "Ehliyetin var mı senin?"

Güldü. "İki sene oldu alalı." dedi. Bir an yirmi yaşında olduğunu unutmuş, benim yaşımda olduğunu sanmıştım.

"Aa." dedim ona dönüp, dikkatle önüne bakıyordu. "Unutmuşum yirmi yaşında olduğunu." Yola çıktığında "Soldan." diye uyardım.

Kafasını sallayıp sinyal verirken, "Söylemiş miydim sana?" dedi.

MAHMUT -gayWhere stories live. Discover now