1

211 17 9
                                    

"ya aslında düşünüldüğünde bence çok da anlamsız değil evet güzel şeyler de var ama sinirim falan yani anlatamıyorum ki boşver."

"ya yejun ne diyosun?"

"bi şey demiyorum." önündeki kutuda son kalan kurabiyeye uzanacaktı ki vazgeçti. "iştahım kesildi yemicem."

"on ikili değil miydi o, on birini yemişsin zaten sonuncuyu yemesen de bi şey değişmez."

"beni anlamıyosunuz ki hiçbiriniz sevmiyosunuz zaten beni işte ben öldürücem kendimi o zaman dersiniz ah yejun burda olsaydı."

yejun kulaklıklarını takıp şarkının sesini fullediğinde eunsang hâlâ televizyondaki bilgisayar oyununu oynayarak ona bir şeyler söylüyordu.

onun duymadığından bi haberdi tabii.

yejun çok düşünen bi çocuktu ama asla sessiz bi kişiliği yoktu. düşünürken konuşurdu, sinirliyken konuşurdu, hep konuşurdu. bu yüzden iyi ya da kötü hissettiğini çok göstermezdi, direkt söylerdi.

gözünü tavana dikti ve gözlerini kapatarak çalan şarkıyı düşündü.

ya da hayır düşünmekten vazgeçti çünkü düşünce çukurunda boğulmak için saat daha çok ama çok erkendi bu yüzden kulaklığı çıkarıp ayağa kalktı ve mutfağa ilerleyip buzdolabını açtı.

eunsang onun çok yediğini söylemişti bu yüzden dudak büzüp dolabı kapatarak çeşmeden bi bardak su içti.

siniri bozuktu ya.

"abi kimse beni dinlemiyo bile ben adama diyorum hayatın anlamı yok o bana boş boş bakıyo ulan söylesene fikrini tartışalım ama yok anca video oyunu oyna zart zurt. bana düşünen adam lazım mal bu."

"DUYUYORUM SENİ LAN."

"duyarsan duy mal." öfledi. "sanki çok kıymetli oyununun başından kalkıp kuzenine 'yejun cidden iyi misin gel konuşalım' falan diceksin ya. çok korktum." morali bozulmuştu. "anca işine geleni duyuyosun zaten, klasik insan tipi."

mutfak tezgahına yaslanmayı kesip odasına geçerek üstüne ince bi kapşonlu geçirdi ve ev kapısının yanına asılı anahtarı da alıp "ben çıkıyorum." diye bağırdı.

"nereye?"

"hayatımın aşkı karşıma çıkar falan belki bilmiyorum dolaşıp gelirim." ayakkabılarının bağcıklarını bağlarken söylendi.

"dondurma falan alsana."

"ya yürü git beleşçiye bak babama söyle alsın sanki adam yabancı, enişten oğlum utanma salak mısın?"

"ay iyi be defol git iyilik de istenmez oldu ergen olmuşsun sen iyice. ben senin yaşındayken aah ah..."

yejun göz devirdi ve kapıyı açıp dışarı çıkarak geriye kapattı. arkasını bahçeye döndüğünde karşısında dikilen bedenle öyle bi sıçradı ki karşısındaki de şaşırmıştı.

"ödüm koptu sen miydin..." elini kalbinden çekip hafifçe boğazını temizledi. "gazeteci çocuk, adını unutuyorum sürekli."

"minwoo."

"aaaaah tabi ya. tabii, minwoo. haha. nası unuttum yine mankafa işte ben biraz öyle malım anlama ve idrak etme sorunlarım var kuzenim eunsang da az önce ergen olduğumu bu yüzden mallaştığımı falan söyledi yani bilirsin işte bu arada üniversite sınavına bi buçuk yıl falan kaldı bazen düşünüyorum bu mallıkla üniversite kazanabilir miyim sonra aklıma sınıftakiler geliyo yani bence onları çoktan eledim ne dersin?"

minwoo elindeki gazete dolu çanta ve ağzı açık şekilde dehşete düşmüş suratı eşliğinde ona bakarken yejun gülümsedi.

"çok konuştum haha..."

"yok öyle deme."

"ben gideyim, bugün de rezil oldum." minwoo öylece giden bedenin arkasından bakarken az önce yaşananları düşünmüştü.

"yine konuşmak istersen dinlerim diyemedim."

-

ben yasamak istemiyorum cok malım bu yuzden bu fici yazdım yejun da ben iste oyle susmak istemiyorum ama konuscak duvar dısında kimsem yok falan gidiyim kendime kahve yapayım en iyisini hak ediyorum malım falan da neyse hangi zaman dilimindesin bilmiyorum iyi geceler gunaydın iyi oglen iyi aksam ♡♡♡

sen kendine kurguladın dünyayı, ben kendime sandım Where stories live. Discover now