33'

7.9K 434 1.1K
                                    

Selamlar!!!

Nasılsınız bakalım?

Evet arkadaşlar bölüm düzyazı anladığınız üzere! Ve bu bölüm için aşırıaşırıaşırı heyecanlıyım! AKLIMDA BİR SÜRÜ FİKİR VAR VE HEPSİNİ BU BÖLÜME SIĞDIRACAĞIM KUSURA BAKMAYIN(sığdırdım bu arada) KANSLSNDŞSMDŞSŞD
Uzun bir bölüm olacak bekletmek de istemiyorum. O yüzden fazla tutmayacağım sizi. AYRICA SONDA SÜRPRİZ VAR :)

Medyadaki şarkı bölüm şarkısı. En azından bir kere dinlemenizi tavsiye ederim. Sebebini bölümü okuyunca anlayacaksınız. Ve unutmayın ki My Star Taehyung sarı saçlı :)

Keyifli okumalar dilerim.

...

İçindeki engelleyemediği heyecanla aynanın karşısında son kez kendisine bakan Jungkook derin bir nefes aldı. Masanın üzerinde duran frezya özlü, yumuşak kokulu parfümünü eline alıp boynuna birkaç kere sıktı. Saçını da eliyle son kez şöyle bir düzelterek masanın üzerinde duran cüzdanını, telefonunu ve araba anahtarını alarak hızlıca odadan çıktı. Merdivenleri bir çırpıda bitirdiğinde büyük salona doğru ilerleyerek bir göz attı ve dedesinin orada olduğunu gördü.

Gülümseyerek ilerlemeye başladığında Bay Jeon ayak seslerini duymuş olmalı ki başını kaldırarak gelen torununa baktı. Onu baştan aşağı süzerken beğeniyle gülümsedi ve ayağa kalktı. "Bu ne yakışıklılık böyle evladım? Aynı benim gençliğim resmen."

Bay Jeon sahte bir şekilde böbürlenerek söylediğinde istemsizce güldü Jungkook. Yalan değildi aslında. Bay Jeon şu an bile yaşına göre oldukça bakımlı ve yakışıklı görünüyordu. Bu yaşta böyle görünen birisinin gençliğinde daha da iyi göründüğünü tahmin etmek pek de zor olmazdı.

"Ben asla senden yakışıklı olamam dede, deme öyle." Jungkook'un gülümseyerek söylediği cümleden sonra Bay Jeon kolunu Jungkook'un omzuna sarmış ve ona sarılmıştı. "Öylesin öylesin, neyse. Sen şu aşkından ölüp bittiğin çocukla buluşacaktın değil mi?"

Jungkook dedesinin aniden söylediği şeyle şoka uğrarken bir çırpıda ondan ayrılarak hızla suratına baktı. Bay Jeon ise alttan alttan sırıtıyordu. Jungkook ile uğraşıyordu tabii ama söyledikleri pek de yalan sayılmazdı.

"Dede! Ne diyorsun sen? Öyle denir mi birden Tanrı aşkına?! Yüreğime iniyordu. Tanrım, gidiyorum ben! Gülüyor bir de ya!" Jungkook panikle konuşurken güldüğünü fark ettiği dedesi yüzünden konuşmasını sonlandırarak evin çıkışına doğru ilerledi hızla. Arkasından dedesinin attığı kahkahaları duyabiliyordu fakat, o, şu an kalbinin çarpıntısıyla meşgul olduğu için onu çok fazla önemseyemedi.

Evden çıkarak kapının önünde duran arabasına ilerledi ve titreyen elleriyle soför koltuğuna oturarak soluklandı.
Evet, bugün Taehyung ile buluşacaklardı. İki gün önce ona her şeyi anlatmıştı. Çocukluğundan beri yaşamak zorunda olduğu her şeyi ona söylemişti ve garip bir şekilde rahatlamış hissediyordu kendisini. Sanki omuzlarında birikmiş olan tüm yük kalkmış gibiydi ve bu çok iyi hissettiriyordu.

Konuşmanın sonunda ise Taehyung'un teklif ettiği lunapark olayını gerçekleştireceklerdi. Zaman açısından daha rahat olmak için hafta sonunu beklemişlerdi ve şimdi de Jungkook Taehyung'u almaya gidiyordu. Anahtarı kontağa takarak arabayı çalıştırdı ve suratından son zamanlarda asla eksik olmayan gülümseme eşliğinde direksiyonu çevirdi.

Daha önce hiç lunaparka gitmemişti ve çok heyecanlıydı. Fakat bu heyecanı lunaparka gideceği için değil, Taehyung ile lunaparka gideceği içindi.

My Star ✓Where stories live. Discover now