22:katilin avuçları

200 29 8
                                    

•••••

*flashback*

Buraya ait değildi. Soğuk duruşu, çatık kaşları ve cansız mavi gözleriyle kaldığı yetimhaneye göre fazla ölümcül görünüyordu. Kendini hiçbir zaman, hiçbir yere ait hissedememişti. Hep savrulmuş ve canı yanmıştı. Kardeşinden koparılarak buraya yerleştirilmişti. Senelerdir aklında olan tek amaç ise, kardeşini bulup bu ülkeden defolmaktı. Reşit olmasına yalnızca aylar kalmışken, Erwin cidden bunu yapabileceğine inanıyordu.

Ranzanın alt katına geçip donuk gözlerle duvarı seyrederken kapı sessizce açıldı. Geniş odada bulunan birkaç kişinin gözü kapıya uğrasa da, Erwin oralı bile olmamış ve sessizliğini korumuştu. Sekreterin gözleri odanın her tarafında gezinirken, yatakta boş boş uzanan çocuğu görmesiyle rahat bir nefes verdi ve boğazını temizledi.

"Erwin eşyalarını topla ve hazırlan. Yeni ailen seni bahçede bekliyor."

Sarışın çocuk şaşkınlıkla uzandığı yerden doğrulurken adam tek kelime etmeden odadan ayrılmış ve bir şey demesine fırsat vermemişti. Erwin tepkisizliğini koruyamayarak şaşkınlığını dışa yansıtırken üzerindeki ince pikeyi üzerinden attı. Delip geçen gözleri hissedebiliyordu. Fakat buna aldırabilecek bir durumda değildi.

Bir hışımla yataktan kalkarak kapıyı açarken arkasında bırakıp gittiği fısıldamalar hâlâ kulağındaydı. Çıplak ayaklarıyla üst kata doğru koşar adımlarla çıkarken müdürün kapısının önünde durdu ve tıklamaya tenezzül etmeyerek kapıyı açtı. Kahverengi, uzun saçlı kadın bilgisayarını kapatarak gözlüklerini düzeltti.

"Hayır Erwin, bu sefer itirazlarını dinlemek istemiyorum."

Erwin yutkunarak odanın tam ortasına yaklaştı.

"Hayır, hayır bunu yapamazsınız. Söz verdiniz, bana söz vermiştiniz! Beni kimseye vermeyeceğinizi söylemiştiniz!

Orta yaşlı kadın sinirli bir nefes verirken gözlüklerini çıkararak koltuğunda geriye yaslandı ve sakinliğini korumayı denedi.

"Erwin, kimseye fırsat vermiyorsun. Buraya gelen ailelerin çoğu seni istiyor. Ama sen hepsini reddediyorsun, senelerce itibarımı zedelemene göz yumdum, kimseyi istememenin sebebini çocukluğuna verdim. Ama sen büyüdün, kocaman bir çocuk oldun ve hâlâ yalnızsın."

"Benim zaten bir ailem var. Benim bir kardeşim var, başka insanları istemiyorum ben. Lütfen, beni onlara vermeyin, istemiyorum onları."

Erwin ağzını açıp yeniden konuşmak üzereyken kadın bir anda ayağa kalktı ve cümlelerine devam ederek onu susturdu.

"Artık yetimhanenin itibarı dahi umrumda değil. Kendi başına yaşayamazsın. Hayatın ne denli zor olduğunu anlayamazsın, bu genç yaşta bir evi geçindiremezsin. Kardeşine bu kötülüğü yapamazsın. Kendini daha fazla kapatma. Güzel bir yaşam sürdür. Kendine yüklenme ve gençliğini doya doya yaşa. Senden tek isteğim bu Erwin."

"Siz çok büyük bir yalancısınız Bayan Hange."

Gözünden süzülmek için can atan yaşları elinin tersiyle silerek odadan çıktı. Hange, çocuğun arkasından pişmanlık ve suçlulukla öylece bakarken masasına oturarak başını elleri arasına aldı. Kendini kötü bir şey yapmadığına ikna etmeye çalışıyordu. Sonuçta bu onun göreviydi, kimsesiz çocuklara sıcak bir yuva ve güzel bir aile vermek. Yapması gereken buydu, peki ya neden şimdi vicdanı sızlıyordu?

Erwin kapıyı sertçe kapatarak odaya ilerledi ve yatağına oturdu. Ellerini yumruk yapmış vaziyette beklerken birçok göz ondaydı. Diğer çocuklar Erwin gibi değildi. Erwin'in davranışları tatlı olmasa da yüzü sevimliydi, masmavi gözleri ve parlak sarı saçlarıyla oldukça güzel bir çocuktu. Bu yüzden gelen kişiler genellikle onu evlat edinmek isterdi. Ama yeni aile fikri Erwin'i her zaman korkutmuştu, yeni insanlar, başka bir yuva. Hiç görmediği aile ortamı. Annesini hayal meyal hatırlıyordu. Güzel bir kadındı. Erwin'e hamileyken babası onları terk etmişti. Erwin biraz büyümeye başlarken, annesi başka bir adamdan hamile kalmıştı ve Nanaba doğmuştu. Erwin onun minik ellerini ve sevimli yüzünü tüm gün seyretmeyi severdi. Fakat bir gün annesi çok hastalandı, yatağa mahkum edildi ve bir süre sonra da hayata veda etti.

Toska/ EruriDonde viven las historias. Descúbrelo ahora