4

177 5 0
                                    


Kalbi kırık, kutsal kadın.

(Sizde lütfen buraya bir 4K bırakın. Bütün kalbi kırık kutsal kadınlara gelsin.)

Arkadaşlar, bölümleri düzenlerken gerçekten çok yoruluyorum. Hani öyle çok, yanlış yapmışım ki. Hepsini bir anda düzenlemek, gerçekten çok zor olacak. Vallahi hepsi sizin suçunuz. Daha iyisini, güzelini istediniz diye kendimi paralıyorum. Vote vermeden geçmeyin hakkımı helal etmem. Sizi seviyorum.

''Ölürken bile umudunu kaybetmezsin. Umudunu kaybedersen asıl o zaman ölürsün.''

# Playlist : Lund - Broken

Şarkıyı dinleyerek okuyun... Lütfen...

B ö l ü m 4 : Ç a n t a d a k i f l a s h
b e l l e k

Hayat çok karmaşık. Çözmeye çalıştığım ilmeklerin boynuma dolandığını, nefes alamadığımı hissediyorum. Yapacak bir şeyimin olmaması, ümisizliğimi bana hatırlatıyor, hayallerimi öldürüyor ve benliğimi kaybetmeme sebep oluyordu.

Bir uçurum kenarında, varlığımın sebebini sorguluyordum. Ne düşünmem gerektiğini bile bilmezken sorguluyor olmak bile saçma geliyordu ancak, düşüncelerimin ruhumu azar azar katletmeye başladığını hissediyordum. Sorguladığım düşüncelerim ve hayallerim çıkmaz bir sokakta tıkılı kalmıştı. Şaşkındım.

Sıcak hava yüzüme vurmaya başladığında havayı daha iyi hissetmek için gözlerimi kapattım. Yüzümü yalayan hava yüzümde hafif bir ıslaklık bırakmıştı.

Kulaklarıma dolan kuş cıvıltıları ninniye benziyor, ruhumun huzurla dolmasını kolaylaştırıyordu. Baktığım uçurumdan izlediğim doğa beni kendine çekiyor ve atlamamı, ona karışmamı bekliyordu. Henüz uçurumdan atlayacak kadar cesaretli değildim. İnsanlara özgü zaaflarım vardı benimde. Kavuşmayı beklediğim hayallerim...

Gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm, deniz ve tepedeki ay bütün ihtişamıyla gözlerimin önündeyken bu gizli mabedi keşfettiğim için kendimle gurur duydum. Oturduğum yerden üstümü ve ellerimi silkeleyerek kalktıktan sonra çalıların arasından tenimi çizdire çizdire eve gitmeye koyuldum.

Gecenin geç saatlerinde eve gidecek olmamın normalde beni korkutması gerekiyordu. Lakin geçirdiğim huzur dolu saatler, endişelenmemi baskılıyordu. Yavaş yavaş, bomboş sokaklardan geçerken kalbimin de böyle bomboş olduğunu hayal ettim. Nasıl biri olabileceğimi, nasıl davranacağımı ve en önemlisi de nasıl hayatta kalacağımı düşünürken şunun farkına vardım ki, eğer benim kalbim bomboş sokaklara benzeseydi, ruhsuz bir bedenden farkım kalmayacaktı. Zaten bu hayatta amaçsızdım. Bir de kalbimin olmaması artık uçurumdan atlamama yarar sağlardı.

Kapının kilidini yavaşça çevirdiğimde evden aldığım içki kokusu yüzümü buruşturmuştu. Yavaşça salondaki koltuğa kıvrılmış babamı es geçerek camı açtım. İçki şişelerini bir poşette toplayıp kapının önüne bıraktım. Çünkü boş içki şişeleri az da olsa para ediyordu.

Karnımdan gelen guruldama sesleri bugün hiçbir şey yemediğimi bir kez daha gözler önüne sermişti. Kendime bir sandviç yapıp yemeye başladım. Odamdaki yatağıma kurulup, bitirmek üzere olduğum kitabı elime aldım. Gözlerim yorgunluktan kapanırken yine aklımda Polat vardı ve yine düşünceler peşimi rüyalarımda bile bırakmıyordu.

...

Esneyerek uyandıktan sonra perdeyi açıp, okul için giyinme zamanımın geldiğini gördüm. Üstüme uyumlu olduğunu zannettiğim birkaç parça kıyafetle ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Zakkum Çiçeği +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin