22. BÖLÜM: "Zamanın Pençesi"

53.8K 4.3K 2.4K
                                    

Selam.

Oy ve yorum bırakmayı unutmayın olur mu?


Lindsey Stirling~ Crystallize

Keyifle okuyun.

🖤

Yirmi ikinci gün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yirmi ikinci gün.

Kızıl bölge liderinin zindanla buluşmasının üzerinden eksiksiz yirmi iki gün geçmişti.

Kimpras ormanı, inzivaya çekilip sahibine kavuşmayı bekleyen uysal bir hayvan kadar sessizdi.

Eve son dönüşümden bu yana tek bir şimşek bile çakmamıştı. Göğün kızıl göğsünü süsleyen bulutlar zarif yağmurlarını yeryüzüne boca ederken, damlacıklar sesini çıkarmamaya yemin etmiş gibiydi.

Evden çıkmadan, gerekmedikçe kimseyle konuşmadan, kendi halinde bir ot gibi yaşayıp gittiğim on dokuzuncu gün de Alzer’den bir haber yoktu. Evin üzerinde gizleme büyüsü yoktu. Bunu eğitim odasında öğrenmiştim; liderler bulunmadıkları hiçbir yerde o büyüyü yapamıyordu. O halde Alzer neden hala karşıma çıkmamıştı? Zihnim birbirine savaş açan binbir ihtimal doğuruyordu; bunun için yeterince vakti vardı. Vazgeçmiş olabileceğini düşünmüştüm, kimse birkaç kez gördüğü biri için başını belaya sokmak istemezdi. Hiç kimse… Hayır, bana gerçekten yardım etmek istediğini gözlerinde görmüştüm. Belki de tehdit edilmişti. Belki de…

Başımı iki yana sallayarak etrafımı çevreleyen düşünceleri savuşturmaya çalıştım. Aynı anda karnıma takılan bakışlarım beni bir başka çıkmazın kapı önüne bıraktı. Bebek son günlerde biraz daha büyümüştü. Altı aylık hamile bir kadının görüntüsüne kavuşmak üzereydim. Çoğu zaman bedenimin bana ait olmadığını hissediyordum. Saçma ve ürkütücüydü. Mucizeviydi.    Ellerim her karnıma gittiğinde, göğsüme binlerce ateş topu yuvarlanıyordu. Bir süredir onunla konuşuyordum.Bu konuşma bir anne şefkati taşımıyordu, yalnızca ona korkmamasını söyleyebiliyordum.

Ondan korkuyordum. Benden korkmasını istemiyordum. Bu garip, tehlikeli ve buruk bir döngüydü.

“Güvendesin.” diye fisıldadım, gözlerim boşlukla buluşurken “Sana zarar gelmeyecek.” Bunu söyleyenin bir an için ben olmadığımı düşündüm. Bana tıpatıp benzeyen hamile bir kadın bebeğiyle konuşuyordu ve ben buzlu bir camın ardından onları izliyordum. Hissettiğim tam olarak buydu.

“Hissediyorsun, değil mi?” Avucum her defasında karnımın aynı noktasında sabit duruyordu ve her nasılsa bebek tam da o noktaya baskı uygulamayı başarıyordu. “Nasıl hissetmeyeceksin?” Burukça gülümsedim. “Sana hiç rahat vermedim. İçeride başın dönmüş olmalı.” Yaptığım zevzekliğin farkına vararak elimi hemen karnımdan ayırdım. Yalnızlıktan kafayı yemek üzereydim. Daha dün sabah aynadaki aksimle tartışırken bulmuştum kendimi. O kaçmamı söylemişti, bense Alzer’i biraz daha beklemem gerektiğinin… “Neyse. Sanırım bir süre daha birbirimize katlanacağız, ufaklık.”

KIZIL GECE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin