28: flashback(3) "urgent meeting"

144 18 12
                                    

O gece, o üzücü ve sonsuz gece, Jisung evde tek başına uyudu. Rüyalar aleminde dolandı, durdu. Habersiz ve sıkıntısız uyuyan oğlan hiçbir şeyden şüpheli değildi.

Onu bu güzel ve tatlı uykusundan anahtar sesi uyandırdı. Uyuyakaldığı koltukta kolları ve ellerinden yardım alarak dik oturdu. Gözlerini elinin tersi ile karışladı. Ağızı irice açıldı, ardından esnedi uzunca.

Karanlık salonu sehpanın kenarında ki açık yeşil abajurlü lamba aydınlatıyordu. Televizyon ışığı parlak parlak tüm salonu kaplıyordu. Ekranda oynayan film çoktan bitmiş, bitiş melodileri ağırdan dolanıyor ve ekranda katkısı geçen isimler süzülüyordu. Alçak sesliydi ama ortama yer etmeye yetmişti.

Apartman kapısı usulca açıldı ve gecenin bir yarısı üstü başı parça parça bembeyaz kar olmuş uzun boylu babası girdi. Taradığı saçları bozulmuş ve alnına yayılmıştı. Ayakkabılarını çıkardıktan sonra kapıyı kapattı ve başını kaldırdı. Neredeyse kapalı gözleri, aralanmış dudakları ve uykusundan dolayı yüzü şişmiş çocuğu ona bakıyordu şaşkın şaşkın.

"Tek başına korktun mu?"

Uykusu bölünmüş genç, babasının dediklerini algılayamadı ve gözlerini kırpıştırdı.
O sırada Jeno çoktan paltosunu çıkarmış ve koltuğun üstüne bırakmıştı. Loş oda da düşüncelerini ve duygularını kapatmıştı. Sadece oğluna bakıyordu.

Jisung güldü ve elini kaldırıp işaret parmağı ile paltoyu işaret etti.

"Babam paltonu asmadığını görürse sana çok kızar, biliyorsun."

Jeno oğlunun yüzüne ve laflarına acıyla gülümsedi. Başını salladı.

Doğru, kızar.

"Evet, biliyorum..."

Jeno yaklaştı ve Jisung'ın yanı başına oturdu. Jeno ellini savaşça Jisung'ın saçları arasında gezintiye çıkardı. Jisung bir kez daha esnedi ve kızgınca konuştu:

"Beni evde bırakıp geziyorsunuz hep!"

Jeno güldü. "Bir dahakine gelmek ister misin?" Jisung'ın sırtını sıvazlıyordu.

"Hayır, böyle iyi. Yaşlılar ile takılmak istemem."

Sırtında olan elini kaldırıp yavaşça sırtına vurdu. Jisung güldüğünde Jeno başını sallayarak karşılık verdi.

"Jisung?"

Uykulu uykulu yere bakan bakışlarını babasına çevirirken derince esnedi.

"Chenle'yu özledin mi?"

Uykulu oğlanın gözleri hemen açıldı. Aslında iki gencin arası oldukça garipti. Yaklaşık bir aydır pek konuşmuyorlardı, Chenle Jisung'dan kaçıyordu işin doğrusu. Jisung bunun farkındaydı ama ne yapacağını bilmiyordu. Aynı okulda ve aynı sınıftaydılar. Normalde sıra arkadaşıydılar ama Chenle yerini bile değiştirmişti. En başlarda Jisung bu dalgınlığı bitirmek için chenle'ya adım atmaya çalışmıştı. Ama Chenle bir sekilde kaçıyordu. Chenle kaçmaya devam ettikçe Jisung içine kapanmıştı.

Uzun süre sessizligin ardından Jeno nefes saldı: "Sormamam gereken bir şey mi sordum?"

Jisung hızla: "Oh, hayır! Sadece... pek konuşmuyoruz..." diye karşı çıktı.

Başını sallayarak onayladı babası koltukta geriye yaslandı: "Sorun ne?"

(Mouse 8: a favor, flashback)

Jisung kafasını elleri içine alıp ensesini kaşıdı ve o da arkasına yaslandi.

"Sorun ne bende bilmiyorum. Sanırım... onu kırdım."

Mouse › chensungМесто, где живут истории. Откройте их для себя