Three

353 33 16
                                    

Chanyeol'un anlatımından

Tamam sakin ol Chanyeol. Evet beş gündür peşinde kuyruk gibi gezdiğin çocuk şuan tam karşında sana gülümsüyor ve elini uzatıyor.

O beyaz, güzel bakımlı elini uzatıyor. Titrek bir nefes çektim içime ve sakinleşmeye çalıştım. Fark ettiğini nasıl fark etmemiştim?

İlk günden beri varlığımdan haberdar mıydı yani? Boğazını temizlediğinde fark ettim elinin havada kaldığını.

Hızla uzandım ve tuttum elini. Bir elin el ile birleşmesi ne hissettirebilirdi? Vücudundan yayılan bir elektrik varmışcasına irkilmiştim.

"İsmim Chanyeol." Diyebildim kalan özgüven kırıntılarım ile. Elini elimden ayırırken yutkundum sertçe. Ne sormuştu? Onu görünce tüm duyduklarım uçup gitmişti.

"Şey, tekrar sorabilir misin?" Diye sordum kendime kızarken. Şaşırırken "nasıl yani?" Dedi. Mimikleri o kadar şirindi ki.

Bu beş günde mimarlık okuduğunu ikinci sınıfta olduğunu öğrenmiştim. Yirmi iki yaşındaydı. Üniversiteye biraz geç girmişti. Çok tanınan biri değildi ama herkesle konuşulabilen biriydi.

Ailesini küçük yaşta kaybetmiş, dayısı ile yaşamıştı. Byun Baekhyun, parlayan biriydi. En ufak gülümsemesi bile içimi sımsıcak ediyordu.

Bir çok kez yanında başka erkek ve kızlar görmüştüm ama bir ilişkisi yoktu. Luhan denen çocukla birlikte yaşıyordu.

Çin'den değişim öğrenci olarak gelen biriydi. Pek iyi şeylerle uğraştığı söylenemezdi. Araştırmasının istediğim adamım bir kaç kez uyuşturucu kullanırken görüldüğünü söylemişti.

Baekhyun'un bundan haberi olduğunu düşünmüyordum.

"Başta sordukların, tekrarlayabilir misin?" Diye cevapladım onu. Şaşırdı ama tekrarladı sorularını. Yüzümdeki gergin gülümseme ile eğdim başımı.

"Rahatsız ettiysem üzgünüm. Sadece, uzaktan incelemek istemiştim seni." Tekrar şaşırdı. "Neden ki?"

Omuz silktim hafifçe. "Hatırlıyor musun bilmiyorum ama kafede karşılaşmıştık seninle. O gün, neden bilmiyorum ama takılıp kaldım. Özgüvensiz biri olduğum için uzaktan izlemiyorum seni. Sadece, nasıl yakalayacağımı bilemedim sanırım. Oldukça farklıyız ve-"

Gülerek böldü uzun cümlemi. "Hatırlıyorum, böldüğüm için üzgünüm ama sonu gelmeyecek gibiydi." Derin bir nefesle gülümsedim. "Sonunu getiremeyebilirdim."

Gülerek karşılık verdi bana. Saatine bir bakış attı sonrasında. "Sadece bir saatlik bir boşluğum var. Bir şeyler içmeye ne dersin? Hem, o sırada belki de farklılıklarımızı konuşuruz hım?"

Hızla döndüm ve çalıştırdım arabayı. "Büyük bir zevkle."

Beni beklediğimden daha yumuşak karşılaşmıştı. Bir gün yakalayıp kafama o ağır mimarlık çantasını geçireceğini hayal etmiştim ama çok daha iyisi gerçekleşmişti.

İç sesim senin evli olduğunu bilmediği için olabilir mi? Diye fısıldadığında kendi kendime gözlerimi devirdim.

Evet, Sunmi ile bir aşk evliliği yapmamıştım ama yıllardır ona ihanet de etmemiştim. Çalışmak dışında bir şey yapmıyor, kafamı dosyalar ve anlaşmalardan kaldırmıyordum.

Şimdi ise, beş gündür neredeyse toplantılar dışında iş yerine gitmeme nedenim yanımda oturan mimarlık öğrencisiydi.

Basbaya takılı kalmıştım. Uzaklaşamamış, kendimi onu düşünmekten alıkoyamamıştım. Summi'ye çoktan kalben ihanet etmiş sayılmıyor muydum?

Frezya/ChanbaekWhere stories live. Discover now