twelve, heartbreaking sentences and uncontrollable nerves.

1.5K 123 367
                                    

Düz, baygın bakışları öylece ünüversitenin bahçesinde gezinirken, insanları inceliyor ve kendi kafasından yorumluyordu.

Birbirinden farklı insanlar, birbirinden farklı arkadaş grupları ve birbirinden farklı kişilikler.

Yalnız başına oturup, kendisiyle baş başa kalanlar. Bu yalnızlıktan mutlu olanlar ve yalnızlıkları yüzünden ağlayanlar.

Herkes farklıydı, fiziksel açıdan bakılacak olursa, herkes apayrıydı. Bu farklılık genel olarak sözde kalıyordu.

Tüm insanlar sadece kendilerini var etme çabasındaydılar.

Bazıları kendilerini, kendileri var eder; bazıları ise, gözlerinde büyüttüklerini, olmak istedikleri o kendilerini var etmiş kişilerin etrafında dolaşıp, ona benzemeye çalışırlardı.

Hepsi aynıydı. En güzel; hayat, arkadaş ve ortam onlardaydı, hepsi sözde zengindi.

Sadece günlük yaşıyorlardı, dertleri yoktu.

Para kazanmaları gerekmiyordu çünkü, bu yüzden herhangi bir okuma kaygıları yoktu veya her gün ek işlere gitmiyorlardı.

Ailevi problemler hepsinde vardı, gerçekten olanlar ise sayılıydı.

Jisung'un amacı dert yatıştırmak değildi, dert yarıştırmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu gayet iyi biliyordu. Fakat, kendi dertlerini herkesten çok gören insanları sevmezdi.

İnsanların yaşadıklarını bilmeden onlar hakkında yorum yapan veya kendilerini çok bilgili görüp sürekli tavsiye veren insanlardan nefret ederdi.

Jisung zor bir hayat yaşamış, hayatın tüm zorluklarını tatmıştı. Küçük yaşlarda çalışmaya başlamak zorunda kalmış, yıllarca zorbalık görmüş ve asla anne sevgisini tam olarak hissedememişti.

Bunlar yaşanırken tutunduğu tek kişi Minho ve babası olmuştu.

Zaman hızla ilerleyen bir şeydi, insanları yok ediyordu ilerlerken.

Zaman, Jisung'un babası için olmayan bir şeye dönüşmüştü. Sadece şu an vardı ona göre, geçmiş yoktu. Geçmişte yaşadıkları, ölen, çok sevdiği bir karısı veya evlat edindiği bir oğlu yoktu ona göre.

Zihnine göre.

Zaman, sağlığı beraberinde götürüyordu. Yaşlılığı getirirken, beraberinde sağlık sorunlarını da getiriyordu.

Jisung'un yıkan şey, babasının onu hatırlamamasından ziyade, babasına bakamayacak durumda olmasıydı.

Bu durumda da tutunduğu kişi Minho olmuştu, fakat hiçbir zaman ondan para konusunda bir yardım almamıştı.

Minho'nun haberi bile yoktu Jisung'un sıkıntı çektiğinden, en azından Jisung öyle olduğunu zannediyordu.

Fakat yıllar ilerledikçe, her şey değişiyordu, insanlar ile bitlikte.

Minho'nun gizli saklı işleri, yıllar geçtikçe artmaya başlamıştı. Jisung, bazen Minho hakkında hiçbir şey bilmediğini düşünüyordu.

Ailesi, yaşantısı, işleri hakkında hiçbir şey anlatmıyordu. Jisung sorsa bile, bir şekilde konuyu değiştiriyordu.

Jisung zaman ile bir şeyleri öğrenme konusunda çabalamayı bıraktı, çünkü fark etti ki; Minho, en kötü olduğu zamanlarda da kendisine sığınıyordu.

kiss me with your eyes closed, minsungWhere stories live. Discover now