1. Bölüm

256 13 1
                                    

Gözlerimi yavaşça araladığımda beni beyaz bir ışık karşılamıştı. Arka plandan birinin konuşma sesi geliyordu fakat anlayamıyordum, kulaklarıma sadece bir uğultu ulaşıyordu. Gözlerim yeniden kapandığında sesler artmaya başlamıştı, bir erkek sesi kulağıma ulaşıyordu.

"Hanımefendi, iyi misiniz? Kendine geliyor."

Gözlerimi zorlukla tekrar araladığımda konuşan adamı gördüm. Etrafı bulanık görüyordum ama birkaç saniye sonra görüşüm netleşmeye başlamıştı.

Gözlerimi yattığım yatağın başucundaki adama çevirdim. Gözlerimin tam içine bakıyordu, kendimde olup olmadığımı anlamaya çalışıyor gibiydi.

"Hanımefendi, beni duyabiliyor musunuz?"

Başımı belli belirsiz aşağı yukarı salladım. Konuşmaya gücüm yoktu, vücudumun her tarafı ağrıyordu.

"Şu an hastanedesiniz, ben doktorunuz Mahir Demir."

Boş bakışlarımı adamın yüzünde gezdirdim. Mavi gözleri gözlerime bakıyordu, iyi olup olmadığımı hala anlayamamış olduğundan yüzünde ciddi bir ifade vardı. Kahverengi saçları dağılmıştı fakat nedenini sorgulayacak durumda değildim. "Neden buradayım?" diye sordum zorlukla, sesim fısıldar gibi çıkmıştı.

Konuşabilmemden memnun olmuş olmalı ki belli belirsiz gülümsedi. "Yolda bayılmışsınız, arkadaşınız sizi buraya getirdi. Kendisi dışarıda bekliyor, sizi epey merak etmişe benziyor."

Derin bir nefes verdim. Melisa benim en yakın arkadaşımdı, kendimi bildim bileli hayatımdaydı ve biz onunla arkadaştan çok kardeş gibiydik, bu yüzden beni ne kadar merak ettiğini tahmin etmek zor değildi.

"Onu görebilir miyim?" diye sordum kısık bir sesle. Gözlerimi zorlukla kaldırıp doktora baktım, birkaç saniye duraksadıktan sonra başıyla onayladı. "Kendinizi iyi hissediyorsanız elbette, yine de kendinizi yormamaya çalışın."

Kurumuş boğazımı ıslatmak için yutkundum ve gözlerimi açıp kapatarak onu onayladım. Doktor odadan çıktıktan sonra kapıdan konuşma sesleri geldi, muhtemelen Melisa ile konuşuyordu. Endişelenmemesi için güç toplayıp doğrulmaya çalıştım fakat pek başarılı olduğum söylenemezdi.

Melisa doktora teşekkür edip odaya girdiğinde ona gülümsemeye çalıştım, o ise donakalmış bir vaziyette beni izliyordu. Kaşlarımı çattım ve konuşabilmek için sertçe yutkundum. "Melisa, gelsene."

Melisa tuttuğu kapının kolunu daha da sıkıp bir adım geriye attığında sırtı kapıya çarptı. Dudakları aralıklı bir şekilde beni inceliyordu. "Doktor!" diye bağırdı bir anda, ne olduğunu anlayamamıştım. "Doktor!" diye bağırdı tekrar, bu seferki daha şiddetli ve korku dolu bir yalvarış gibiydi.

Çatık kaşlarımla ne olduğunu anlamaya çalışırken doktor nefes nefese içeri girdi. Bir bana bir de Melisa'ya baktığında Melisa hala gözlerini benim üzerimden çekmemişti. "Onun nesi var?" diye sordu korkuyla, bakışlarını bir anda benden çekip doktora yöneltti. "Ona ne oldu, doktor?"

Doktor kaşlarını çattı. "Vücudunda ufak yaralar var, onun dışında ciddi bir şeyi..."

"Ondan bahsetmiyorum." diyerek sözünü kesti Melisa. Bakışlarını bana çevirdiğinde sertçe yutkundu. "Saçları sarı, gözleri mavi." dedi titrek bir sesle.

Olduğum yere çakılırken kaşlarımı çatarak ona baktım. "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordum sert bir tonda. Böyle bir şeyin olması imkansızdı, halüsinasyon görüyor olabilir miydi?

"Zaten öyle değil mi? Nasıl bir sorun var bunda?" diye sordu doktor şaşkınlıkla. Ben de en az onun kadar şaşkındım.

"Sorun var çünkü Melis normalde kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü."

DNA | Yeniden Yazılıyor...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin