1.BÖLÜM.

230 25 160
                                    

1.BÖLÜM

Peach Tinted, The Unknown.
Labrinth, Forever.
Adele, Easy On Me.
Ormandaki Ev, Çığlık.

🗝️

20 Nisan 2022.
Trabzon, Türkiye.

"Ula Hasan geliyrum dedim ya! Dellendiriysin insani." dedi Karmen tek kolunda taşıdığı boş çantasıyla okulunun arka kapısına doğru temkinli adımlarla ilerlerken. Birkaç metrelik mesafeyi kapatıp önündeki duvara nasıl tırmanabileceğini düşündüğü sırada, "Kapat hadi kapat." diye söylendi arkadaşına ve onun bir şey demesine fırsat vermeden kendisi kapattı. Telefonunu cebine koydu, boş olan çantasını duvarın diğer tarafına hiç düşünmeden fırlattı. Ellerini beline yerleştirip etrafını kontrol ederken gözüne kenardaki merdiven çarptı.

"Hamsilerimin aşkına." Kendi kendine gülüp merdiveni aldı, duvara dayadı, tırmandı ve bir yerlerini kırmamayı umarak kendini boşluğa bıraktı. Bu okuldan ilk kaçışı değildi. Son olmayacağını müdür bey de pekâlâ biliyordu. Karmen'i defalarca uyarmış, disipline göndereceğine dair birçok kez tehdit etmişti ama nafile. Kaostan beslenen bu gencin tehditleri pek dikkate aldığı söylenemezdi.

"Ulan şu hayatımın kaosla dolu olan kısmını film çekseler Hızlı ve Öfkeli'nin seri sayısını geçer anasını satayım." Yaz tatillerinde İstanbul'a, anneannesi ve dedesinin yanına gittiği için konuşması hep kayıyor, birbirine giriyordu. İstanbul'da, Trabzon'da alıştığı için Karadeniz ağzıyla; Trabzon'a gelince ise İstanbul ağzıyla konuşuyordu. Dozunu ayarlamakta bazı zamanlar zorlanıyordu.

Pantolonundaki tozları silkeleyip rastgele fırlattığı çantasını tek elinde sallaya sallaya sessiz sokakta yürümeye başladı. Sağ tarafında kalan fındık ağaçlarındaki yetişmeye başlayan küçük fındıklar yazın yavaş yavaş geldiğinin habercisiydi. Her ne kadar Trabzon'da balık üretimi fazla olsa da çay ve fındıkta toplanıyordu. Haliyle fındık ağaçları da görmek mümkündü.

"Bizim kaptan değil mi la bu?" dedi Karmen bir anda yokuştan gelen kaptanını görünce. "Şimdi bu adam beni görürse yem diye balıklara atar." Hızla vücudunu duvara yasladı ve kaptanının onu fark etmeden gitmesini bekledi. Babası, Karmen'i okuldan sonra çalışması için arkadaşının gemisinde çalışmaya gönderiyor, onun serserilikten başka bir şey yapmadığını düşünüyordu. Karadeniz'in hırçınlığını ve inadını taşıyordu onun peder üzerinde. Karmen'de de vardı bu ama babasınınki kadar şiddetli değildi onun öfkesi, kendisini kontrol edebilecek ve etrafındaki insanları görebilecek kadar sakin oluyordu.

Kaptanını atlattığında derin bir nefes alarak tabana kuvvet koşmaya başladı. Saat daha 8'di. Kaptanı büyük ihtimalle limana gidiyordu. Av sezonu açılmıştı. Bu yüzden erken saatlerde avlanmaya gidiyorlardı. Eh, haliyle Karmen'e de kaçmak düşüyordu.

Ellerini sweatshirtinin ceplerine sokup sessiz sokakta yürümeye başlarken gözüne çarpan siyah son model gibi duran bir arabayla kaşlarını çattı. Maçka'nın geneli birbirini tanırdı ve bu siyah araba, Karmen'e pek de tanıdık gelmiyordu. Tanıdık olmadığı plakasından da belliydi zaten, 61 değil 34'tü.

Yarım dakika kadar tereddütte kalsa da adımlarını arabaya doğru yönlendirdi. Camlar filmli olduğu için içeriyi göremiyordu. Elini yumruk yapıp eklemleriyle birkaç kez cama tıklattı, daha sonra geri çekti. Cam sanki bir gerilim filminin içindeymişcesine yavaşça açıldı ve babasının yaşlarında bir adam göründü. Kirli sakallı, sakallarının arasında ufak beyazlar olmasına rağmen genç görünen, esmer tenli, kahverengi gözlü bir adamdı.

DEFATENDonde viven las historias. Descúbrelo ahora