Bölüm 1/2/3

44 4 5
                                    


Bay Sherlock, hoş geldiniz, dedi genç ve yakışıklı adam. Hafifçe esen rüzgara darılmış gibi görünen saçlarıyla oldukça güzel görünüyordu. Çevik bir el hareketiyle elini öne doğru uzattı. Bay Sherlock sıkıp sıkmamak arasında kaldığından aynı karşılıkla cevap veremedi. Onun yerine cebinden eldivenini çıkararak  ellerine giydirdi. Bay Adam bu karşılıktan dolayı düşen hafif tebessümüyle birlikte elini sıkıyordu şimdi.
"Bizi kırmayıp geldiğiniz için çok teşekkürler. Evde uşağından kuşuna kadar herkes tedirginlik içinde sizi bekliyordu."
"Önemli değil  Bay Adam olanları duydum. Başınız sağ olsun. Ceset kaldırıldı mı acaba?"
"Yok, hayır polislerin işi birazdan biter. İşleri bitene kadar kimsenin odaya girmemesi için alt katta durmamız istendi bizden. "
"İsabet olmuş öyleyse. Beni olay mahaline götürün lütfen."
Bay Adam, dedektifi girişten sonra ilerleyen bir merdivenden yukarı çıkardı. Konak dışarıdan görünenden çok daha büyüktü. Barok tarzı dönemine ait eserler etrefta bu evde çok eski insanlar var diye bağırıyordu adeta. Etrafta küf kokmasa bile küfe benzer bir koku hissi uyandırıyordu burnunda. Sevmemişti Sherlock burayı. İnsanlar ölecekse bile güzel evlerde ölmeliydiler.

Evde iki yaşlı çift ve onların biricik oğlu yaşıyordu. Gelinleri ise Paris'e tatile gittiğinden  iki hafta kadar burada olmadığı söylendi. Aynı zamanda iki yaşlı hizmetli çift, bir küçük çocuk bir de kötürüm bir karganın evin müdavimleri arasında olduğunu biliyordu.
Cesedin olduğu yerde Bay Dolittle ve birkaç arkadaşı son çalışmaları yapıyordu. Bay Dolittle Sherlock'u görür görmez yanına gitti.
"Böyle bir olay yeri görünce ne eksik diye sormadan edemiyorum. Bu sefer geç geldin he?"
"Geç kalmadım, geç arandım sadece. Durum nedir? " dedi Bay Dolittle'a fazla yaklaşmamak için çabalarken.
"Nasıl öldüğü hakkında kesin bir fikrimiz yok. Kalp krizi gibi görünüyor. Gece saat 4 civarında buraya gelmiş olmalı. Ancak kalp krizi geçirse bile boğazına kadar iliklediği düğmelerini açmamış. Kan izi de bulamadık. Şimdilik adli tıbbı bekleyeceksin sanırım."
Kaşlarını kaldırıp etrafına uzunca bir süre baktı. İrili ufaklı resimler yine serpilmişti. Birkaç kitap da yere savrulmuştu. Bu bir kargaşa çıktığının işareti olabilirdi ya da kişinin sakarlığından kaynaklı çarpması sonucu oluşan bir eserdi bilemiyordu.
Cesedin yanına yaklaşıp eğildi. Bay Dolittle onu engellemek için ayağa kalktı ama izin vermedi.
"Eldivenleri ver."
Dolittle bu durumdan hiç hoşnut olmasa da eldivenleri vermek zorunda kaldı. Kendisini bunun gibi bir çatlakla karşı karşıya getirmek istemiyordu.
Dedektif eldivenleri giydikten sonra adamın yanına yaklaştı. Ağzından buram buram pis bir koku geliyordu. Tıpkı evdekine benzer küf kokusuydu bu. Evin belki de bu şekilde kötü kokmasına sebep olan kişi buydu. Daha sonra parmaklarına baktı. Dikkatini çeken ilk şey parmaklarındaki mor halkalardı. İnsan çürürken de tıpkı bunun gibi görünüyordu eller. Ancak çürümek için erken bir zaman değil miydi? Cesedin yüzüne baktı. Hiç de üzülesi gelmiyordu bu adama. Herkes ona göre ölmeyi eninde sonunda hak ederdi. Daha tanışmamıştı onunla ama şimdiden hiç mi hiç sevmemişti. Yine de bunu yapmak zorundaydı. Adli tıbbı bekleyecek kadar vakti yoktu. Ne kadar erken çözülürse bu olay o kadar erken gidecekti evine.
Adamın parmaklarını ağzına götürüp emdi.
Bay Dolittle şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu. Etraftaki çalışanlar bile ne olduğunu anlayamayarak işlerini dondurmuştu.
"İyice zıvanadan çıktın sen. Domuz herif, ne yapıyorsun?"
"Dolittle domuzları sevdiğimi nereden biliyorsun?" dedi alaycı gülümsemesiyle Sherlock.
Ellerini yumruk yapan Dolittle dedektife vuramayacağını bildiğinden harekete geçiremedi. Ne yapacağını önceden bilseydi de engel olamayacağını bildiğinden kendini sakinleştirmeye çalıştı. Burnundan soluyarak nefes alıp vermeye devam etti.
"Bu adamın elinde garip bir malzeme var. Elleri morarmış gibi göstermiş. Aynı malzemeden sol elinde de mevcut. Araştırılması için bir örnek alınmasını sağlayın lütfen. "
Eldivenlerini yere atan Sherlock ev ahalisiyle konuşmak için aşağı indi. İnerken merdivenleri sayıyordu. Yukarıdan aşağıya inmek için otuz basamak inmesi gerekiyordu. Bunu aklının bir köşesine not etti.
"Merhaba, sevgili dostlar. Bendeniz..."
"Evet, evet. Biliyoruz. Sen şu dedektifsin." diyerek Sherlock'un sözünü kesti yaşlı kadın.
"Siz de şu yaşlı kadınsınız o halde ."
"Benim bir adım var ."   dedi tıslayarak yaşlı kadın. "Münasebetsiz insanları hiç sevmem."  diye sesini hafifçe kısarak konuşmasını devam ettirdi. Sherlock beyefendice güldü.
"Ne tesadüf . Benim de bir adım var. Sizinle belli ki çok iyi anlaşacağız bayan Elis"
Bu konuşmadan rahatsız olduğu için yerinde huysuzlanan Elis suratını asmaya devam etti. Yaşı geçkin olmasına rağmen suratında fazla kırışıklık olmaması gülmeye alerjisi olduğunu düşündürtüyordu insana. Kraliyete özenen taşlı bir kolyeyle süslediği boynunda yılların verdiği izler kalmıştı. Demek ki çok sevdiği bir kolyeydi bu ve yıllarca takmıştı boynuna. Mücevher seviyor olma ihtimalini düşündü ancak üzerinde bundan başka mücevheri yoktu. Belki de başka değerli eşyaya sahip değildi. Şimdilik aklının bir köşesine bu detayları not etmekle yetindi.
"Bayan Elis. Eşiniz gece 4 sularında vefat etmiş. Gece 4 sularında uyanık mıydınız?"
"Uyanıktım." dedi bulunduğu sandalyede sallanırken.
"Peki yataktan çıkarken üzerinde bir tuhaflık var mıydı?"
"Biz aynı yatakta yatmıyoruz dedektif. Domuz gibi horlardı geceleri. Rahatsız olduğum için yatakları ayırdık."
"Peki eşiniz nerede yatıyordu?"
"Hemen yan odada."
"Yatakları ayırmanıza rağmen gece dörtte ayaktaymışsınız. Neden uyanık olduğunuzu sorabilir miyim?"
"Soramazsın."
"Peki o halde sizi polislerle uğurlayayım." dedi Sherlock. Gitmemesi için sandalyesinden öne doğru eğilen yaşlı kadın dedektifi tuttu. Ancak çok geçti. Dedektif başını hoşlanmadığı kadının başına yaslayarak bayılmıştı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 01, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Yabancı Where stories live. Discover now