4. Bölüm

38 8 11
                                    


Elimdeki kahveyi yudumlarken dersimin olduğu amfiye girdim. bugün yine üst sınıflarla ortak dersimiz vardı ve Aral Pusar Erguvan ile son dersimizdi.

Evet bir hafta nasıl bu kadar çabuk geçti inanamıyorum. Onu bir daha göremeyecek olma ihtimalim nedensizce mideme kramp girmesine sebep oluyordu.

Amfinin kapısı açıldı Aral Pusat Erguvan içeri girdi.

Keskin koyu kahve bakışları anında beni bulunca dikkatle üstümde gezindi.

Sınıftaki uğultular onun gelmesiyle kesilirken kürsüsüne geçene kadar gözlerini üstümden ayırmamıştı.

Elleri pantolonunun cebindeyken bacaklarımı omuz hizasında ayırmış heybetli bedeniyle kürsünün yanında beklemişti.

"Sizinle son dersimiz, vakit kaybetmeden başlayalım" gözlerini benden çekmiş diğerlerinin üstünde kısaca gezdirmişti. Neydi bu şimdi? Neden bakmıştı bana bu kadar? Hem de beni görmezden gelirken.

Sadece bir bakıştı aslında abartmamam gerekiyordu. Kendimce senaryolarıma son verip derse odaklanmaya çalıştım.

Sonuna geldiğim uzun dersin bitiminde Alya ile beraber kafeye geçmiştim.

"Senin şu çocuk ne oldu?" diye sordum saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp geçen gün kafeteryada beraber oturduğu çocuğu kastettiğimi anlamıştı.

"Mesajlaşmaya başladık,tatlı çocuk"
Dedi gülümseyerek, gözlerindeki beğeniyi görmüştüm.

"Hatta ne diyorum bir gün üçümüz beraber bir şeyler içelim." Bunu istemiyordum ne işim vardı ki aralarında.

Önümdeki soğumaya yüz tutmuş kahveden büyük bir yudum aldım.

"Bakarız " deyip kestirip atmak istedim. Hayır dersem kabul ettirene kadar ısrar edeceğinden emindim.

***

Derslikte gördüğüm dersler amfide işlediğimiz derslere göre daha verimliydi benim açımdan. Sınıftaki kişi sayısı azdı bir kere.

Artık Aral Pusat Erguvanı da düşünmüyordum ya da düşünmemek için kendime farklı uğraşlar bulmuştum. O günden sonra bir daha onu görmemiştim. Hem nerede karşılaşabilirdik ki artık adamın kendine ait bir imparatorluğu vardı resmen.

Derin bir nefes alıp gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Güneşin batarken oluşturduğu kızıllık bir renk cümbüşü ortaya çıkarmıştı resmen. Denizin dalga sesleri etraftaki insanların seslerine karışırken gözlerimi kapatıp dalga seslerini bir süre dinledim. Huzur veriyordu insana, çocukluğumu hatırlatıyordu babamla çıktığımız ufak kaçamak yaz tatillerini. Yoğun programından zaman ayırdıkça tatile çıkardık. Sahildeki çakıl taşlarının ayaklatıma batmasını önemseden sanki denizdeki dalgaları yakalayabilecekmiş gibi koşturmalarım aklıma doluşunca gülümsedim.

Gözlerimi aralayıp son kez ufuktan göz kırpan güneşe bakıp yoluma devam ettim. Hava karardıkca insanlar etrafta azalmaya başlamış yerini daha sessiz bir dinginliğe bırakmıştı.

Ufak adımlarla kaldırımda yürürken yanımda bir araba yavaşladı bakmadım. Adımlarıma paralel şekilde yavaşca yanımda ilerliyordu. Camının açıldığını belirtsen sesin yanı sıra onun sesini duydum.

"Bırakmamı ister misin?" Aral Pusat Erguvan. Sesini duymamla adımlarım yavaşladı. Başımı çevirip siyah lüks meserati'siyle yanımda ilerleyen adama baktım.

Cevap verme süre uzamış olmalı ki dolgun dudaklarını tekrar araladı konuşmak için. "Hava karardı. Tekinsiz yerler." diye devam etti açıklama yaparak.

RUHUMDAKİ İZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin