kralın bize kalmamız için verdiği sarayın içinde olan odalardan çıkıp doğru kralın odasına gittik. kral bize bir kağıt verdi ve bize; "çocuklar bu benim fermanım ne zaman başınız sıkışırsa bu kağıdı gösterin sizin her türlü ihtiyacınızı karşılarlar" dedi.ben ise "tamam kralım yola ne zaman çıkarız" dedim oda şimdi çıkacağımızı söyledi. hemen atlarımızı ve çantalarımızı hazırlayıp kralın bize verdiği haritaya bakarak yola koyulduk ilk ejderha ateş ejderhasının ini önder dağının tam tepesindeydi. tabi oraya gitmek için bir çok kasabadan bir çok şehirden geçmemiz lazımdı. kısacası önümüzde çok uzun bir macera vardı.Haritaya bakılırsa nero tarlasının önünden geçmemiz gerekiyordu. ordada anlatılanlara göre değişik değişik canlılar olduğu söyleniyordu. bu bir efsane mi? yoksa gerçek mi? onu da öğrenecektik. Eren' e;-"sen hiç nero tarlasına gittin mi?"-"evet! büyük babamla beraber gitmiştim"-"peki hiç değişik yaratıklar gördünmü?"-"hayır görmedim yani ben çok fazla korkmuyorum"biz böyle konuşurken önümüzde yerde yatan bir kız gördüm eren' e "baksana şuna inip bir bakalım mı?" dedim "olur" dedi ve atlarımızdan indik yerde yatan kızın yanına gittik. Kız baygındı acaba ne olmuştu. kim bilir! eren bana; "ceyhun baksana bir şuraya her yerde kan izi var" dedi bir anda erenin sesi kesildi arkamı döndüğümde koluma bir iğne saplandı. gerisini hatırlamıyorum, uyandığımda elimiz kolumuz bir ağaca bağlı etrafımızda yerliler vardı. oynaya zıplaya anlamadığımız bir dilde şarkı söylüyorlardı. çok korkuyordum eren arkamdan bana seslendi;-"ceyhun nerdeyiz biz böyle"-"bilmiyorum eren yerlilerin aşadığı yerdeyiz galiba"-"off!! ya daha maceraya başlamamıştık bile "
