1.

2K 87 88
                                    

Taehyung

Las vegasa geleli daha bir gün olmuştu. Alarmın dördüncü kez çalmasıyla elimi telefona atıp gelişigüzel duvara geçirdim. Başımın ağrısından gece hiç uyuyamamıştım.

Üzerimdeki pikeyi kenara atıp ayağa kalktım. Banyoya giderken, bir ara dönüp yatağa baktım. Aklıma Yoonginin sabah Jimin ve Namjoon hyungla dışarı çıktığı aklıma geldi. Kafamı iki yana sallayıp, havluyu da alarak banyonun kapısını kapattım.

Rutin işlerimi halledip, evin salonuna indim. Seokjin hyung bir şeyler atıştırarak, televizyon seyrediyordu. "Tünaydın, uykucu" somurtarak yanından geçip mutfağa doğru ilerledim.

"Gelirken soda getir bana da"

Cevap vermeden, kendime tost hazırlamaya başladım. Normalde kahvaltı etmezdim sabahları. Yoonginin ısrarıyla bir şeyler atıştırıyordum artık.

Tost hazır olduktan sonra, kendime çay alıp salona geçtim. "Soda getir demedim mi? Ah bu gençler" Tam ayağa kalkacakken, "iki elim var hyung. Gidip getiriyorum şimdi" bendeki gerginliği anlamış olacak ki, bir şey demeden yerine oturdu.

Sodayı alıp masaya bıraktım. Daha sonra aç hissetmesem de, tosttan bir ısırık aldım. Boşta olan elimle Telefonun kilidini açıp, saate baktım. Öğlen 2di. Bu kahvaltı değil de, Öğle yemeği olmuştu resmen.

Yoongi yanımda olmayınca, böyle geç kalkıyordum  hep. Yarın büyük gündü. Grammy için gelmiştik Las Vegasa. Umarım bu sefer alırdık ödülü.

"Hey, seninle konuşuyorum"

Daldığım düşüncelerimden çıkıp, "duymadım. Ne diyordun?" Gözlerini devirip, "Namjoon, Jimin ve Yoongi Brunoyla buluşmuşlar." Dedi.

"Evet dün diyordu öyle bir şeyler. Ne var bunda?"

Şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya devam ettiğinde, ne var der gibi kafamı salladım. "Ha sen diğer fotoğrafı görmemişsin." Ne fotosu?

Hemen telefonu çıkarıp, instagrama girdim. İlk karşıma onların postu çıkmıştı zaten. "Yine söylüyorum. Ne var bu fotoğrafta ben anlamıyorum." Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.

"Ben bu fotoğraftan bahsediyorum" uzattığı telefona baktığımda, ilk gördüğüm şey yoonginin omzuna dolanan bir adet kol olmuştu.

Dudaklarımı ısırmaya başladığımda, Jin hyung "Yapma öyle. Ben sadece bu sinirinin sebebinin bu olduğunu sanmıştım. İş için gittiklerini biliyorsun zaten ki, Yoongi sana söylemişti"

Kafa sallayıp geriye yaslandım. Elimdeki tosta baktım. İştahım kaçmıştı. Çayımı da alıp, balkona çıktım. Bu tost ve çay bitecekti. Yoongi yemediğimi gördüğünde çok üzülüyordu çünkü.

Zar zor da olsa bitirdiğimde, çayın son yudumunu da içip ayağa kalktım. Ben olduğum yerde gerinirken, bahçe kapısı açıldı ve bizim için tutulan araba bahçeye giriş yaptı.

Ya Hoseok hyungdu. Ya da Diğerleriydi.

Arabanın kapısı açılıp, içinden siyahlara kuşanmış bir kedi indiğinde istemsizce gülümsedim. O benim diğer parçamdı. Ben balkondan onları izlerken, gözlerimiz kesişmişti. Bana el sallayıp, gülümsedi. Ben de el salladım. Daha sonra, gözüm kapıdaki paparazzilere kaydığında, hızla içeri geçtim.

Salona geçtiğimde, onlar da salona girmişlerdi. Hızlı adımlarla yanıma gelip anında sarılmıştı belime. Bende ellerimi yumuşak saçlarından geçirip, küçük bir öpücük kondurdum meleğimin saçlarına.

"Nasıl geçti günün?"

Fısıltıyla sorduğum soruya, o da fısıltıyla cevap verdi. "Güzeldi. Ama keşke sen de gelseydin. Namjoon hyungla, Jimin çok değişik" dediği şeye güldüm.

"8 yıldır birlikte yaşıyoruz. Daha alışamadın mı bize?" Namjoon hyungun mutfaktan gelen sesine hepimiz gülmüştük. Yoonginin elinden tutup, merdivenlere yöneldim. O da sessizce peşimden geliyordu.

Odaya geçmeden önce, "Kimse rahatsız etmesin. Hoseok hyung geldiğinde mesaj atsanız yeter" diye bağırdım mutfağa doğru.

Odaya geçtiğimizde aklıma gelen şeyle duraksadım. " mıydın, Güzelim?" Kafasını iki yana salladığında, yatağa oturup onu da kucağıma çektim. Bacaklarını iki yandan geçirip kucağımda iyice yer edindi.

"Fotoğrafı gördün mü?"

Sorduğu soruyla yüzünü incelemeyi bırakıp, " Evet. Seokjin hyung gösterdi." Kafasını sallayıp dudaklarını ısırdı. "Çok kızdın ?" Kalçasını iki elimle sıkıp, "Kızmadım. Sadece iki gün önce bana dediğin şeyi senin yapmış olman garip geldi" dedim.

Başını boynuma sokup, boğuk gelen sesiyle "özür dilerim" dedi. Yeniden saçlarını koklayıp, "sıkıntı yok, sevgilim" dedim.

Sıkıntı var mıydı, Taehyung?

Öncelikle merhaba yavrularım.

Bu fici günlük hayatlarından esinlenerek yazacağım. Gerçeklikle hiç bir alakası yoktur. Sadece günlük yaşantılarını  biraz farklı konuda yazacağım.

Umarım beğenirsiniz <3

Bu arada grammy ödülü bekle bizi, biz geliyoruz >_<

vaveyla | taegi Where stories live. Discover now