03

127 12 1
                                    

Sonraki 15 dakikada bir şey olmadı. Ancak tam 15. dakika dolduğunda bir mesaj daha geldi. Yine Kaya'nın telefonuna gelmişti. Gönülsüzce kilit ekranını açtığında ses kaydı geldiğini görmesiyle çenesini sıktı. Bu sefer çekirge sıçrayamamış, sıçmıştı.

"Kanka aç şu kaydı, oyunbozanlık yapma." Kaya'nın bakışları Tekin'in endişeli ifadesiyle buluştuğunda derin bir nefes aldı.

"Artık bitirebilir miyiz şu oyunu ?" diye söylendi Kaya. Telefonu hala sımsıkı tutuyordu.

"Mızıkçı mızıkçı !" diye çocukça bir sesle Yalın söylenirken Kaya'nın ona baktığı dalgınlığından Suphi yararlandı ve elindeki telefonu kaptı. Kaya şaşırırken telefona uzandı ama Suphi telefonu kaptırmadan sırıttı.

"Öğrenelim bakalım şu gizemli yengeyi." Kaya çaresizce ona bakarken Suphi kaydı oynatmaya başladı.

"Umm şey selam. Garip oldu birden ses kaydı atmak ama anlatacağım olay biraz uzun o yüzden ses kaydıyla anlatacağım. Bugün çok komik bir şey oldu ablamla aramda. Bak şimdi ben salona gidiyordum..." Ses kaydı devam etse masadaki hiç kimse ses kaydının söylediklerini önemsemiyordu. Şimdi gözler Suphi ve Kaya arasında mekik dokuyordu.

"O Mira'nın sesi miydi ?" Yılmaz'ın kısık sesli sorusunu masadaki herkes duymuştu. Kaya bakışlarını Suphi'den kaçırırken Suphi sert bir ses tonuyla konuştu.

"Cevap versene Kaya. Mira mıydı ?" Sert ses tonuna karşılık bakışları ve düşünceleri öyle değildi. Lütfen o olmasın Kaya, diye geçiriyordu içinden. Bakışları ise kırgınlık ve hayal kırıklığı doluydu.

Kaya henüz cevap veremeden Suphi'nin havada tuttuğu telefon bir kez daha titreşti. Mesaj aynı numaradan gelmişti. Suphi biraz korkarak açtı mesajı.

Gelen mesaj bir fotoğraftı. Mira'nın bedeninin yarısı ve yüzünün tamamı gözükürken kucağında da köpeği duruyordu. Üstündeki tişörtü Suphi doğum gününde almıştı.

Henüz diğerleri mesajı göremese de bir terslik olduğu barizdi.

Suphi telefonu sertçe tutarken fırlatırcasına masaya bıraktı ve dolan gözlerini kimsenin fark etmesine fırsat vermeden tuvalete koştu. Yılmaz ve Yalın'ın endişeli bakışları birbirini bulurken Yalın başını sallayıp masadan hızlıca ayrıldı ve Suphi'nin ardından tuvalete ilerledi.

Şimdi masada Kaya, Yılmaz ve Tekin kalmıştı. Kaya masaya bakarken Yılmaz doğruca gözlerini ona dikmişti. Tekin ise kaçamak bakışlarla etrafı gözlemliyordu.

Kaya görmüyordu ama hissediyordu, Yılmaz'ın bakışları "Bu yaptığın adamlığa sığmaz." şeklindeydi. Sadece o değil, muhtemelen gruptaki herkes böyle hissediyordu.

Aralarındaki sessizlik uzadı gitti. Tuvalettekiler de dönmedi. Tekin biraz rahatlamıştı kendi telefonundan hiçbir şey gelmemesine.

Erken sevinmişti çünkü o tam kalkıp gitmeyi düşünürken telefonundan bildirim sesi geldi ve ekran aydınlandı. Yutkunarak telefona elini uzattığında kolu biri tarafından durduruldu.

Kafasını kaldırıp baktığında Yılmaz'ı gördü. Başını iki yana sallayıp ne olduğunu sorgularken Yılmaz düz bir sesle konuştu.

"Henüz oyun bitmedi." Tekin gerilmeye başladı. şuan acilen telefonu ortadan kaldırmalıydı.

"Yılmaz, bırak abiciğim. Allah için, şurada oyun namına bir şey mi kaldı ?" Ancak Yılmaz tuttuğu bileği bırakmadı ve diğer eliyle telefonu eline aldı. Tekin yaptığı hamleyi çok geç fark etmişti, engelleyemedi.

Can havliyle telefonu almaya çalıştı ama başarısız oldu. Yılmaz ondan yapılıydı ve uzundu, Tekin'i engellemek için uğraşmasına gerek bile yoktu.

Tekin'in tüm çabalarını yetersiz bırakarak şifresini bildiği telefonu açtı ve gelen mesaja girdi. Tekin yenilgiyle gelecek olan tepkiyi beklerken yer kabuğunun ikiye yarılmasını ve içinde kaybolmayı diledi.

Bu dileği gerçekleşmedi, bu nedenle Yılmaz'ın saniye saniye değişen yüzüne şahit oldu.

"C'lerdeki Faruk mu bu ?" dedi, bu bir sorudan çok onay isteyen bir cümleydi. Tekin başını yorgunca iki yana salladı. Yılmaz'ın kaşları çatılırken konuştu.

"Gerizekalı değilim Tekin, profilden o olduğunu anladım. Neden konuşuyorsunuz ?" Tekin'in normalde saniyede 40 yalan söyleyebilme yeteneği kaybolmuştu sanki. Dili dolandı, aklına bir tane bile sebep gelmedi. Sahi, neden başlamışlardı konuşmaya ?

"Maçlarla ilgili bir şey sormuştu, ondan sonra birkaç kez hal hatır sormak için yazdı. Öyle çok sık konuşmuyoruz." İmkansız bir şey değildi, Yılmaz basketbol takımındaydı Faruk ise basketbol oynamasa da ilgilenirdi, Yılmaz ile kavgalı oldukları için onun yerine arkadaşına sorması da normaldi. Çok gerilmiş olmasına rağmen sesi sakin çıkıyordu. Ancak bu ses tepkilerine yansımamıştı, alnında boncuk boncuk terler oluşmuş, gözleri sulanıyordu. Bunu karşısında klonu olsa klon fark ederdi ama gruptaki diğer kişiler bu kadar ayrıntılı gözlemlemezdi insanları.

Telefona ardı ardına iki tane bildirim geldi. Yılmaz yeniden telefona bakarken bu sefer annesi olması için dua etti Tekin. Ah, annesi eve çağırsaydı geceden bir şekilde sıyrılabilirdi.

Ancak istediği yine olmadı. Mesaj atan kişinin adı Nilsu'ydu.

Yılmaz mesajı okudu ve sinirle güldü. Kaya endişeyle olanları izlerken kendi olayı çıkmıştı sanki aklından. Tekin'se Yılmaz'ın gülüşüne korkuyla bakıyordu. Kesinlikle bir şeyler değişmişti bu gece.

"Bir erkekle konuşuyorsun, normal bir şekilde değil üstelik. Bu erkek benim iki yıldır kavgalı olduğum kişi oluyor. Ve sen bunu bize bile anlatmayıp yalnızca iki senedir tanıştığın bir kıza anlatıyorsun. Hayır amına koyayım, neresinden tutmaya çalışsam elimde kalıyor. Annenle babanı oturup düşündün mü iki dakika Tekin? Nasıl üzülecekler, üstelik mahallede ve okulda duyulsa ayrı dert. Nasıl bir muamele göreceğinin farkında mısın sen ? Savunamayacağız bile seni ya. Al şimdi kendi başına ne bok yersen ye." İşaret parmağıyla Tekin'in göğsüne vurup duruyordu. Sinirle güldükten sonra telefonu Tekin'in eline iteledikten sonra montunu alıp restorandan fırlayıp gitti.

Tekin ve Kaya göz göze geldiğinde ikisinin de bakışlarında hüzün ve pişmanlık vardı. Evet, bu gece arkadaşlıklarına dair her şey değişmişti. Bir oyun her şeyi alt üst etmişti.

|||

Arkadaşının arkasından koşarak girdiği tuvalette ortalığa bakarken aradığı yüzü bulamadı. Teker teker kabinlere tıklayıp açarken dördüncü kabinde sonunda onu buldu. Normalde kirliliğinden elini bile klozete sürmeyecek olan Suphi şimdi klozetin kapağına oturmuş düşünceli bir şekilde mermeri süzüyordu. Elleri yumruk şeklindeydi ve yalın'ın biraz görebildiği kısımdan kan belli oluyordu. Muhtemelen tırnakları neden olmuştu.

Biraz tereddütle elini onun omzuna koydu. Suphi irkilerek karşısına baktığında ancak anladı yalın'ın geldiğini. Yalın o an fark etti Suphi'nin sıkmaktan kızaran dolu ela gözlerini. Yüzü anlayışlı bir ifade alırken Suphi artık dayanmadı ve Yalın'ı çektiği gibi yüzünü omzuna yaslayarak ağlamaya başladı. Yalın ise onun şefkatle saçlarını okşarken arkadaşlıklarının alacağı son hali düşünmemeye çalışıyordu.

got a secret | bxbWhere stories live. Discover now