1.6

342 44 20
                                    

Düzelmesini umduğum için zaman tanıdığım Jihoon, giderek daha da kötüleşiyordu. Sanki omuzlarına bir yük daha eklenmişti. Kafasının karışık olduğu her halinden belliydi ama kafasını karıştıran neydi bilmiyordum.

Bugün, onun bu haline daha fazla dayanamadığım için tüm günümü ona ayırarak iyi hissetmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya karar vermiştim.

Siyah tişörtümü üzerime geçirdikten sonra son kez saçlarımı düzeltip çıktım odamdan. "Çıkıyorum!" Salonda televizyon izleyen anneme seslenip çıktım evden. Karşı kaldırama geçip, dört binanın önünden hızla yürüyüp Jihoon'un oturduğu binanın önüne geldim.

Zile basmayı düşünsem de ailesi olacak inanlarla muhattap olmak istemiyordum bu yüzden telefonumu çıkartıp Jihoon'a aşağı inmesini yazdım. Mesajım anında görüldü olurken Jihoon'un isminin yanında çevrimdışı yazısı belirdi. Gelecekti, biliyordum çünkü haftalardır kendi isteğiyle yanıma geliyor ve yanımdan bir an olsun ayrılmıyordu. Yanımda olmayı sevdiğini biliyordum ve bu hiç istemesem de umutlanmama neden oluyordu.

İki dakika olmamıştı ki Jihoon indi aşağıya. Demir kapıyı arkasından çekip kapatırken bana doğru ilerledi. Altına gri eşofman, eşofmanıyla aynı renk olan salaş hırkasının içineyse beyaz, ince bir tişört giyinmişti. "Hadi biraz gezelim." Bir şey demeden peşimden ilerlemeye başladı. Birkaç adım gerimden geldiği için yanıma gelmesini bekleyip tam hizama gelince de koluna girdim. Çevreye tedirgin bir bakış atsa da çekmedi kolunu.

Önce, hiçbir şey yemediğini bildiğimden ev yemekleri yapan bir lokantaya götürüp zorla yemek yedirmiştim ona. Gerçekten bir fark var mıydı bilmiyorum ama uzun zaman sonra ilk kez doğru düzgün bir şeyler yediğini bildiğimden yüzünün rengi canlanmış gibi geliyordu bana.

Sonraki durağımız olan internet kafeye gitme nedenimiz ise tamamen onun kafasını dağıtmak içindi. Oyuna odaklanınca gerçek dünya ile olan bağı koptuğundan fark etmeden konuşmaya başlamıştı. O, beni düzgün oynamam için uyarsın, benimle biraz bile olsa iletişim kursun diye sürekli hata yapıyordum. O ise bunu bilmeden, yaptığım hatalar üzerine gülüyor ve saniyelik olarak bir elini uzatıp saçlarımı karıştırıyordu.

Kafeden çıktıktan sonra sokak şarkıcılarının çaldığı neşeli şarkıyı duyunca yürürken bir yandan da ufak dans hareketleri yapmaya başladım. Jihoon yanımızdan geçip giden insanlara kısa bir bakış attıktan sonra gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. O an, insanların tepkilerini ne kadar önemsediğini fark etmiştim. Ben öyle değildim, kimse umrumda olmazdı.

Müziğin sesi o alana yakınlaştığımız için daha net gelirken Jihoon'u da dans etmesi için zorlamıştım ilk başta reddetse de ben ısrar etmeye devam edince sırf susayım diye olduğu yerde hafif hafif sallanmıştı.

Hava kararana kadar gezdikten sonra basketbol sahasına gittik. Biz içeri girerken bizim yaşımıza yakın bir grup genç içeriden çıkıyordu. Koskoca sahada tek başımıza kalmıştık. Köşelere bırakılmış,muhtemelen hasarlı oldukları için burada bırakılmışlardı, birkaç topa ilerleyip en iyisini bulana kadar kontrol ettim. Sonunda bir tanesini tam olarak tatmin etmese de seçmiştim ve hemen oynamaya başlamıştık.

Jihoon, benden daha kötü oynasa bile benimle uğraşıp, sanki karşısında çocuk varmış gibi saçlarımı karıştırıp sesini incelterek konuşunca istemsizce berbat oynadığımı düşünüyordum bu da moralimi bozunca isteksiz oynamaya başlıyordum ve Jihoon, benim isteksizliğim sayesinde hiç zorlanmadan sayı alıyordu. Sanırım bu onun kazanma yöntemiydi.

Artık adım atacak gücüm kalmadığında bedenimi yere bıraktım. "Yeter bu kadar." Oyun oynarken kenara attığı hırkasını alıp eliyle silkeledi. "Hadi dönelim artık." Başımı salladım. Elini yere yatmış bana doğru uzatınca tutup onun yardımıyla kalktım yerden.

Hava çok değildi ama terlediğim için hafif esen rüzgar bile tüylerimi diken diken etmişti. Jihoon, sağ omzuna attığı hırkasını bana uzattı. "Terli terli hasta olursun." Üstünde ince bir tişört olan o değilmiş gibi konuştuğunda hırkayı giyinmeyi reddettim.

Onu umursamadan ilerleyen beni, önüme geçerek durdurdu. Hırkayı zorla kollarımdan geçirip düğmelerini de ilikledi. Çıkarmak için elimi ilk düğmeye koyunca elini elimin üzerine koyup tuttu ve birleşmiş ellerimizi aşağıya indirdi. Kalbim hızlanırken gözlerimi ikimizin ortasında duran ellerimize çevirdim. Elimin üzerini tutmaya devam ederken "Teşekkür olarak düşün." dedi. Her şeyin farkındaydı.

===

@parkji_: tüm manzaralar seninleyken parlıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

@parkji_: tüm manzaralar seninleyken parlıyor. bu yüzden daima yanımda kal*

456beğeni♡ 234yorum💭

•••

•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

@.ch.suk: yanında olamadığımda bile sana kalbimde sarılacağım**

586beğeni♡ 344yorum💭

○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○

fotoğrafların kalitesine (🚮) sinirlenmeyeceğim, hayır.

*beautiful-treasure
**be with me-treasure

her şey dünyaya ait ben ona aitim, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin