[ 11 ]

303 32 6
                                    

Haitanilerin Kawata evine gelişinin üstünden iki saat geçmişti.

Rindou için her şey çok saçma ilerliyordu. Ne abisi sevgilisinin odasından ne de barışması istenen çocuk kendi odasından çıkıyordu.

Tek başına oturma odasındaki kapalı olan televizyon ile bakışıyordu.

Yapabileceği en iyi şey telefonunu çıkartıp tokrevgramda sörf yapmaktı.

Souya, aylardır özlemini çektiği çocuk ile aynı evde aynı havayı soluyordu.

Aylarca Rindou'yu görmek istemişti. Onunla konuşmasa bile onu görmek, sesini duymak, iyi olduğunu bilmek istemişti.

Ayrıldıklarından bu yana Rindou'yu hiçbir yerde görmemişti. İtiraf etmeliydi onu her yerde aramıştı. Okulda, dışarıda, tokrevgramda... Şimdi o evindeydi ama odasından çıkmak istemiyordu.

Rindou ile konuşmaya çalışsa ne olacaktı ki? Çıktığı date için abisini suçlamak basit olurdu. Nasıl inandıracaktı hala onu sevdiğini? İnanmazdı ki...

Bu düşünceler ile yatağında kıvranıyordu. Aslında korkmuyordu değil. Ya Rindou onunla konuşmak istemezse, ya onu rahatsız ettiği için kızarsa, o zaman ne yapacaktı?

Ran ve Nahoya için her şey cicim cicimdi.

Nahoya'nın odasında, onun yatağına yatmış, birbirlerine sarılmış, yatağın diğer ucuna koydukları leptopdan film izleyerek(!), yanaklarını okşuyor, gülüşüyor, birbirlerine iltifatlar ederek dudakları her bulduğu anda minik öpücükler paylaşıyordu.

Bir süreliğine küçük kardeşlerini düşünmeyi bırakmak kendilerine zaman ayırmak istiyorlardı. Ve öylede yapacaklardı.

Ran Nahoya'nın al yanaklarını okşayarak:

"Çok tatlısın sen ya!"

Nahoya bu iltifat karşısında kıkırdadı. Bu Ran ile vakit geçirmeye başladığından beri aldığı en minik iltifatlardan biriydi ama hala çok hoşuna gidiyordu.

Nahoya Ran'ın burnundan öptü:

"Sende öyle hayatım."

Ran gülümsedi ve başını erkek arkadaşının boynuna gömerek birkaç öpücük hediye etti.

~
~
~
~

Bu fici yazmaya başladığım ilk yerde nöbetçi masasındayım
Merhaba masa yine aynı yerde yine aynı durumdayız hehe

Rin-SouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin