twelve

541 44 19
                                    

Gözlerime vuran güneş ışığı ile yüzümü buruşturdum. Benim odamın perdeleri her zaman kapalı olurdu. Bu ışık da neydi?

Yanağımda hissettiğim öpüş ile ağırca yutkundum. Doğru ya, dün gece Taeyong'da kalmıştım ben.

"Günaydın~" diye fısıldadı tatlı sesi ile. Bakışlarımı aralarken onun şirin yüzünü gördüm. Hafifçe gülümsedim. "Günaydın."

"Gitmene az kaldığına inanamıyorum. Ne ara geçti iki hafta?" Derin bir nefes verdim bakışlarım tavana dönerken. "Değil mi? Ne ara geçti?"

Göğsümde dolanan eli ile hafifçe gülümsedim. "Yorgunum Tae" yaklaştı ve öptü dudaklarımı. "Seninle gelmek istiyorum."

Kaşlarım havalandı ağırca. "Yalnız yaşamıyorum. Üstelik, zorlanırsın. Orası büyük şehir." Omuz silkti. "Ben senin kadar olmasa da iyi dans ederim." Güldü hafifçe "hem vücudumu nasıl kullandığımı en iyi sen bilirsin Hyung~."

"Yapamazsam geri dönerim. Olmaz mı? Lütfen. Benide al yanına."

Bakışlarımı kaçırdım hızla. "Düşünmem için izin ver bana. Hem Kyungsoo'ya da sormam lazım. Bir süre bizde kalman gerekebilir gelirsen. Söz vermiyorum, tamam mı?"

Hızla çıktı kucağıma. "Sensiz buralar bomboş." Odada kısık sesli çalışan televizyondan duyduğum ad ile kaşlarım çatıldı.

Ve televizyona odaklandım.

"Ünlü rock grubu gitaristi ve üyesi olan Park Chanyeol, dün gece konser alanından yanında güzel bir kadınla ayrıldı. Kameralarımızı fark etmeyen idol kadınla oldukça samimi görünüyordu."

Dudağımı sertçe ısırdım bakışlarımı ekrandan ayırırken. Hiç hız kesmeden devam ediyordu.

Bunun hala benim canımı acıtması iğrenç bir şeydi. Günlerdir onu düşünmemeye çalışıyor, geziyor eğleniyordum.

Taeyong ile gerçekten güzel anlaşıyorduk. Beni seviyordu. Bana bağlıydı.

Sevgili olmak istesem anında kabul ederdi.

Ama benim hayatıma almak istediğim kişi o değildi işte. Geçen yarım saatin ardından çıktım Taeyong'un evinden. Sahil kenarından ağır adımlarla ilerledim evime.

O sırada ise Kyungsoo'yu aradım. "Sana bir şey soracağım." "Sor bakalım." Diye cevapladı beni.

"Taeyong'u tanıyorsun." Dedim bir kaç saniye bekledim ardından. "Evet, bahsetmiştin."

"Oraya gelmek istiyor benimle. Ben ona söyledim dedim yalnız yaşamıyorum. Ama dansı gerçekten iyi ve kendisine ait bir kaç kareografrisi bile var. Ona bir şans vermemizi istiyor."

Kyungsoo'nun gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum.

"Onunla yatıyorsun değil mi?" Diye sordu. Derin bir nefes verdim cevap olarak. "Bizimle uzun süre kalamaz. Ve beğenmezsem gidecek. Tamam mı?"

"Pekala, tamam." Tam telefonu kapatacakken durdurdu beni. "Baekhyun."

"Efendim?" "Kendine yapılanı başkasına yapma tamam mı?" "Biliyorum kafanı oyalamak için yapıyorsun ama unutma. Karşındaki sana bir şeyler hissediyorsa senin kalbinin kırılması gibi onunki de kırılabilir."

Başımı olumluca salladım. "Tavsiyene uymaya çalışacağım." "Pekala, görüşürüz."

Yazarın anlatımından

Kyungsoo telefonu kapattığında yorgunca yaslandı arkasına. Dört kişi onu bu iki haftada biraz zorlamıştı.

Çalınmadan açılan kapı ile hızla yaslandığı yerden doğruldu. Son öğrencisi az önce gitmişti.

Guitairst/ChanbaekWhere stories live. Discover now