rulet oynamak ve seninle sevişmek

159 12 7
                                    

üstümde beş kuruş kalmayana kadar bu aptal oyunu oynamaya devam etmek ve dudaklarımla, sahip olduğun bütün nefesleri çalmak istiyorum.

=

turuncu top eğilerek öpüyor binaların yanaklarını. tam bu sırada siyah direklerin en uçlarına bir yıldız tanesi yerleştiriliyor, merdivendeki adam tarafından. böylece aydınlanıyor roulettenbourg caddeleri. kadınlar kabarık etekleriyle beraber ilerliyorlar taş yolda. genç bir adam gözüküyor ileride. yirmilerinde gibi. gece mavisi saçları kulaklarını biraz geçiyor, yüzünü kapatıyor. ensesine uzanan tarafla beraber kesilmeli. rahatsız ediyordur. gömleğinin yakasından bağlanmış lacivert kravat gevşetilmiş. işten çıkıyordur belki de kim bilir. biz bunları düşünürken kendisi ellerini kumaş pantolonunun ceplerine yerleştirerek ilerliyor.

kedilerin çöplerden fırladığı ve kavga ettiği, pek tekin olmayan sessiz sokakların - kediler dışında ses yok - ardından bir kapıyı ittiriyor eliyle. bir adam saygıyla önünde bir miktar eğilerek ceketini ve şapkasını alıyor. çıplak hissettiriyor sadece gömlekle kalmak.

adımları arttıkça sesler artıyor. müzik, bağrışmalar, topların dönüşü. seslerin ana noktasına geldiğinde sayılamayacak kadar çok insan masaların etrafında toplaşmış, paralarını yok ediyorlar. başta her şey ona çirkin, yani manen çirkin ve iğrenç görünüyor. yüzlerce hırs ve kaygı dolu yüz midesini bulandırıyor. hayır yanlış anlamayın kısa sürede mümkün olduğunca çok para kazanma isteğini iğrenç bulmuyor. kar ve kazanma meselesine gelince kumar ticaretten nasıl daha kötü olabilir ki? bu genel inanç komik. doğru yüz kişiden ancak biri kazanır ama bundan ona ne? ki insanlar sürekli kar ediyor, birbirlerine karşı bir şeyler kazanıyor zaten. zahmetsiz kazancın ve menfaatin iğrenç olup olmadığıysa başlı başına bir sorun.

kırklarında soyluya benzeyen bir adam gözüküyor ileride. çok ağır hareketlerle cüzdanını çıkartıp, yine çok ağır hareketlerle içinden üç yüz frank alıyor. siyaha oynuyor ve kazanıyor. parasına dokunmuyor, masada bırakıyor ve tekrar siyah geliyor! adam yine parasını almıyor ve üçüncüsünde bir adet kırmızı gözüküyor. bir anda bin iki yüz frank kaybediyor. adam gülümsüyor ve hiç renk vermeden oradan uzaklaşıyor. saihara gülüyor. adamın yüreğinin mengeneyle sıkıştırılmış gibi olduğundan emin.

bir süre daha çoğu oyuncuya burnu havada bir şekilde inceledikten sonra onu görüyor. bir yığın token üst üste dizilmiş. her zamanki gibi kazanıyor. beyaz parmakları kusursuzca elindeki kartı ileri atıyor. titreme yok. kendinden emin. yanında oturan adamların yüzleri hayal kırıklığına uğramış bir hal alıyor. gerçekten kazanabileceklerini düşünmeleri bile aptalca.

ellerini çırpıyor ve kibar bir şekilde onları masasından kovuyor. onun masası. görevliye gülerek rulet oynamak istediğini söylediğinde genç adam dudaklarının kıvrıldığını hissediyor. onu izlemek, en fazla yüzde elli şansının olduğu ruleti oynamak kadar heyecan verici. etrafına insanlar toplanırken, tokenlerin sadece küçük bir yığınını ittiriyor ve herkesten sonra mırıldanıyor. "kırmızı, 12"

sayı söylemek, kaybetmek isteyen birinin almayacağı bir risk. çünkü zaten az olan şansını daha da azaltmak anlamına geliyor. top ilerliyor. nefesler tutulmuş. siyah, 11. kaybetme. yine de bozuntu yok. tekrar sanki az önce binlerce frank kaybetmemiş gibi bir yığın daha uzatıyor. ve aynı sözcükler "kırmızı, 12."

saihara gülümsüyor. burada o kadar uzun gecedir bulunuyor ki ne kadar tuhaf olsa ve olasılıkların gerçek bir sistemi bulunmasa da rastlantısal bir düzeni olduğunu düşünüyor. mesela ortadaki on iki sayıdan sonra, son on iki sayının gelmesi yüksek. bu son on iki sayı diyelim iki kez geldikten sonra da, ilk on ikiye geçiyor. top ilk on iki sayıya düştükten sonra, oyunun yönü tekrar ortadaki on ikiye dönüyor ve üç-dört kez üst üste ortadaki sayılar çıkıyor. bazı günler ve bazı sabahlar kırmızıyla, siyahın hiçbir düzen olmaksızın geldiği oluyor. ertesi gün ya da akşama doğruysa üst üste yirmi kereden fazla tek bir rengin geldiği de oluyor. bunların hepsini saihara ne kadar iyi biliyorsa, ouma'da öyle biliyor. ama anlarsınız hala aptal bir şans oyunu. ve ouma bu binada ki en şanslı kumarbaz.

bingo! kırmızı, 12. önüne altı yığın gelen adam gülümsüyor ve bu sefer siyah, 5 için oynuyor. kısa sürede sahip olduğunun altı katına çıkıyor. bu sırada zayıf bir el gömleğinin deri kayışlı, vücut kemerine uzanıyor. iki elin, her bir uzun parmağı omzuna yerleştiğinde ouma'nın başı yukarıya kalkarak, soluk sarı gözleri buluyor. "shumai!" genç adam gülümsüyor. menekşe moru her yerde. saçları bütün her yeri kaplarken, aynı renkteki gözleri başka bir yere bakılmasını engelliyor. o güzel.

kiraz dudaklar, pembe buruna bir buse bıraktıktan sonra, hemen arkasında ellerini omzundan çekmeden bekliyor. kısa bir sürenin ardından ouma bütün kazandığını hazinesine aktardıktan sonra oyundan ayrılıyor.

=

"yorucu bir gün olsa gerek huh?"

menekşe gözlerin sahibi bunu söylerken hala yıldızları izliyor. genç adam gülüyor bu görüntüyle. kumarhanenin balkonundalar. "evet, kyoko bugün beni her zaman olduğundan daha fazla göreve atamış olabilir. ludenberg bizi bayağı uğraştırıyor açıkçası." kokichi, kıkırdıyor. "bu uğraşınız, sahanlıkta iğne aramak gibi."

yüzüne düşen saçlarının bir kısmı geriye atılıyor iki parmak tarafından. yanakları avuç içine yaslanıyor bu hareketiyle. göz kapaklarını örtüyor, kafasını daha da eğerken. "senin iğnenin yerini bilmen oldukça yararlı olabilir." bunu duyduğu gibi iri gözler aralanıyor. "çok naifsiniz dedektif bey, az daha buraya sevgilinizi görmek için değil de, işiniz için araştırma yapmaya geldiğinizi düşünecektim!"

"ancak işvereniniz kirigiri hanımın bundan hiç memnun olmazdı sanki, değil mi?"

bunu söyledikten sonra ouma sırtını korkuluklara yaslıyor. dirsekleri demirlere değiyor bir yandan. saihara, yaklaşırken düşünüyor. eğer kyoko, tahmin edilebileceğinden daha fazla suç işlemiş D.I.C.E'in kurucusu olan ve aranan bu kumarbaz ile ilişkisini öğrenseydi, hem işinden alınır hem de kendini mahkeme salonunda yargılanırken bulurdu.

elleri demirlere uzanırken unutuyor bunların hepsini. karşısında ki adama bakarken düşünmeye ihtiyacı yok. parmakları birbirine kenetlenirken, bir nefesi paylaşıyorlar hızlıca. ayrıldıklarında genç adam göz kırpma süresinde, korkuluklar ve shuichi'nin arasından çıkartıyor kendini. pembe dudakları aralanıyor. "saihara seninle rulet oynamayı o kadar çok istiyorum ki! bütün o hisleri tatmanı... kaybetmeyi ve kazanmayı... hırsı ve umudu... mükemmel bir rakip olacağına eminim!"

heyecanla söyledikleriyle, sarı gözler bir kıkırdama eşliğinde kısılıyor. "belki bir gün." saihara, ouma'ya çok güzel gülüyor.

=

yaraticiligim bitiyor artik. daha fazla uzatamadim

(medya instagramda reiiku__ tarafında çizildi.)

kumarbaz :: saioumaWhere stories live. Discover now