Bataklığa batıyoruz

56 5 0
                                    

Teyzem ile alışverişe çıkmıştık. Beni        iç çamaşır reyonuna koyup kendisi kazak reyonuna gitmişti. Ben ise çiçekli, böcekli, kırmızı, siyah iç çamaşırlarıyla bakışıyordum. Bir tane genç kız gelip ne istediğimi sordu ben ise buraya bakmadığımı söyleyip uzaklaştım. Şimdi benim canım kendim: eğer oraya bakmıyorsan nereye bakıyordun? Allahım bana sabır ver. Kendim için.

Teyzemi bulmak için etrafa göz gezdirdim, tam o sırada geçen gün kafedeki tartıştığımız çocuğu gördüm. Yine siyah giyinmişti. Burda ne yapıyordu bilmiyorum ama elini tuttuğu küçük, tombul bir kız çocuğu vardı yanında. Elinde eminim çok pahalı olan bir oyuncak vardı ve etrafa kırmızı tombul tombul yanaklarıyla gülümsüyordu.
Çocuğa göz gezdiririken bi' anda bana doğru döndü ve siyah kulaklığını çıkartıp bana bakmaya başladı. Öyle soğuk bakıyordu ki sanki öldürecekmiş gibi. Ben de aynı şekilde ona bakmaya devam ediyordum ama eminim onun gibi, öldürücü bakışlar atamazdım. Kolumun cimciklenmesiyle kolumu tuttum.
"Erkek mi dikizliyor teyzesinin gülü?" Bir teyzeme birde koluma bakıyordum.
"Ne alaka teyze ya?"
"Çok alaka bence," kolumu ovalayıp çocuğun olduğu yöne baktım.

Gitmişti.

Arabaya binip eve gelmiştik. Akşam yemeği yiyip bilgisayarımın başına oturdum ve her zaman olmazsa olmazım Mocha'mı içiyordum. Resmen bu kahveyle aşk yaşıyordum.
İnsatgram'da dolaşırken bir mesaj geldi. Mesaj kısmına tıklayıp kimin attığına baktım. @Meriçxateş
Şu ünlü avukat Koray Ateş'in oğlunun hesabı değilmi bu; Karısını ve çocuklarını sır gibi sakladığı? Bana mı yazdı şimdi bu?
Allahım bu bana mı yazmış?
Hızlıca profiline tıkladım fakat profili ful siyahtı. Gönderilerde ise hiç birşey yoktu. Tabii olmaz nerden belli ki hesabın fake olup olmadığı.
Ne saçmalıyorsun? sana ne İpek kimse kim.

'Selam."

'Kimsiniz?'

'Bu soruyu sorduğuna göre salak falan olaman lazım."

Salak mı dedi bu şimdi bana?

'Pardon da tanımadığım insanlara yazmıyorum, malumunuz insanlar artık bu kadar kötüyken.'

'Baya açıklayıcıydı sağol:)'

Sonra bir mesaj daha attı.

'İsmim Meriç Ateş tanıştığımıza memnun oldum;)'

Pekala,

'Hıhı, bende memnun oldum:)'

                        *Engellendi*

Bunu yapmak zorundaydım. Hesabın bence fake olduğu bariz ortadaydı. İnstagram'dan çıkıp Twitter'a girip saatlerce vakit geçirdim. En sonunda eniştemin gelip bilgisayarın fişini çekmesiyle sona ermişti.

(Sabah)
Dün akşama göre bugün iyi uyanmıştım, eniştem elinde tepsi ile kapıma tıklayarak girdi yavaş yavaş kapı aralandı başımı yana yatırıp enişteme baktım sonra yatakta biraz doğrulur pozisyona geldim. "Günaydın kızım"
"Günaydın eniştem" Dedim direkt gözlerim elindeki kahvaltı tepsisine kaydı. Eniştem bunu anlamış olacakki, tepsiyi yanımdaki komidine koydu.
"Şuna bak, tipine bak, gözlerine bak! O güzel gözlerin altı mor mor olmuş. Bu kadar fazla oynama şu bilgisayarla vallaha benden önce kör olacaksın." Gülümseyip eline uzandım.
"Tamam eniştem, ee teyzem nerede?" Dedim. Beni önemseyip beni merak    ediyordu. Eniştem ben küçükken hastalandığımda, sabaha kadar baş ucumda durur hiç uyumazdı. Beni öyle korur öyle sahip çıkardıki kimse onun karşısına beni almak için geçemezdi, Aslında eniştem emekli bir Albaydı ve 3 seneye yakın evvel bu zamanlar emekli olmuştu...
"Ee, malum bugün altın günü kısırlar, börekler, poğaçalar, meyve suları; yani bugün ev yemek dolu. Ben bu altın günlerinde gördüğüm yemekler varya sana yemin ederim ömrü hayatım boyunca hiç ne yedim nede gördüm aha, şuraya yazıyorum." Elini yatağımın üstüne yazı yazar gibi hareket ettirdi. Gülerek yüzüne baktım.  Eniştemle hem sohbet edip hemde kahvaltımı yaptım eniştem, dolu tepsiyle gelip boş tepsiyle odadan çıktığında bende banyoya girip ılık bir duş aldım rutin işlerimi halledip çıktım. Üstüme siyah eşofman takımı giyip aşağıya indim, teyzem mutfakta ordan oraya koşturup yemek yapıyordu. Eniştem ise telefonla konuşup çiçekleri suluyordu. Enişteme bakarken telefonum çaldı arayan Ecrin'di, telefonu açıp kulağıma dayadım, tabii teyzem beni görmüştü. "İşin bitince gel yardım et eşşek sıpası." Kafamı sallayıp bahçemize doğru adımladım.
"Alo, Aşkım nasılsınız?"
"İyiyim, sen canım?"
"Bende iyiyim. Sana gelicem eğer müsaitsen, gelicem!"
"Tabiki gelebilirsin hem benim içinde iyi olur."
"Tamam o zaman yarım saate ordayım bebeğim baybay."
"Baybay." Deyip telefonu kapattım. Hızlıca eve girip mutfağa doğru adımlarımı götürdüm. Yarım saat sonra Ecrin eve geldi, birşeyler alıp odama çıktık.
En azından Teyzemin kankilerinin gelmesine daha vardı.

Kahvemizi yudumlarken Ecrin; "Ben sana birşey demek istiyorum ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." Kahvemi masaya koyup yüzüne baktım.
"Söyle,"
"Ben, biriyle çıkıyorum."
"Ne? Bu süper!"
"Evet ama...Feride öğrenmesin yoksa bana küser biliyorsun, annem ve babam öldüler, ondan sonra hiç birini sevmedik siz hariç. Yurtta ki çocukların bazıları dalga geçerdi Feride ile
ben izin vermemeye çalışırdım ama binalarımız ayrıydı bu yüzden fazla koruyamazdım. Benim başkasına aşık olup onunla gidip onu terk edeceğimi zannediyor, ama bunu ona yapamam, hemde hiç yapamam. Annem bizi terk etti, Feride öyle düşünüyor. Sürekli hapishaneye gidiyor... Sırf onu görmek için. O kadının yüzünü görmek için ama benimde birini sevmeye hakkım var değilmi İpek?"
"Tabikide evet, ama o korkuyor bunu unutma, onu unutma, kendini unutma, yaşadığın yeri, hayatı, hayatındaki kişileri unutma. O sadece böyle düşünmek istediği için böyle düşünüyor Ecrin. Sen onun ablasısın ve Sırf o üzülmesin diye izin veriyorsun değilmi gitmesine?" Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Onun eksik hissetmesine izin veremem, vermek istesem bile veremem ki... çocukken çok yara aldık, akrabalarımız bizi istemedi, sokaklar bizi istemedi, biz hep istenmeyen çocuktuk öksüz kalmak böyle birşey işte beni en iyi sen anlarsın. İzin veriyorum vermek zorundayım İpek. Eğer vermezsem gizlice gidecek ve bu benim o kadına daha çok nefret besleme mi sağlayacak." Haklıydı hemde fazlasıyla. O konuştukça ben batıyordum, ben konuştukça o batıyor, sanki birbirimize yardım etmek istiyoruz ama bataklığa batıyoruz, yardım etmek istiyoruz ama yapamıyoruz. Biz bu çocukları o battıkları bataklıktan kurtaramıyoruz. Biz kendimizi bu bataklıktan kurtaramıyoruz. Birşeyler yapıp yardım etmek istiyoruz, yapmak istiyoruz ama olmuyor işte. Kaç gece kaç gündüz ağladık. Bitip tükendiğimizi  anlatmak istedik ama bir kere olsun çıkıp anlamadılar. Oysa biz birbirimizi anlamıştık..

Bir şehir düşünün yarısı ölüm dolu, yarısı da yaşam dolu. Biz hangi bölgedeydik bilmiyorum. Ölüm olan bölgede, mutluluk var. Yaşam olan bölgede, mutsuzluk var. Ne kadar garip değilmi? Aslında yaşam olan bölgedeydik yaşıyorduk ama mutsuzduk. Ölüydük ama sonuçta hâlen yaşıyorduk. Bedenlerimiz buradaydı fakat ruhumuz mezardaydı...

Gecenin Doğuşu Where stories live. Discover now