bölüm iki

7 0 0
                                    

"Düşündüğüm kadar kötü birisi olmayabilir."

bölüm iki

"Büyük büyükanneniz, Profesör Dumbledore ile arkadaş mıymış yani?" Ronald Weasley, şaşkınlıkla ilk sayfasının son cümlelerini okuduktan sonra başını kaldırmıştı. Lilith, başını aşağı yukarı sallayarak iç geçirmişti.

"Hem de çocukluklarından beri. Defterin sonraki sayfalarında yazdığı tek tük cümleden bunu çıkartabiliyorsunuz." Kadının sözleriyle altın üçlü nefesini tutmuştu. Her zaman sırlarla dolu olan Dumbledore'un gençliğine değinen bir defteri keşfetmiş olmak, onlar için gerçekten de çok değerliydi. Onlarla aynı şekilde düşünen Lilith'in de neden şimdi onları evine davet ettiğini anlayabiliyorlardı.

"Asıl önemli olan şey bence burada ikisinin de Grindelwald ile dost olduklarını söyleyebilecek kadar yakınlaşmış olmaları... Eğer şu soldaki çocuk Albus Dumbledore ise vay be!" Harry Potter, elindeki fotoğrafta bir çocuğu işaret ettiğinde onay almak için yeşil gözlerini Lilith'e çevirmişti. Kadın başını aşağı yukarı salladığında bir kere daha şaşkınlıkla bir şeyler mırıldanmıştı.

"Onu böyle genç görmek tuhaf hissettiriyor, öyle değil mi? Grindelwald'da çok hoş gözüküyor. Büyük büyükannenizden bahsetmiyorum bile, çok güzel bir kadınmış." Fotoğrafın sağında, sarışın gencin yanında poz veren henüz on sekiz, on dokuz yaşlarındaki kadın gerçekten de Hermione'nin söylediği kadar güzel gözüküyordu. Dikkatli bakılınca Lilith ile benzediklerini bile söyleyebilirlerdi.

"Ben çayları yenileyeceğim, lütfen okumaya devam edin."

Lilith'in kulağa bir istek gibi gelen emrini uygulamakta gecikmemişlerdi.

◭◭◭

25 Temmuz 1898

  O lanet olası bir Slytherin.

  Yani Hogwarts'da okumuş olsaydı kesinlikle bir Slytherin olurdu. Bunu söyleyebiliyorum çünkü o bir Slytherin gibi hareket ediyor. Adımlarını her zaman dikkatli atıyor, kelimeleri düşünerek sarf ediyor; yetmezmiş gibi etkileyici bir üslup kullanıyor. Bunları da söyleyebiliyorum çünkü onun yaptığı her şeyi yapan bir Slytherin'im. Ona kanan Albus ise aptal bir Gryffindor. 

  Pekala, başa alalım. Bay Gellert Grindelwald buraya, yani Godric's Hollow'a dün öğlen saatlerinde geldi. Bayan Bagshot, haliyle onu bizimle tanıştırmakta gecikmedi. O sırada evin bahçesinde Albus ile bir takım saldırı-savunma çalışması yapıyorduk. Ve inan bana sevgili rüşvetim -pardon, defterim- Gellert isimli o çocuk bir anda Albus'a gönderdiğim büyüyü saptırıp bize müdahale ettiğinde asamı ona doğrultmamak için kendimi tutmam gerekti.

  Neden mi? Çünkü buna Aberford'da dahil birilerinin gelip bizim çalışmamıza müdahale etmesinden hiç ama hiç hoşlanmıyorum. Kendimizi geliştirmemize mani olduğu için Grindelwald'dan eksi beş puan. 

  Madem konuya bu Gellert isimli Macar çocuğundan başladım, o halde devamını getireyim. Gellert Grindelwald; sarı saçları ve biri beyaz diğeri kahverengi olan gözleri olan henüz on altılık bir genç. Boyu Albus'dan bir karış kadar uzun ve çokça yakışıklı bir yüzü var.

  Ah benim zavallı Albus'um. Onun tüm gün Gellert'ın saçnalıklarını heyecanla dinlediğini seyretmek adeta bir işkence gibiydi. Şimdilik bu konu hakkında yorumlarımı oldukça sınırlı tutmaya çalışacağım ancak Albus çoktan ona düşmüş gibi gözüküyor. Aberford bunu fark ettiği an muhtemelen sinir krizi geçirecektir.

  Çocuğun biraz içine kapanık olduğunu düşünmüştüm ancak konuşmaya başladıkça susmayan tiplerden olduğu ortaya çıktı. Açık bir dille, hiç çekinmeden neden okulundan atıldığını anlattı. Onun tabiriyle birtakım 'karanlık' deney ve büyülere merak salmış. Onun bu merakının okul müdürünün hiç hoşuna gitmediği ve çabucak kendisini ortadan kaldırmak için okuldan attığı söyledi. Bunları sıralarken aralara Macarca -ya da Almanca, pek emin olamadım- küfürler eklemeyi de unutmadı.

  Tahmin etmek hiç zor değil ki okuldan atılma sebebi yalnızca bu şeylere 'merak salması' değildi. Deney ve büyülerini muhtemelen okuldakilerin üzerinde denemeye çalıştığını düşünüyorum. Yoksa Dumstrang Enstitüsü bile bir öğrenciyi karanlık işlere merak salmış diye kapı dışarı edemez. Birilerine zarar vermiş, bunu açık ve net bir şekilde anlayabiliyorum.

  Şimdilik işlerin gidişatına biraz göz atacağım. Duruma göre müdahale edip etmeyeceğimi hep birlikte göreceğiz.

  Kapım çalıyor, muhtemelen Albus geldi. Sonra görüşmek üzere rüşvet- yani hediye diye elime tutuşturulan defter.

-Sirena D. Delmare

31 Temmuz 1898

  Düşündüğüm kadar kötü birisi olmayabilir.

  Son zamanlarda Gellert ile çokça zaman geçirmeye başladık. Albus'un dediği gibi, gerçekten de bu küçük kasabada hemen hemen bizimle yaşıt birileriyle karşılaşmak çok zordu. Çocukluğumuzdan beri de birbirimize aşina olduğumuz ve devamlı bir şeyleri beraber yaptığımız için de Albus ile -acı gerçek- birbirimizden sıkılmaya başlamıştık. İtiraf etmeliyim ki bu Macar çocuk uzun zaman sonra keyifli vakit geçirmemizi sağlamıştı.

  Yaşına göre gerçekten de yetenekli bir büyücü. Geçen gün yaptığımız düelloda eğer dikkati dağılmamış olsaydı belki beni bile yenebilirdi. Ona öğrettiğim bir iki tane orta derece büyüyü de hızlıca kavradı. Hem yetenekli hem de öğrenmeye aç bir büyücü. Gelecekte böyle devam ederse birçok başarılı işe imza atabileceğini düşünüyorum.

  Albus ise son zamanlarda olduğundan daha çok gülümsüyor. Onu böyle görebilmek çok güzel. Kendra'nın ölümünden sonra ilk defa onu bu kadar keyifli görüyorum. Eh, bunu sağlayan kişinin Gellert olduğunu söylememe de gerek yoktur herhalde. Elphias'dan sonra başka bir arkadaş edinmek ona kesinlikle iyi geldi.

  Elphias Doge demişken... O rezil herif bile işine gücüne ara verip Albus'a mektup yazarken -lanet olası- Fabien Alvena bana okul bittikten sonra tek bir mektup bile yazmadı! Onunla nişanlandığım güne ve onun yakışıklı yüzüne lanet olsun! Tablolarını ve boyalarını yarım saatliğine bir kenara koyup bana iki satır yazsa ne kadar da sevinirdim. Albus bu durumdan rahatsızsam ona ilk mektubu benim yazmamı tavsiye etti. O an yanımızda Gellert olduğundan ve sevgili nişanlımı kötü göstermek istemediğimden dillendirmedim ancak çoktan ona mektup yazmıştım. Hem de üç hafta önce, en az altı tane...

  Fabien, bunu okuyamayacak olsan bile senin için yazıyorum. Umarım öldüğün için mektubuma cevap yazamıyorsundur. Yoksa yakın zamanda Fransa'ya ben seni öldürmek için geleceğim. Bunu hak ettiğini düşünüyorum.

  (Birtakım karalamalar, kağıdın bu satırı neredeyse yırtılacak kadar yıpranmış.)

  Fabien'a kızgın değilim, hiçbir zaman kızmayı da başaramadım. Yalnızca onun için endişeleniyorum. O bu kadar sessiz kalmayı sürdürebilecek birisi değil.

  Sanırım gerçekten de Fransa'ya bir gezi düzenlemem gerekiyor.

  (Cümlenin üstü çizilmiş, imza atılmadan sayfa -gün- sonlandırılmış.)

◭◭◭

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 27, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

End Of HallowsWhere stories live. Discover now