ÖNÜNE BAKMAYA AZ KALA

48 3 16
                                    

1. Bölüm: ÖNÜNE BAKMAYA AZ KALA

Çekilin! Ödürmez ama yaralar ve kimse maratonda koşan birisiyle çarpışmak istemez. Zirin, zirin, zirin. Kalbim bisikletten çaldığı zille ötüyordu, ben ise onu susturmak yerine alevlendiriyordum var gücümle koştuğumdan ötürü. Çünkü kimse patates çuvalının şişko olmasının nedenlerinden biri olmak istemezdi, eğer yakalanırsam ensemden tuttuğu gibi beni midesine götürecekti. Lanet okudum yüzümdeki gülümsemeyle, sen kim teşbih yapma kim? Arkamda koşturan insandan başka bir şey değil ki, fakat yakalarsa kız olduğuma bakmadan kemiklerimi kıracak birisi.

Köşeyi dönmemle çantamı duvarın diğer tarafına fırlattım, ardından kanımı fokurdatan adrenalin sayesinde düz duvara tırmandım. Gerçi buna tırmanma mı denirdi, uçmak mı denirdi bilmiyorum. Aşağı indiğimde dizlerimin üstünde bir saniye bile duramadan yere düştüm ve sırtımı duvara yasladım. Her seferinde o çocuktan kaçıyordum fakat ilk defa bu kadar nefes nefese kalmıştım, gerçekten öleceğimi düşünmüştüm. Karın boşluğum fena bir şekilde ağrıyor, yanan yağlarım beni titretiyordu.

"İyi misin, ne oldu?" Komaya girmiş elimi havaya kaldırdım susması için. E ben bunu tanıyorum.

Duvarın diğer tarafından duyulan koşma sesi uzaklaştığında nefesimi boşalırca dışarı verdim. "Ben bittim," dedim soluk soluğa. "Karnım düşmüştür bu koşmadan sonra," Yere doğru uzandım. "Ayrıca liflerim yırtıldı sanırım."

Gümbür gümbür atıyordu kalbim kulağımda, davullu bir düğün vardı sanki. "Ne diyorsun sen?" diye konuştu şoke olan sesiyle. "Voleybolcu değil misin sen? Maça sadece bir kişi çıkabilir deseler direkt seni seçer koç. Adamın yüreğine mi indireceksin?"

En azından beni tanıyordu. Hayır, bir tek voleybol takımında olduğunu biliyor. Eh, bu da bir şey.

"Koçu bilmem ama ben kalpten gidecektim."

"Birisinden mi kaçıyordun?" İşittiğim sesle etrafa bakmaya anca akıl edebilmiştim. Hadi canım, başka zaman olsa yağmurlu havada damlamayacak insanlardı. Yusuf, Çağatay, Tuana, Suna, Çınar. Nida'ya kalsa çakmak bakışlarının bana karşı yoğunlaştı Çınar.

Dikkatimi toparlayarak Çağatay'a çevirdim bakışlarımı. "Ali." dedim kısaca, bu onlara yeterdi.

"O etrafına apokrin bezlerinde oluşan teri yayan, geoit görünümlü uyuz gerçekten rahatsız edici." Tuana'nın söyledikleri hoş değildi ama Ali bu konuda istisnaydı. Hazırlık sınıfında olmasına rağmen beynini ilkokulda unutmuş, empati yoksunu bir dobradan bahsediyorduk.

"Kim bilir hangi tahtası eksildi kafasından salağın." Yusuf'un uzattığı elinden destek aldım ve kısaca teşekkür ettim. Fırlattığım çantayı arayan gözlerim Çınar'ın ayakları dibinde durunca onun çekik gözleriyle bakıştım. Sivri bir çeneye sahipti, saçları genelde dağınıktı. Nida'nın salaksın sen, gözleri 7/24 seni arıyor farkında değilsin deyişi geldi aklıma. Yürümeye başlamadan önce üzerime binen cesaretle hafif gülümsedim. Önce kaşları kalktı, daha sonra güldüğünde ileri büzülen dudaklarıyla göz kırptı.

Bu beni heyecanlandırıyordu, o kadar.

Hiçbirini kişisel olarak tanımıyor olsam da grupça yansıttıkları aura bana yetiyordu. Kibirli, başarılı, sosyal ve popülerdiler. Okul onları konuşuyordu, okul gözde her insanı konuşuyordu. Ben de dillerden düşmeyecek bir başarıya sahip, voleybol takımında bulunan 01 numaralı oyuncuydum. Sıfır-bir. Başka bir esprim yoktu, insanlar beni böyle tanıyordu. Yemin ediyorum ismimi bilen insan sayısı meçhuldü.

Omzuma astığım çantayla konuşmadan selam vermekle yetinip yanlarından ayrıldım. Okulun yarısını oluşturan sinsi mobbing uygulayıcıları kaçınılmazdı, mesela Suna. Ayrıca gruptaki bir kişi nasıl davranırsa diğerleri de öyle davranırdı, benim naçizane düşüncem bu yanaydı. Herkesin karakteri farklı olabilirdi, ama herkes idol aldığı kişiyle arkadaş olurdu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 05, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Zilli Where stories live. Discover now