1- real pain

553 29 8
                                    

chapther one: Real pain

Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra hemen bir havlu kağıdı alıp sildim. Okulun tuvaletinden çıkarken tek düşündüğüm bu lanet yerden defolup gitmekti.

Sınıfa çıktım ve çantamı alıp merdivenleri inmeye başladım. Telefonumu cebimden çıkarıp onu aradım. "Seni lanet olası! Oraya geldiğimde seni öldüreceğim!" Telefona doğru bağırdığım da yanımdan geçen insanlar bana bakıyor ve yüzlerini buruşturuyorlardı. "Özür dilerim ben özür dilerim isteyerek yapmadım yemin ederim." Güldüm. "Sikeyim seni Mark!" Telefonu suratına kapattığım da hemen fakülteden çıktım.

Eve doğru nasıl koştuğumu dahi hatırlamıyordum. Öyle bir koşmuştum ki ciğerlerim neredeyse patlayacaktı. Sonunda evin önünde durduğum da hemen apartmandan içeri gidip iki kat yukarı çıktım. Eve geldiğimde şiddetle kapıyı çaldım. Mark hemen kapıyı açmış ve şişmiş gözleriyle bana bakmıştı. "Neden bakıyorsun öyle? Birşey söylesene Mark neler oluyor?" Onu kenara itip içeri girdim. İçeri girdiğim de koltukta cansızca yatan küçük kardeşimi gördüm. Kaskatı kesildim. Gözümden bir yaş aktı gitti. Kalbime birden fazla ağrı girdi. Başım döndü. Kavrayamadım olanları. Kavramak istemedim, kabul edemedim gözlerimle gördüğüm gerçek acının görüntüsünü.

Ambulans sesleri geldi kulağıma. Hareket edip sarılamadım ona. Sadece bakabildim. Mark yanıma geldi. Elimi tuttu. "Özür dilerim..." Ona bağırıp kızamadım. Ambulans çalışanları hiddetle eve girdi ve küçük kardeşimi kucakladılar. Onu sedyeye yatırıp birşeyler yaptılar ve sonunda kendime gelebildim. Yanlarına gittim ve küçük kardeşimin ufak yüzünü okşadım. Deli gibi ağlamaya başladım. "Bize biraz izin verin lütfen." Geri çekilip genç kıza yol verdim. İki veya üç dakika sonra çalışanlar birbirine baktı. Bir umut hepsinin gözlerinin içine baktım. Elleri durdu hiçbir şey yapmadılar. "Ne- Neden durdunuz?" Gözlerimin önüne perde çekilmeye başlamıştı. "Devam et-etseneze... Niye etmiyorsunuz?" Hıçkırıklarımın arasından konuşurken kız ayağa kalktı.

Gözlerime baktı. Elini omuzuna koydu. "Onu kaybettik. Maalesef öldü." Evet şimdi. Şimdi gerçekten şoktan çıkabilmiştim. Dizlerimin üzerine düştüm. Ellerimle dudaklarımı kapattım. Güzel kardeşime baktım. "Beni bırakmaz ki... Gitmez o..." Deli gibi ağlamaya başladım.

Ve o günden sonra kesinlikle hayatım değişti. Tayland bana küçük kardeşimsiz hapishane olmuştu.

Belkide hayatımın en kötü kararını alıp okumak için Kore'ye gitmeye karar vermiştim. Hayatımı değiştiren bir karar olduğunu henüz varamamıstım farkına. Kardeşimin hayallerinde oraya gitmek olduğu için miydi bilinmez, bir şeyler beni oraya çekmişti. Karşı koymadım .

Orada daha beter bir hale dönmüştüm. En azından kendi ülkemde kardeşim ile anılar biriktirmiştim. Ama bu yeni şehirde Kardeşime dair hiç bir iz yoktu. Sadece mutlu insanlar ve güler yüzler vardı.

Yeni bir hayata hazır değildim, ama kendimi buna ben itmiştim.

-

-thelalis

Jealousy Où les histoires vivent. Découvrez maintenant