12- 505

21 6 8
                                    

Sen ağladığında mahvoluyorum. Dedi yüzümdeki yaraları bir bir öperken. O öpüyordu, ben kahroluyordum. Yalanıma inanmaması içime su serpse de ona bir kere yalan söylemiştim işte, bu kötü hissettiriyordu.

Beni toparlamış, evine getirmiş, önce bir güzel küvete girmemi sağlamış, ihtiyacım olan o boşluğu bana verip yanımdan ayrılmıştı. Ki hüngür hüngür ağlamıştım ılık suyun altından. Uzun bir ağlama seansından sonra, kurumuş kanların gittiğine inandığımda, yanıma gelmişti tekrar. Ardından bir bebek misali beni havluya sarıp yatağına taşımıştı. Buna karşın tek yapabildiğim ağlamaktı. Yaşlarımı dindirememiştim. Utanıyordum kendimden.

En sonunda yanıma oturup önce göz yaşlarımdan sonra yaralarımdan öpmüştü beni.  Ağlama demişti bana. Ancak bu yaşlarımın daha da artmasına neden olmuştu.

Sen ağladığında tamamen mahvoluyorum demiş, yüzümü göğüsüne bastırmıştı en sonunda. Kokusu beni gerçekliğe çekiyordu. Ağlamam canımın acımasına değildi, kalbimin acımasınaydı. Başka yapabileceğim bir şeyim yoktu adeta, acınacak haldeydim. Ama o hep yanımdaydı.

Biraz sakinleşebildiğimde ayrıldım kalp atışlarından. Gözlerindeki kırıklıklar hala oradaydı, sevgi parıltılarıyla harmanlansa da duruyordu işte. Kahruldum gözlerinde, keşke dedim, acılarımı, acınası halimi görmeseydin.

Sen dedi bana, her halinle en güzelsin. Ben buradayım Jinhwan. Tek dileğim, dedi yüzümü avuçlarının arasına alırken. Bana yalan söyleme bir daha.

Kahroluyordum tekrar tekrar. Öyle ki görünmez bir ateş, attığım her adımda beni daha da yakıyordu.

Uzaklaşman lazımdı benden. Hıçkırdım. Benim kırgınlıklarım var. Sevilmem ki ben. İlk defa kendimi açarken buldum bu denli. Anlatamıyordum kimseye, ama o vardı artık. Tüm acılarımın ilacı, mutluluklarımın nedeni ve benim güç kaynağım.

Sen benim tutunduğum dalımsın. Dedim. Alnıni alnıma yasladı, benim göz ağrım dedi.

Bir öpücüğe çektim onu. İtiraz etmek bir yana, daha da alevlendirmişti. Yanıyordum, yanıyorduk.

Çevik bir hareketle kucağına çekti beni. Ellerimi saçlarına daldırdım, sanki nefesim dudaklarında saklı kalmıştı. Sanki gittiğinden beri nefes almıyordum. Yumuşak saçlarıyla oynuyordum bir yandan, diğer yandan ona ayak uydurmak beni mutlu ediyordu.

İlk defa bir yere ait hissediyordum bu denli, ilk defa tüm eksikliklerim, tüm kırıklarımla kabulleniyordum.

Elleri belimdeydi. Bir yukarı bir aşağı yol alıyordu. Dokunduğu yerler olabilirmiş gibi daha da yanıyordu.

Hafifçe geriye çekildim. Alnı alnımdaydı, nefesi tüm yüzümü yalayıp geçiyordu. Gözlerimi açamadım bir süre. Kırgın bakışlarını görmek beni ölesiye korkutuyordu.

Ama başka bir şey oldu, derin bir öpücüğe çekildim.

Ben, onun benden gitmesini beklerken o beni daha da sıkı tutmuştu.

Havlum neredeydi bilmiyorum, onu hissediyordum yalnızca.

Hafifçe geriye çekildi. Seni istiyorum dedim. Bekliyor muydu bilmiyorum, gözlerimi açtığımda adeta kararan gözleri bana cevap oluyordu sanırım.

Bir daha öptü beni. Daha da sevsin beni, tüm hücrelerimde hissedeyim diye çıldıracak konumdaydım. Ensesindeki saçlarına işkence çektiriyordum, belime sarılmış bırakmıyordu.

Beni yatağa yatırıp yerimizi değiştirdiğinde inledim. Şehvet her yanımızı sarıyordu adeta. Her yerim mosmor olacaktı, her yanında izler olacaktı. Ancak bizdik bu. Bizim izlerimizdi.

Biliyor musun, ben seninim. Hep senindim.

Dedi yüzümden boynuma yol alırken. Bir bir öpüyor, minik ısırıklarla yol alıyordu.

Bilmiyordu ki ölüyordum.

Yutkunduğumda oynayan adem elmamla oynadı, bu ısırıklar iz bırakacak olsa da bu yarının düşüncesiydi. Pişmanlık değil, tersine zevkti.

Onu geriye itip pozisyonumuzu değiştirdim bu sefer.

Jinhwan. Adım en çok onun ağzına yakışıyordu.

Adım en çok o inlerken güzeldi.

Boynuna izlerimi bıraktım. Elleri kalçama kadar inmiş, odağımı kaybettiriyordu. Aşağılara indiğimde anlamazlıkla baktı bana. Onu ağzıma davet ederkenki surat ifadesi her hücreme kazındı adeta.

Kocaman bir yudum aldım günah şarabından.

Elleri saçlarımdaydı. Daha da ileri itiyor, daha da zorluyordu beni.

Jinhwan beni delirtiyorsun dedi son ana yaklaşırken. Onun zirveye ulaşırkenki hali ilah gibiydi.

Uzan. Emir veriyordu ve bu daha çok hoşuma gitmişti. Ona ayak uydurmak kolaydı ancak tatmin ediciydi.

Derin bir öpücüğün içindeydik yine. Dudaklarımı ısırıyor, ısırdığı yerleri yalıyor ve beni daha da öldürüyordu.

Parmaklarını içime ittiğinde acıya dolanan zevk tomurcukları yeniydi. Bir eliyle ellerimi kavradı, diğer eli en içimde geziniyordu. Beynime hakim değildim, yalnızca baygınca ona bakıyordum.

Bu halin için ölebilirim. dedi.

Derince inledim ona karşı. Ne kadar sarılsa da bana yetmiyordu. Daha fazlası için yamıyordum.

Lütfen. Diyebildim ancak. Beni anladığını biliyordum. Doluluk en derinime ulaştığında bir çığlık kaçtı boğazımdan. Düşecek gibi hissettim.  Elleri belime sarılmıştı çoktan. Beni düşürmezdi.

Her vuruşu daha da derindi. Sona yaklaşırken seni seviyorum dedi bana. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum.

Beni sevdiğini fısıldıyordu, onu sevdiğimi haykırıyordum. Zirveye ulaştığımda titriyordum artık. O da titriyordu kollarımda.

İkimiz de rahatladığımızda üzerime yığıldı. Seni seviyorum Jinhwan.

Minik bir öpücük kondurdu dudaklarıma. Tamamlanmış hissediyordum. O yanımdaydı. Karanlığa teslim olurken ben, o bir kez olsun bırakmamıştı beni.

-

Günaydın güzelim. Uyandığımda ilk onun yüzünü görmek cennet gibiydi. Belimin ağrısı çok da önemli değildi şu konumda. Her yanımızın mosmor olması da.

Seni çok seviyorum Junhoe. Nereden geldiğini bilmediğim bir sevgi dalgası taşıyordu kalbimden. Onu alıp kollarımla sarmak, bir daha bırakmamak istiyordum.

Elleri çıplak bacaklarımda dolandığında ürperdim. Utanmaktan ziyade garip hissediyordum. Hem tamamlanmış gibiydim hem de ne yapacağımı bilmiyordum.

Elleri daha da yukarı çıkarken ona acıktığımı söyleyerek biraz da olsa kaçmak istedim.

Arsız Jinhwan'a ne oldu? Cevabına hazır değildim.

Ne kadar ondan kaçarmış gibi yapsam da dönüp dolaşıp yine ona gelecektim. O da bana gelecekti. Biliyordum.




-


Merhaba.

İçime sinip sinmediğini anlayamadığım bir bölüm oldu ama hoşuma da gitti gibi, emin değilim.

Soft Junhoe ve Jinhwan çok hoşuma gidiyor.

Oy ve yorum sayısı biraz beklentimin altında kaldı, umarım bu bölümü daha çok beğenirsiniz.

Diğer bölümde görüşmek üzere.

-g

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 26, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

heyahe//JunhwanWhere stories live. Discover now