beş.

438 40 12
                                    

AY AY BÖLÜM ZAMANI🥳 Bu gun son uc kurus gunu... senaristler diziyi ne kadar bombok etmis olsa da efkarin paralel evrende mutlu yasadigina eminim🥲 Efkari ve Ekrazi hep sevin hep destekleyin lutfen💗 Baska bir evrende en guzel halinizle Efkarim 🥺💒

Kartal POV:

Yine her lanet günden biriydi benim için. Koğuştaki bağrışlar,hareketler.. Üç senedir aynı bokun içimdeydim. Gözlerimi açar açmaz tavanımdaki Ateşe baktım. Leyla her geldiğinde bana Ateşin bir fotoğrafını getirirdi. Ben de onları ranzanın tavanına asardım.

Efe yüzünden oğlumuzun en güzel yaşlarına tanık olamamıştım. Olamamıştık. Zaten artık onu istemiyordum hayatımda,aile kurma hayalleriyle yanıp tutuşurken resmen taşşak geçer gibi tutuklatırmıştı beni. Sonra da pişman olup sürekli dayanmıştı kapıya.

Ama hazır değildim onu görmeye. Değildim işte. Hala aşıktım ona evet,ne yaparsa yapsın affederdim onu zor da olsa. Ama yapamazdım. Şu zaman diliminde olmazdı. Kalbimin ne kadar Efeye ihtiyacı varsa ruhum da Efeden bir o kadar kaçmak istiyordu.

Bu sefer ruhumu dünlemeliydim.

Gerçi bunu yapmak Ateşi her gördüğümde zorlaşıyordu. Hareketleri,gülüşü,davranışları ne kadar bana çekse de, Efenin en can alıcı noktalarını almıştı çocuk.

Gözlerini.

Efenin en sevdiğim parçasıydı gözleri. Herkese nefretle bakar ama bana bakınca içi parıldardı o gözlerin. Herkese imalı bakışlar atarken bana bakmaya kıyamıyormuş gibi bakardı o gözler..

Ateşi her gördüğümde Efeden bir parça bulmak onu affetmemeyi kendime geçirmek ne kadar zor olsa da,kırmıştı işte kalbimi. Paramparça etmişti.

Güvendiğim ve kalbimi açtığım ilk günden beri dibinde ağladığım tek kişiydi Efe Tekin.. Nasıl unutulurdu ki bu kadar kalbi darmadağın eden bir aşk?

İç çekip doğruldum gıcırtılı yatakta. Ateşin fotoğrafını alıp öptükten sonra ayağa kalkıp kendime çay koymaya gittim.

Koğuşdakiler beni severdi,ben de onları. Ama her ne kadar de asla bir yakınlık kuramamıştım her hangi birisiyle... Nasıl anlatırdım ki olanları?

Çayımı koyarken bir kaç kişi bana günaydın demişti ve ben de doğal olarak karşılık vermiştim. Çayımı doldurduktan sonra yatağa geçip kenarına oturmuştum. İlk yudumumu alacaktım ki,demir kapıdan zangır zangır bir ses geldi.

'Kartal Çaka! ziyaretçin var!'

Koğuş görevlisi bana seslenmişti. Sabahın köründe Çayımın ilk yudumunu bile düzgünce alamamak beni gıcık etse de,kimin geldiğini merak ettiğim için ayağa kalkıp görevlinin yanına gittim. Ziyaret günü bile değildi bu gün,kim olarabilirdi ki bu..

Yüzümdeki anlamsız ifadeyle görevliye baktım ve görevli hiç bir şey demeden elimi kelepçelemeye başlamıştı bile.

'Hay sen gene beee,kendimiz yürüyebiliyoz evelallah bunlara gerek var mı hiç?' demiştim görevliye. Bana cevap vermeden beni koğuştan dışarıya çıkartıp uzunca koridorda yürütmeye başlamıştı.

'Bari kim geldi onu söyleyin' demiştim. Yine ses çıkmamıştı. Bu görevlilerin bu saçma hareketleri de canımı sıkıyordu. İnsanca bir soru sormuştum ve insanca bir cevap almak en doğal hakkımdı bence.

Gözlerimi devirip beni götürdüğü yere gitmeye devam ettim usulca. Ziyaret odasına geldiğimizde içeride bir adam figürü vardı. Kimdi be bu? Tanıdığım birinin silüetine benzemiyordu.

Görevli sesli olan çelik kapıyı açtığında beni içeriye sokmadan kelepçelerimi çıkarttı. Bu kelepçe olayına ne kadar ayar olsam da olabildiğince sakin kalmaya çalışmıştım.

Kelepçem çıkınca hemen önüme bakmıştım.

Yok artık.

Batuydu bu.

Efe göndermişti ve bu kadar ileriye gitmesi hoşuma mı gitmişti,beni deli mi etmişti anlamamıştım açıkcası. Umursamıyormuş gibi bir tavır takınarak Batuya yaklaşmıştım.

'Ooooo küçük komiser valla beklemiyordum. Orospu çocuğu Efe mi gönderdi seni?' demiştim. Batu ise bir şey demeden kafasıyla odanın öbür köşesini işaret etmişti. Vücudumu döndürüp işaret ettiği yere bakmıştım. Kalbim midemle buluşmuştu resmen.

Efe.

Efe Tekin.

Ne yapıp ne edip gelmişti sonunda.

Ayaklarımın feri giderken bunu farkettirmemeye çalışmıştım. İkimiz de konuşmamıştık ilk önce. Konuşamamıştık. Efe beni her görüşme gününde görmeye gelmişti nerdeyse ama ben geçerli sebeplerden ne kadar özlesem de görmek istememiştim.

Çıkmama bir hafta kala bir anda gelmesi bende deprem etkisi yaratmıştı.

Ağızımı açmadan önce hafifçe süzdüm onu,saçlarını kesmişti... Her önüne geldiğinde kulağının arkasına aldığım ipek saçları yoktu...

Efe yoktu.

Benim sevdiğim Efe resmen yaşayan bir
ölüye dönüşmüştü. Gözleri kıpkırmızıydı,iyice kilo vermiş ve bir deri bir kemik kalmıştı. Yemeğini yemiyordu,belliydi. Ben zorla yedirirdim ona kilo alsın diye,resmen hayata küsmüştü ben gidince.

Pişmandı. Belli oluyordu bu.

Bi ben bir tanrı biliyordu o an ne kadar onu kollarımla sarmalamak istediğimi,saçlarından öpüp her şeyin iyi olacağını söylemek istediğimi.. Bir ben bir tanrı..

Canım yanmıştı. Gerçekten sızlamıştı göğüsümde bir yer.

Boğazımı temizleyip onunla konuşmaya başlamıştım her zamanki siklemez tavrımla. Zor olacaktı. Bu denli acı veren bir şey olmamış gibi davranmak zordu.. O bilmiyordu aslında onu ne kadar öpmek istediğimi...

'Ne işin var burda? Seni görmek istemediğimi yeterince dile getirdim bence komiser?' bunu derken sesim çatlamıştı. Ağlamak istiyordum. Efeye sarılıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum.

Yapamazdım. Hala kırgındım ona,hala kırıktı kalbim. Tekrar kırılmayacağına nasıl emin olabilirdim ki?

Efe zar zor bir şeyler sarfetmişti gözlerime bakarken. Ben kaçırmaya çalışıyordum gözlerimi. Çünkü eğer Efenin gözlerine bakarsam dayanamazdım. Biliyordum bunu.

Oradan hızlıca çıkabilmek adına bir şeyler zırvalayıp gitmeye kalkışmıştım ki Efe kolumdan tutmuştu. Kolumu istemsizce geri çekmiştim. Vücudum Efeye her ne kadar koşmak istese de kendini aynı zamanda da mıknatıs gibi geri çekiyordu.

Efe bana çıkışıma geleceğini zırvalamıştı. Bunların hiç birini düzgünce duyamıyordum. Tüm anılar gözümün önünden geçiyordu,terlemiştim ve kalbim çarpıyordu. Kulaklarım çınlıyor bayılacak gibi hissediyordum.

Efeye ben de bir şeyler zırvalayıp hemen çıkmıştım ziyaret odasından. Kelepçelerim tekrar takılırken yürümeye başlamıştım bile.

Her ne kadar koşup geri dönmek istesem de bir o kadar da kaçıp,bir daha gitmek istemiyordum oraya. Saklanmak istiyordum her şeyden. Herkesten. Efeden.

Efenin gözlerine son kez arkamı dönüp bakmıştım. Acıyla bakıyordu. Yorgunluk vardı yüzünde,gözlerinde. Acı vardı. Dayanamıyordum.

Hızlıca yüzümü geri koridora çevirip bir damla yaşın sakallı suratımdan düşmesine izin vermiştim.

Zordu. Zor olacaktı. Bir şekilde halletmem gerekiyordu ve nasıl yapacağımı o kadar bilmiyordum ki...

Kaybolmak istemiştim tam o an.




Veeee daha demin üç kuruş bitti... Efkarımla bitti♥️ bizimle başladı bizimle bitti. öptüm.

kalan kelebekler hatrına. - efkar.Where stories live. Discover now