İlahi bakış açısı;
Kızıl Tilki ve şimdiki zamanın Lord Voldemort'u harika bir plan yapmıştı. YN şuan ki tılsımlı haliyle Tom'un ölümünü gördüğü zamana kadar Hogwarts'ta durmaya devam edecekti. Savaştan sonra huzur aradığını söyleyerek ortalardan kaybolacaktı. Daha sonra ise Hermione Granger'ın onu öldürmeye gelmeden önce bulunduğu zamana gideceklerdi ve kendilerini göstereceklerdi. Kızıl Tilki ve Lord Voldemort olarak...
***
YN Markler;
Sabahın ilk saatinin muggle dersleri ile başlaması tüm midemi alt üst etmişti. Muggle bilimi dersinde neredeyse tüm muggle derslerini görüyorduk. Matematik, İngiliz edebiyatı, kimya ve fizik... İksir ve aritmansi dersine girdiğimiz yetmiyordu sanki! Sıkıntı içerisinde iksir sınıfına doğru gittim. Haftanın bu gününü hiç sevmemiştim. Bu zamanda Muggle Bilimleri 4 saatten oluşuyordu. Yok neymiş muggleların ilginç zekasını kavramalıymışız! Bir büyücü ne yapsın denklemleri, cosinüsü? Bir işte çalışacakmışız sanki. Birgün o aptal kadını öldürmeden geleceğe gidersem bende Kızıl Tilki değildim!
Sınıfın kapısını açıp en öndeki boş masaya oturdum. Gryffindorlu bir kaç çocuğun ardından muhteşem üçlüde sınıfa katılmışlardı. Ders oldukça sıkıcı geçerken benim için oldukça kolaydı. Tek sinir olduğum kısım Sümükhorn'un Harry'e sürekli iltifat etmesiydi. Sanki ben burada yoktum! Ünlü ya tabi ona daha çok ilgi gösterir. Benim zamanımdaki Slughorn ağzımın içine düşerdi. Yaşlandı o da tabi nolsun.
Çoğu aptalın kazanını patlatmayı başarmasının ardından sınıftan çıktım. Daha önemli işim vardı.
***
Haftalar Sonra;
Genç kız kan ter içinde uyandı. Uzun zamandır bu rüyayı görmemişti. Demek artık vakti gelmişti. Yatakhanesinde ki kızları uyandırmadan erkeklerin bulunduğu yatakhaneye girdi. Harry'nin bulunduğu yatağa doğru ilerlerken kısık sesli inlemeler duydu. Harry kabus görüyordu. İşaret ve orta parmağını birleştirip yara izine dokundu ve gördüğü rüyayı zihnine aktardı. Bunun bir rüya olmadığını elbette biliyordu. Yara izinin içindeki ruh parçası onu hissetmişçesine sakinleşirken Harry derin uykusuna daldı. Bu hissi genç kız seviyordu. Tom'un ruhunun her bir parçası onu hissediyordu. Sanki onun emrindeymişçesine...
***
Yatakhaneden çıktıktan sonra üzerine siyah bir pelerin taktı. Tekrar saat 3'te yasak ormanda bulunacaklardı. Yasak ormana doğru seri adımlarla ilerlerken ses yapmamaya gayret ediyordu. Tabi bu sessizlik bir kurt adamın işitemeyeceği cinsten değildi.
Buluşacakları yere giderken Tilki dürtüleri son ayar açılmışçasına uyarı veriyordu. Arkasında bir varlığı hissediyordu. Bu varlık hissi ona bir zamanlar tanıştığı küçük kurdu hatırlatmıştı. Sakince arkasını döndü. Eski profesör Remus Lupin. Asasını ona doğrultmuş sorar gözlerle bakıyordu. Kız sırıttı. Elindeki asayı ona çaktırmadan kendi gerçek asası ile değiştirdi ve birden üzerindeki tılsımı kaldırdı. Çocukluğundan beri babasının bakanlıkta uğraşıp Kızıl Tilkinin peşinden koştuğunu bilen Remus Lupin bu kadını elbette tanıdı. Gözleri şok ve korku ile açılırken genç kızın asasından bir büyü fırladı.
"Confuspain!"
Büyü karşısındaki adama çarparken delicesine çığlık atmaya başladı. Bedeni sanki bir Cruciatus lanetine maruz kalmış gibi hissediyordu ancak buna maruz kalan asıl bölge beyniydi. Çektiği acı onun zihnini güçsüzleştirirken gözlerinin tamamı bembeyaz oldu ve artık onun emrindeydi.
"Karnına kalın bir odun parçası sok." Bir inferi gibi efendisine itaat edip karnına oldukça kalın ve sivri görünen bir dal parçası soktu. Büyünün etkisi geçtiğinde gözlerinde derin bir acı oluştu ve çığlık attı. Karnına hangi ara bir odun saplanmıştı? Genç kız tehlikeli bir yavaşlıkla karşısındaki adamın yanında diz çöktü.
"Beni hatırlıyorsun değil mi Lupin? Babanı hiç sevmezdim. Benim küçük kurduma attığı iftira yüzünden ona hep kin duydum ama gel gör ki... Sende şimdi bir kurtsun? Ne büyük ironi. Aslında iyi adamsın ama Hogwarts savaşında öleceksin. Yanlış zamanda karşıma çıktın Lupin."
Remus'un dudaklarından hiçbir kelime dökülmüyordu. Karanlık Lordun karşısında bile durmuştu ama bu... Çok daha korkunçtu. Kız babasına olan nefreti yüzünden böyle konuştuğunu söylese de bunun doğru olmadığını ikisi de iyi biliyordu. Kız insanın zekasıyla dalga geçiyordu resmen. Bahsettiği şey Voldemort'un tarafındaki kurtları Dumbledore'un ordusuna çekmeye çalıştığıydı. Bunu sözlerinden değilde gecenin karanlığında parıldayan yeşil gözlerindeki yoğun duygulardan anlamıştı.
Kız adamın anladığını bilerek güldü, "Zeki adamsın Lupin. Ama bunların hiçbirini hatırlamayacaksın. Obliviate!"
Remus Lupin bayılırken yaralı karnı yüzünden tekrar uyanmadı. Bir hastaneye kaldırılması gerekiyordu.
Kız umursamadan ormana buluşmaları gereken yere gitti.
"Gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştım." Alaylı sesi duyduğunda gerilmiş bedeni gevşedi ve adamın boynuna atladı. Haftalardır onu görmüyordu çünkü işleri çok yoğundu."Rüyayı tekrar gördüm Tom. İki günümüz kaldı..."
***
Bir sonraki bölümü hemen yazmaya başlayacağım. Artık savaşın olduğu bölüme geliyoruz...

DU LIEST GERADE
Kızıl Tilki Ve Karanlık Lord (AU)
FantasyBakanlık ve ruh emicilerin yakalayamadığı bir suçlu... Karanlık Lord, ordusunu güçlendirme çabalarındayken karşılaştığı bu kız onu daha da mı güçlendirecek, yoksa onu alt mı edecek? Onun tarafındamı, yoksa karşısında mı olacak? [Düzeltme yapılacakt...