27. Bölüm

1.4K 178 3
                                    

Tolga içindeki sweat'i değiştirmek üzere otele gelmişti. Hemen hemen herkes pistte kayakta ya da merkezdeki kafedeydi. Tolga da çok sevdiği kayak işine sadece Mehtap'a sırnaşacağı zaman ara veriyordu. Dün bütün gün ona kayak eğitimi vermeye çalışmıştı. Fakat Mehtap o kadar çok dengesini kaybedip düşmüştü ki, o yüzden günleri çoğunlukla yerde oturup gülerek geçmişti. Bir de her düştüğünde en az beş dakika gülüyordu Mehtap. Ve yine de yılmıyordu. Tolga'nın hayatında gördüğü en hırslı insanlardan biriydi. Hani her şey her insan için değil deyip bırakmıyordu. Israrla çabalıyordu. Bugün bir tık daha düşmeden işini hallediyordu. Küçük pistlerde kayıyordu. Yüzlerce kez Tolga'ya büyük pistlere gidip artık tatilinin keyfini çıkarmasını söylemişti ama Tolga da kolay kolay onu bırakamıyordu. O buradayken sürekli onun yanında olmak istiyordu.

Yarım saattir karların arasında yuvarlanıp öpüştükleri için de bütün sırtı sırılsıklam olmuştu. Üstünü değiştirip onu öğlen yemeği için pizzacıda bekleyen Mehtap'ın yanına gidecekti. Odada hızlıca işini tamamlayıp koşturarak lobiden çıkmak üzere hareketlenmişti ki, ta lobinin en ucundaki barın orada oturan Zümrüt'ü görünce adımları yavaşlayarak durdu. Günün ortasında tek başına lobi barda ne yapıyor diye düşünürken, bir de onun bir şeyler içtiğini görünce gözleri büyüdü. İçki mi içiyordu o?

Şaşkın şaşkın onun yanına doğru ilerledi. Herkes artık Zümrüt'ün hamile olduğunu biliyordu. Bu haber tüm ailede neşeyle karşılanmıştı çünkü uzun süredir aileye bebek gelmediği için herkes hevesliydi. Tolga da artık iyiden iyiye bu durumla barış sağlamıştı. O yüzden genel olarak iyi hissediyordu.

"Sen şarap mı içiyorsun?" dedi yüksekçe bir sesle Zümrüt'e yaklaşırken. Tolga'nın kendisine doğru geldiğini ancak o seslendiğinde fark eden Zümrüt, kadehi ağzından çekerek Tolga'ya döndü. Suratında belli belirsiz bir utanma oldu. Ama güçlü duruşunu korur gibi baktı. "Sadece bir iki kadeh içtim," dedi.

Tolga onun sesindeki yorgunluktan bir iki kadehten daha fazlası olduğunu anlayabildi. Kaşları biraz çatılı bir halde Zümrüt'ün önüne kadar geldi. "Zümrüt sen hamilesin, bu kadar içki içemezsin. Bu delilik! Gözlerin bile kızarmış, şu haline bak!"

Zümrüt alayla yorgun gözlerini devirdi. Kadehini kendi önüne doğru çekti. "Seni neden ilgilendiriyor ki bu?"

Tolga'nın kaşları biraz daha çatıldı. "Ne demek beni neden ilgilendirsin? Kendine zarar veriyor olman tabii ki beni ilgilendirir."

Zümrüt bu kez alayla ama sesli güldü. Tolga'nın gözlerinin içine baka baka bir yudum daha aldı şarabından. "Merak etme, hamileyken sigara içki içen çok insan var. Sanıldığı kadar korkunç şeyler olmuyor. O yanından ayrılmadığın sevgiline sorabilirsin."

"Yine de herkes yapıyor diye senin de bir şeyleri yapman gerekmiyor. Küçük bir payda da olsa eğer zarar verdiği bir durum varsa yapmamalısın. Boşuna bu söylenmiyor bence." Tolga onun iğneleyici Mehtap göndermesini çok güzel yakalamıştı. Ama derdi neydi cidden anlamıyordu.

"Tamam Tolga, bu kadeh bittikten sonra almayacağım, oldu mu? Rahatladın mı?"

"Bu kadehi de bitirmezsen daha da rahatlarım açıkçası," dedi Tolga meydan okur gibi. Zümrüt sert bakışlarla onun gözlerinin içine baktı. "Sen gidip sevgilinle ilgilensene. Beni de burada yalnız başıma rahat bırakırsan çok daha mutlu olurum."

"Senin benimle derdin ne? Neden laf sokup duruyorsun? Ben burada senin iyiliğin için konuşuyorum, sen sanki senin düşmanınmışım gibi bir tavır takınıyorsun."

"Değilsin Tolga," dedi Zümrüt gözleri dolarken. "Artık görünüşe göre düşmanım bile değilsin. Eskiden nefret de olsa bir şeyler hissederdin. Kızgın da olsan bana bakardın, artık hiç bakmıyorsun."

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin