Bölüm Bir - Yalnızlık Dansı

625 13 15
                                    

Yeni bir kurgu ile buraya dönmek çok değişik bir his :) 

Senin bir beğenin olmadan biraz eksiğim. Beğendiysen bunu bana göstermeyi unutma :)

Kafamı şemsiyemden usulca çıkarmak istedim ama yağmur yüzüme hangi şiddetle vurur bilemedim. Usulca elimi uzattım. Bir süre minik tanelerin ana karaya inmesine mani oluşumu izledim. Şiddetli yağıyordu. Keşke bu gün çizmelerimi giyseydim. Su parçalarımdan yukarıya sanki gövdeme ulaşmak istiyormuş gibi tırmanıyordu. Otobüsüm asla gelmeyecek gibiydi. Yağmurun altında olması gerekenden daha kalabalık şekilde otobüsümüzü bekliyorduk. Ben, yaşlı bir kadın, bebekli bir baba ve muhtemelen beş parasız bir öğrenci. Çoktan bitirdiği kekin paketinde diliyle kakao tanesi arıyordu. Uzun bir süre başka bir şey yemeyeceği aşikardı. Yağmur yağarken her şey daha gri gözüküyordu. Telefonum ise pantolonumun kıç cebinde titreşip  duruyordu. Uzanıp onu açmak istemiyorum. Zaten uzanmak istesem de taba rengi montum ıslanıp sertleşmişti. Üzerimdeki kıyafetler daha koyu görünüyordu. Onu yukarı çekip cebime ulaşmaya çalışmak işkenceye dönerdi biliyorum. Denemeye dahi değmeyecek bir uğraş. Bu yüzden sadece otobüsümü beklemeliyim.

Arayan erkek arkadaşımdı.

Buna adımdan daha çok eminim.

Dün gece sırtım ona dönük yatarken her şeyin bittiğini anladığım bir an yaşadım. O bardağı dolduran son damla da yavaşça cam yüzeyden sürünüp aşağı inmişti. Birbirimizi mutlu edemiyorduk. Bunu anlamak için çok geç kaldım. Beni aldatmasını beklemiştim. Kıçına tekmeyi basmak için bu kadar beklediğimden kızgınım. Hem de çok kızgınım. Tek yapmam gereken noktayı koymaktı.

Geç olsa da tekmeyi bastım.

O da artık kıçımda sürekli titreşen bir ekoya döndü.

Durağın yanında biriken su yere inerken rahatız edici bir ses çıkarmaya başladı. Belki başından beri çıkarıyordu ama sonunda aptal beynim onu algılamayı seçmiştir. İç çektim. Telefon sonunda sustu. Kafamı yeniden şemsiye dışına uzatmak için cesaret topladım. Yavaşça şemsiye sırtıma doğru düştü ve yağmur gözlerime kaçmasın diye sımsıkı yumdum. Minik taneler şimdi yüzümdeydi. Özgürleştirici bir etkisi var.

Korna sesiyle kafamı kaldırdım.

Önümde siyah pahalı bir araç vardı. Arakasındaki başka bir araç ona korna çalıyordu. Kapa çeneni seni koca moron. Kulaklarımızı mahvettin. Herkes sinirli bir şekilde o araca bakıyordu. Beynim ise herkesin aksine durum için çare üretmek istiyordu. O pahalı aracın neden durduğunu anlamak için önüne baktım. Bulanık bir siluet görüyordum. Omurgamdan aşağı bir ürperti geçerken neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum. Sanki tehlikedeymişim gibi etrafıma bakınmak istedim ama bu iç güdümü bastırdım. Tanrı biliyor, zaten nerede sakıncalı şey var ona kafa tutmaya bayılırım. Şemsiyemi de kapıp ayağa kalktım. Kendimi yola atmak ne kadar iyi bir fikir bilmiyorum ama iyice yaklaştım. Ayaklarım yağmur suyunda her adımımda komik bir ses çıkarıyordu. Sonuçta işe varınca donumu bile değiştirmem gerekebilirdi. Bu yüzden artık ıslaklığımı görmezden gelecektim.

Minik bir kediydi bu.

Ufaklığı kucaklayıp hemen montumun içine soktum. Hafif hafif miyavlamaya başlıyordu. Umarım üşütmez. Koca yolun ortasında annesinden bağımsız durması hayra alamet değildi. Annesini bulabileceğime emin değilim ve dükkanımı çoktan açmış olmalıydım. Bu gün bu ufaklık benim küçük çırağım olmak zorunda. Umarım hasta olmazsın minik şey. Onu ezmemek için ortalığı ayağa kaldıran araca şöyle bir göz gezdirdim. Zahmet edip kediyle ilgilenseydi ona içimden iyi duygular besleyebilirdim ama o sadece poposu koltuğuna yapışmış gibi birilerinin ilgilenmesini beklemişti. Yağmurdan buğulanmış camından sadece takım elbiseye benzer bir şey görüyordum. Zaten camları da filmle kaplıydı. Zihnimde ona orta parmak çekip durağımda beklemeye dönmek için yerde şıp şıp sesler çıkardım. Montumun içindeki sıcaklığın miniğe yeterli geleceğinden emin değilim. Çaktırmadan yavaşça bir kat daha aşağı onu sutyenimin ortasına koydum. Göğüs ısım belki onu biraz daha kendine getirebilirdi. Islak tüyleri beni gıdıklıyordu. Yakamdan küçük kafasını görebiliyordum. Bembeyaz bir şeydi. Ben seninle ne yapacağım. Eğer bu şey benim insafıma kalırsa neler olur bilemiyorum. Kaktüsüm bile zamanında bana sadece üç hafta dayanabildi. Hala neyi yanlış yaptım bilmiyorum.

Ruhların Kızıl Dansı (+18)Where stories live. Discover now