gavat abim almisti

464 47 28
                                    

'Merhaba!' Jaemin selamlaşmak adına sıkmam için elini uzattığında ne yapacağımı bilemeyip sadece gözlerine baka kalmıştım. Öylesine göz alıcı görünüyordu ki düğünümüze hoşgeldin dese sorgusuz sualsiz elini tutup takip ederdim.

Konuşamayacağım için onu eğilerek selamladım ve elini sıktım. 'Pardon, bir anlığına anlaşmayı unuttum.' Ellerimle sorun değil anlamında saçma sapan hareketler yapınca Jaemin'i güldürmüştüm. Bir kez daha ne kadar güzel olduğunu düşündüm içten içe. Onun için neden bu kadar yoğun duygular beslediğimi maddeler halinde sıralayacak olsaydım gülüşü ve mutluyken yaydığı enerji kesinlikle bu maddelerden ikisiydi.

'Daldın gittin? Ne düşündüğünü bilmiyorum ama madem sen konuşamıyorsun ben anlatayım bari.' Başımla onaylayarak arabanın sağ tarafına geçip oturması için kapısını açtım. 'Teşekkür ederim, çok naziksin.' O da beni takip ederek arabaya binince kapısını kapatıp kendi tarafıma geçtim ve koltuğuma oturdum.

Ön camdan gelen geçeni seyrediyor, başka hiçbir şey yapmıyorduk. Ben zaten konuşamıyordum ancak onun için de bir şeyler söylemenin zor olduğunu hissetmek zor değildi. Bakışlarımı Jaemin'e çevirdim. O da aynını tekrarladı. Gözlüklerimden dolayı net göremiyordu fakat yine de birkaç saniye gözlerime bakmaya çalışıp konuştu. 'Garip hissediyorsun değil mi?'

Onayladım.

'Yanına gelirken ben de tuhaf hissetmiştim ama sonra geçti. Sen de rahat ol. Yüz yüze bir tık daha kibar olsam da ben yine aynı kişiyim.' Gülümsemiştim ama o bunu yine görememişti. Ağzımı işaret ettiğimde yüzündeki aklı karışmışlık ifadesi yerini kocaman bir kahkahaya bırakmıştı. Devam etmesi için bir işaret daha gönderdim.

'Dediğim gibi, klasik düğün. Zorla gelmiştim ama iyi bir şeye vesile oldu sanırım. Annem şu hâlimizi görse o kadar gülerdi ki, inanamazsın. Ayrıca merak ettiysen diye söylüyorum kocasının da pek gideri yok. Belki ikna olur da gelirsin diye söylemiştim.' Tepkimi nasıl göstereceğimi bilmediğimden sadece alkışlayabilmiştim.

'İyi bok yedin diyorsun değil mi?' Yine başımla onayladım. On ikiden vurmuştu. 'Kızma hiç. Sana kalsa kendi düğününe kadar gelmezdin.' Haklıydı. Asla gelmezdim, gelemezdim. Ne zaman gerçekte kim olduğumu söylemek istesem resmen ayaklarım geri geri gidiyor, ağzım düğümleniyordu.

İki ya da üç dakikalık kısa bir sessizlik oluşmuştu arabanın içinde. Ben Jaemin'e bakıyordum Jaemin ise arabaya. Birkaç yeri inceledikten sonra tekrar bana döndü.

'Lamborghini Aventador S*? Biraz klişe değil mi? Şey arabası gibi... Ergen filmlerindeki bad boy bizim masum kızı babasından gizli almaya gelmiş.' Komikti, ama yine de bu ithamın altında kalamazdım. Cevap vermeliydim bu yüzden şu anda en iyi yol olan mesaj atmak için telefonumu çıkardım.

Eugene:
benim seçimim değildi üzgünüm
:(
Kawasakiyle* gelmek isterdim ama gavat abim almıştı

Jaemin de ne yaptığımı anlamış olacaktı ki telefonuna düşen mesaja baktı. Beni konuşturmaya çalışıyordu fakat o kadar da aptal değildim.

'Zengin- A1 dil konuşuyorum resmen zengin ne demek! Keko!' Kendi çapında ufak bir kahkaha atınca ben de gülüşümü durduramamıştım.

'Mal varlığını kime borçlusun?'

Eugene:
ikisine de
annem bir inşaat firmasında yöneticiymiş
babam da mimar
bir projede beraber çalışmışlar
evin yanında abim promosyon olarak gelmiş
sonra da ben

lit boy | nomin (texting&prose)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang