Üç ay sonra
Hongjoong~
Güneş... Sahil kokusu... Sabah bunlarla beraber uyanmaya alışmıştım. Aşağıdan sesler geliyordu. Büyük ihtimalle abim kahvaltı hazırlıyordu. Birazdan bana bağıracaktı. Bugün o bağırmadan önce uyandığımı görse sanırım bayılırdı. Üç ay boyunca peşimden koşmuştu.
"Kim Hongjoong! Aşağa iniyorsun!"
Yataktan kalkıp lavaboya gittim işlerimi gördükten sonra. Odama geçtim. Sanırım canım onu yukarı çıkarmak istiyor. Maksat gıcıklık.
"Joong-ah Şimdi gelmezsen eğer waffle'ını ben yiyeceğim."
Waffle mı? Aşağa kata uçmuştum adeta.
"Benim Waffle'ım o!"
"Oha! Flash gerçekmiş."
"Hyung, hani waffle?"
"Şaka yapmıştım. Sen neden kalkmana rağmen inmiyorsun?"
"Şaka yapmak için."
"Tamam. Kalk dolaptan Waffle'ları çıkar."
"Yes! Seni seviyorum Hyung!"
"Ben senden nefret ediyorum."
"Çok güzel gözüküyor karamel."
"Afiyet olsun bakalım."
"Sana da hyung. Ellerine sağlık."
"Teşekkürler."
Tanrım çok lezzetliydi. Heleki karameli daha güzeldi.
[ Canım çekti :( ]
"Hongjoong."
"Efendim?"
"Okulun açılmasına iki hafta kaldı."
"Evet hyung?"
"Gel evimize gidelim. Ben Jongseong amca ve Yujin teyzeyi özledim."
"Ama hyung..."
"Biliyorum burayı çok sevdin fakat o okul için tüm seneni verdin. Oraya gitmek zorundasın. Önce evimize gidip bir hafta kalırız. Sonra okula gideriz. Tamam mı?"
"Ama hyung onları görmek istemiyorum. Hem Tzuyu noona demedi mi üzüntüden uzak kalsın."
"Üzüntü seni her zaman bulacak Hongjoong. Orada da burada da."
"Hyung..."
"Zoru kullanmak istemiyorum Joong. Kibarca gideceğiz. Tamam mı?"
"Peki hyung. Ben eşyalarımı toplayayım."
"Yarın sabah yola çıkacağız. Arkadaşınla vedalaşmayı unutma."
"Tamam."
O gün uyandığımda abim tatile gideceğimizi söyledi. Bende kabul ettim. O zamandan beri sadece Felix ile konuşuyordum. Felix sayesinde neden üzüldüğümü öğrenmiştim. Birisi Seonghwa'ya benim hakkımda kötü yalanlar söylemişti. Ve San da bunu Wooyoung'a söyleyince Wooyoung beni korumuş ve kavga edip ayrılmışlar. Felix her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmiş ve herkese açıklamıştı. Herkes yine eski haline dönmüştü. Yani Wooyoung ve San barışmıştı. Ortada sadece benim kırgınlığım kalmıştı. Wooyoung ve Jisung bana tonlarca mesaj atmıştı fakat hiçbirine cevap veresim gelmemişti. Sevgili uğruna kardeşine kızmak. Benim en son yapacağım şeydi. Felix ile istisnasız her gün görüntülü konuşuyorduk. O iyiki vardı.
Burada gezerken bir arkadaş edinmiştim. Kang Taehyun. Kırmızı saçlı vampir. Ona böyle seslendiğimde bana etmediğini bırakmıyordu. Her gün beraber güneşin doğuşunu izlerken sohbet ederdik. Ama buradan gidersem onu bir daha görmeyecek olmam beni üzüyordu. Kısa sürede onunla yakınlaşmıştık. Ben yaşadıklarımı anlatmıştım. O ise sevgilisinden bahsetmişti. Sevgilisi başka bir şehirdeydi. Hiç görüşmemişlerdi. Fakat yine de birbirlerini seviyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THANK U ~SEONGJOONG ✔︎
Fanfiction|Tamamlandı| İki genç tartışıyordu. Cadde de sadece ikisinin sesi duyuluyordu. Gecede onlar için sessizdi. "BENİ DİNLE! ONA İNANMA!" "İNANMIYORUM SANA KİM HONGJOONG, GÖZLERİMLE GÖRDÜM DİYORUM! GÖZLERİMLE GÖRMESEYDİM SANA SORARDIM ZATEN AMA GÖRDÜM!" ...