1

581 23 19
                                    

"Darius? Darius, uyan. Uyan, lütfen-"

Bir kukla gibi, Darius yükseldi. Gözlerinin nerede ya da eskiden olduğu gibi kör edici mor parlıyordu. Nefes almıyordu.

"Darius? Üzgünüm, yapamadım - başarısız oldum, yardım edemedim."

"Sen, sadece sen böyle küçük bir işi berbat edebilirsin."

"Hayır, ben- sen öldün, ölmen gerekiyordu!"

"Hunter, seni ben yaptım."

Sesi o kadar tanıdıktı ki, Hunter tüm çocukluğunu duymuştu, zihninde yankılanıyordu, sanki bir solucan gibi kıvranıyordu ve dışarı çıkmıyordu.

Seni ben yaptım

Ben senin bir parçanım

Ben senin içinde yaşıyorum ve sen yaşadığın sürece ben asla ölmem ASLA ÖLMEYECEĞİM...

Hunter aniden uyandı, boğazından korkunç bir çığlık koptu. Otururken başını sehpanın kenarına vurdu ve inleyerek Nocedas'ın oturma odası halısına geri döndü. Ah Titan, o insan alemindeydi. Luz'un evindeydi ama kendini denizde kaybolmuş hissediyordu.

Gus'ın başı kanepeden kalktı. "Ne? Saat kaç- aman tanrım. Rüya değildi."

Diğerleri kıpırdanmaya başladı. Aferin Hunter, yine batırdın.

Bayan Noceda odaya baktı. O da pek uyumamış gibiydi. "Que? Luz, bir sorun mu var?"

Luz gözlerini kısarak annesine baktı. "Hm?"

"Oh, mi vida, hala bitkin görünüyorsun..." Bayan Noceda kızının yanına diz çöktü ve tekrar kollarını ona doladı. Luz mutlu bir şekilde annesinin kucağına eğildi ve Hunter'ın göğsündeki bir şey rahatsız edici bir şekilde sıkıştı. "Ben dışarı çıkıp kahvaltı için bir şeyler alacağım, kesinlikle bu kadar misafir beklemiyordum."

Bu sözler Hunter'ın -bu sefer bitiş masasından kaçarak- (Burayı ben de anlamadım) aniden uyanmasına neden oldu. "Doğru. Üzgünüm Bayan Noceda, hanımefendi, yakında size yük olmaktan çıkacağım. (Burada "I'll be out of your hair soon" diyor. Bir çeşit deyim. Yakanızdan düşeceğim, gideceğim gibi bir anlamı var). Kaynakları tüketmek istemem-"

Bayan Noceda, Hunter'ın dudaklarının bir parmakla susturmak için eğildi. "Ne demek istiyorsun? Hepiniz burada kalıyorsunuz, gitmenize izin vermiyorum, gidecek bir yeriniz var mı? Lo siento." Son kısmı Luz'a mırıldandı.

"Bu Hunter," dedi Luz, "ve kesinlikle kaynakları tüketmiyorsun. İmparator'un Meclisinde işler nasıl yürüyor bilmiyorum ama burada işler böyle yürümüyor."

Hunter dizlerini göğsüne kadar çekti. Bütün gece gergin olmaktan kasları ağrımıştı. Uyumadan önce ona bir battaniye vermişlerdi ama gece hava soğuduğunda battaniyeyi yerde uyuyan Willow'un üzerine örtmüştü. Gus kanepede bayılmıştı, Luz ve Amity birlikte büyük bir uyku tulumuna girmişlerdi. Gecenin büyük bir bölümünde Hunter oturma odasını gözetlemişti. Başka ne yapacağını bilmiyordu.

"Günaydın," Vee esneyerek odaya girdi. "Kahvaltıya yardım edebilir miyim anne?"

"Elbette, önce markete kısa bir yolculuk yapmalıyız. Biz yokken, hepinizin ortalığı toplaması gerekiyor. O yaraya yeni bandajlar koymalıyız, chica." diye uzanıp Willow'un yüzüne dokundu. hafifçe.

Luz, "Bunun icabına bakmaya başlayabilirim." diye temin etti Luz.

"Önce Hunter," dedi Gus uykulu uykulu. "Hexside'ın duvarlarında yaşamaktan tamamen kurtulduğunu bile sanmıyorum."

Uyan, Yarala, Uyu, TekrarlaWhere stories live. Discover now