Notlar.

121 15 3
                                    

Ölmek için ne harika bir gün..

Hissatntirik bir kahkaha atmıştım çünkü insanların yapmaya korktuğu şeyleri düşlemek sizi toplumda deli olarak gösterirdi.

Bir kahve alın ve sıcak kahveyi kulpu yerinde cam kısmından kavrayın, insanlar size deli derler. İnsanlar canlarını yakan şeyden hoşlanmazlar, insanlara kendi canlarını yakmak aptalca gelir. Siz ne kadar eliniz üşüdüğü için sıcak kısmı tutmak istediğinizi söylerseniz söyleyin, insanlar size aptal ve deli gözüyle bakacaktır. Ve yine o acıyı sevmeyen insanlar aşkın ne muhteşem duygu olduğu hakkında şarkılar söyler, aşık olurlar.

Saçmalık.

Aşk inanı iyileştirmez, acısını harlar. Insanların aptal yargılarından oldum olası nefret etmişimdir. Acıyı sevmezler ama acıdan beslenirler.

Bir dostum demişti, aşk insanı sadece uyuşturur.

Şimdilerde gerçekten bu söze hak verdiğim konusunda bir kaç paragraf yazı yazabilirim. Hiç aşık oldum mu sorusuna gelecek olursak. Aşkın tanımı neydi? Uyuşturucu? Hiç uyuşturucu etkisinde kalmadıysam aşık olduğumu nasıl anlardım? Bu sorular beynimde karıncalanma etkisi yaratıyordu.

"Aşk her insanın harcı değildir Li!"

Guizhong neşeyle şakıyarak yanımda ki sandalyeye oturdu, her zaman pozitif ve narin bir kişiliği olmuştur kendisinin. Bana yanlışlarımı söyleyip öfkenin çözüm olmadığını anlatırken oldukça kibardır. Yine de genelde zayıf düşer bedeni, bir süredir hastalıklarla boğuşuyor. Guizhong HİV pozitif. Aslında oldukça uzun bir hikaye, küçüklüğümden beri tanırım. Zayıf bir bağışıklık sistemi vardı. Bunun nedeninin yıllar sonra HİV pozitif olduğunu öğrendim. En ufak bir soğuk algınlığını bile kaldıramazdı bedeni.

HİV pozitif sadece cinsel yollarla bulaşan bir hastalıktı, sadece bir kişi bile olsa öpüşme esnasında da bulaştığı kayda alındığı için Guizhong kendini aşka tamamen kapatmıştı. O kendi kendine eğlenmeyi seven bir kadındı.

Bu amansız hastalığının nedeni olan iğren herif ise aylar önce vefat etmişti, Guizhong babasının ölümüne üzülüyordu tabii ki. Hayatını karartan, aşık olmasına asla izin vermeyecek olan o adamı bile affetmişti Gui..

Bazen kızıyordum ona, kader onun canını bu kadar yakmışken nasıl sevebiliyordu hayatı? Nasıl affedip gülebiliyordu dünyaya? Tanrıya kızmıyor muydu? Sevmeyi özlemiyor muydu? Dokunmayı istemiyor muydu? Hiç sorma cesaretim olmamıştı. Ama aşk konusunda benden daha uzman tavırlar takınırdı. Şayet hissiz bir adamdım ben. O hislerin kadını, kankaların tanrıçasıydı resmen. Aşk sadece pozitif duygular olsaydı inanırdım onun uzman olduğuna.

"Hah.. öyle mi diyorsunuz kırık kalpler profesörü?"

Bir kahkaha patlatmış ve sırtıma vurmuştu.

"Li~ bayılıyorum bu berbat espirilerine!"

"Külleyen yalan."

Karaladığım sararan yaprakları zedelenmiş defterime notlar almaya devam ettim. Kahvemden bir yudum alacağım sırada Guizhong defterimi önümden çekip kahkahalarını sürdürmüştü.

"Bana bak huysuz herif, koca kıçını kaldır ve biraz sosyalleş. Tek başına geberip gideceksin."

"Defterimi verir misin?"

"Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Sana sırf annemin hatrı var diye katlanıyorum ben de olmasam konuşacağın tek varlık bu çürümüş defter."

Guizhong işaret ve baş parmağının arasına sıkıştırdığı defteri bir çöp parçasıymışçasına, tiksinerek sallıyordu. Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Eğleniyordu ancak yüzüne sahte bir iğrenme takınmıştı. Dudakların kenarı hafif seyriyordu. Kahkahasını tuttuğunu belli etmemek için büyük çaba sarf ettiği barizdi ayağa kalktım. Boyum onunkini geçtiğinde kafasını kaldırdı ve yutkundu. Yüzüne eğildim.

"Ha. ha. ha."

Bilerek her kelimeyi bastırmıştım, yüzü anında değişmiş ve bana garipser bir ifadeyle bakıyordu. Gözlerini bir kaç defa kaçırdı.

"Eh?"

Defteri aldığımda mızırdanmaya başlasada onu duymazdan geldim, paketimden çıkardığım sigarayı dudaklarıma yerleştirdim. Defterimi düşürmemek adına kolumun altına kıstırıp zar zor Guizhong'a seslendim.

"Çok mızırdanma, eve gelmeyeceğim. Beni bekleme lütfen."

Biraz kafa dağıtmaya ve sessizliğe ihtiyacım vardı, uzun bir süredir aynı evde kalıyorduk onunla. Guizhong babası ölünce tam anlamıyla kimsesiz kalmıştı ben de onu küçük kız kardeşimmişçesine sahiplenmiştim. Gui'nin somurttuğunu hissediyordum ancak bana kızmazdı. Zor zamanlar geçiriyor olmalısın derdi uzun süre gelmediğimde.

Apar topar kapıya ilerlerken zippomu çıkarmış sigaramı tutuşturmaya çalışıyordum. Kapının açılması hesaba katmadığım bir unsurdu.

"Hassiktir."

Sigaram yere düşmüş kapıdan içeri girmeye çalışan bir bedene çarpmıştım, kapının açılmasıyla çalan ziller tüm kafedeki dikkati üzerlerimize çekmişti. Anlayacağın durum daha boktan olamazdı. Ama hey! Bak sen şu işe, bana çarpan adam umursamadan yanımdan geçip giderken ben düşen sigaramı yerden almaya çalışıyordum. Homurdandım, insan bir özür dilerdi değil mi? Sigaramı aldım dudaklarıma yerleştirdim, bunu yapmadan önce ne olur ne olmaz üstünde ki tozu üfleyip silkelemiştim. Kendi üzerimi düzeltirken kafamı kaldırdım.

Gördüğüm manzarayla nutkum tutulmuştu adeta. O okyanus gözleri tekrar görmeyi beklemiyordum, o tonda kehribar kimsede yoktu. Bu o çocuktu. Size yemin ederim ki oydu. Nefesimi tutum.

Bir anda kendimi dışarı atıp deli gibi çarpan göğüsümü dizginledim. Bu.. ben.. kelimeleri bir araya getirmek çok zordu. Korkudan mı heyecandan mı bilinmez, kendimi dışarı atmıştım. Kafenin camından içeriye baktım. İfadesiz bir şekilde kahve siparişini veren bu adamı incelemeyi sürdürürken gözüm köşede sırıtan Gui'ye ilişti. Elleriyle kalp yapıp çocuğu işaret editordu.

Dalga mı geçiyorsun Gui? Çarptım diye hemen shiplemiş olamazdı..

Göz devirerek Gui'ye çocukça sayılır bir hareket olan orta parmağımı çektim kahkaha atıp bana bir mesaj yollamıştı.

_____________________________________
16:28 %78

Guizhong!

Aww bizim küçük Li Li aşık mı olduu~
16:26

Dalga mı geçiyorsun?
16:26

Ehehehh~
16:26
Sana bir randevu ayarlamamı ister misin?
16:27

Neyden bahsettiğini anlamıyorum.
16:28

_________________________________

Guizhong'la aramızda geçen gerici konuşmanın ardından aklıma bir takım düşünceler takılmıştı. Kalbimin bu denli hızlı atmasının en büyük sebebi neydi?

Aşık mıydım? Hayır.

Ben asla aşık olmam, benim hislerim bile yok.

Umarım yoktur

Kendi kendimle konuştuğum 3 sanşyenin ardından dışarı çıkan bu çocuğu takip etme kararı aldım. Onunla konuşmaya cesaretim yoktu ancak bir kaç bilgi edinebilirdim değil mi?

Yakalanamaya özen göstererek aldığı kahveyi elimde ki deftere not aldım. Sigaramı yakarak peşinden ilerlemeye başladım.

Gülüşlerin. (Zhongchi)Where stories live. Discover now