2.9

61.3K 3.9K 606
                                    

10K ❤️
İyi ki varsınız!

***

Zeliha Acar'dan:

Serra gerçekten de güzel bir enerjiye sahipti.

Odaya girdiğinden beri tatlı tatlı yürüttüğümüz sohbet bana iyi gelmişti. Tam bir Mabel Matiz hayranıydı, konuşmanın büyük bir bölümü onu övmesiyle geçmişti. Bir kardeşi olduğunu, hangi üniversiteden mezun olduğunu ve birkaç hobisini öğrenmiştim. Gerçekten de sohbeti sarıyordu.

"Sen fizik öğretmenisin, değil mi Zeliha?" dedi laf arasında. Olumlu anlamda başımı salladım. "Benim kardeşim bu yıl son sınıfa geçti, malum sınav senesi. Ona özel ders verme ihtimalin var mı?"

Bu sorusu beni şaşırtsa da, günlerimin ne kadar boş ve depresif geçtiğini hesaba katarak, "Olabilir," dedim. Gerçekten başka şeylere ilgimi vermeliydim. "Konuşur haberleşiriz, müsaitim bu aralar."

Memnuniyetle başını salladı. "Çok sağ ol," dedi samimi bir ses tonuyla. Sonra lafa Kadir dahil oldu. Onun burada olduğunu unutmak üzereydim çünkü biz konuşurken sessizleşmişti.

"Siz baya sohbeti ilerlettiniz ya!" dedi şaşkınca. "Kendimi Aşk-ı Memnu'nun sonundaki Bihter kadar yalnız hissediyorum şuan."

Serra güldü. "Bir de bayıl istersen Kadir?" Ben de gülümsedim.

"Bayılırım he şuraya, sonra bir gören olacak diye diye kaldıramazsınız beni bak."

Aramızdaki gülüşmeler devam ederken telefondan saate baktım. Altıya gelmek üzereydi. Ayağa kalktım.

"Ben artık gideyim," dedim. İtiraz edeceklerini anlayınca, "Evde çok iş var, cidden." deyiverdim. Daha fazla ısrar etmeye yeltenmediler. Böylece Serra'ya özel ders için numaramı verdim ve ardından ikisiyle de vedalaşıp şirketten ayrıldım.

Siyah bulutlar havaya toplanmaya başlamıştı, yağmur yağacağını anlayınca adımlarımı hızlandırdım. Şirket ve evim arasındaki mesafe çok değildi ama yürümem gerekiyordu biraz.

Yürüdüm, aynı zamanda da sakince onu düşünüyordum. İyi miydi? Başına bir şey gelmiş miydi? Nasıl hissediyordu?

Sanırım kafamın içi asla susmayacaktı.

Düşünmeye devam ettim, bu sırada yağmur yavaşça atıştırmaya başlamıştı. Saç diplerim yavaşça ıslanırken damlaların kafamdaki sesleri götürmesini diledim.

Eve varmama yaklaşık beş altı dakika kalmışken zihnimi susturan şey bana seslenilmesiydi.

"Bakar mısın?" dedi birisi. Harflerin ağzında yuvarlandığını fark ettim. "Paran var mı? Bana para lazım. Çok para."

Derin bir nefes alıp verdim ve üzerimdeki ceketime daha çok sarıldım. Duymamazlıktan gelerek yoluma devam edecektim ama sesin sahibi inadını sürdürerek, "Para diyorum, lazım." diye konuşmaya devam etti, muhtemelen ayyaşın tekiydi ve çatacak beni bulmuştu.

Tamamen soğukkanlı bir şekilde dik duruşumla ve hızlı adımlarımla yürümeye devam ettim, peşimde böyle biri varken eve gidemezdim. Sakince cebimden telefonumu çıkaracakken kolumun kavrandığını hissettim. "Duymuyor musun beni! Çıkarsana para!"

Her şey beş saniye sürdü. Kolumu tutan elini ani bir manevrayla çevirip bükmem ve bu şerefsizin acıyla inlemesini bile beklemeden ayağımla dizine vurmam kısacık bir andı.

Yere yığılan adama iğretiyle baktım.

"Bir daha," dedim tıslar gibi. "Yolda savunmasız gördüğün bir kadına dokunmayacaksın." Karnına bir tekme savurdum.

Acıyla inleyen adamın yüzüne baktım, genç bile değildi. Belki de kızı yaşındaydım ama bu bile onun bu pisliği yapmasını engellememişti. "Ulan yeter artık, yeter!" diye bağırdım. Hıncımı alamazken bir tekme daha attım. "Sizin gibi pezevenkler yüzünden gündüz vakti de dışarı çıkamaz olduk lan! Ne istiyorsunuz bizden, ne? Derdiniz ne bizimle? Bir bize mi gücünüz yetiyor, bundan mı cesaret alıyorsunuz he şerefsiz?!" Bir tekme daha.

Kıvranan adama nefretini kusmaya devam ettim. "Bizi bir rahat bırakamadınız! Ben bir evime bile gidemeyecek miyim lan tek başıma, piç!" Adamın ağzından akan kana baktım, tek bir üzüntü kırıntısı bile olmadı içimde.

Ardından durdum ve kontrolümü sağladım. Şuan bu pisliği parçalamak istiyordum ama bunun yerine cebimden telefonumu çıkardım ve polisin numarasını tuşladım. O esnada çevredeki insanlara baktım. Bir kişi bile durup müdahale etmemişti.

"Hepinizin vicdanına sıçayım!" dedim hırsla. Sonra telefona cevap veren polis memuruna yerimi ve durumumu söyledim.

Artık birilerinin bir şey yapması gerekiyordu.

***

"Evrakları imzaladıktan sonra çıkabilirsiniz Zeliha Hanım." diyen polis memuruna olumlu anlamda başımı salladım ve evraklara sırayla imza atmaya başladım.

Polisler geldikten sonra karakola gelmiş ve ifademi vermiştim. Sokağın başındaki kamera kayıtları da bana şahitlik yapan tek şeydi.

Koskoca sokaktaki kimse gelip değil şahitlik yapmak, müdahale bile etmemişti.

En çok da bu koymuştu zaten.

"Zeliha!" diyen sesin sahibine baktım. Kadir'di. Az evvel buraya gelmesi için ona haber vermiştim. Normalde eve tek başıma da gidebilirdim ama birinin yanımda olmasına ihtiyacım vardı.

Hızlı adımlarla yanıma geldi. "İyi misin?" dedi telaşla. Ellerini koluma koydu. "Dokundu mu o şerefsiz sana, yaptı mı bir şey?"

Başımı iki yana salladım. "İyiyim Kadir, dokunmaya çalışan elini bir yerine..."

Devamını getirmedim. Kadir ise rahat bir nefes aldı ve bana sarıldı. "Aklım çıktı anasını satayım ya." deyince kıkırdadım.

"Bir şey yok," dedim hemen. "Boşuna kendimi savunmak için almadım o kafar eğitimi, bak işime yaradı."

Kadir benden ayrılırken, "Gerekmeseydi keşke." diye mırıldandı.

Karakoldaki işlerim bittikten sonra Kadir beni eve bıraktı. Milyon kere sorduğu iyi misin sorularına hep aynı cevabı verdim. İyiydim.

Böyle durumlar beni sarsmamalıydı, ben olmam gerektiği gibi davranıyordum. Şerefsizin biri beni rahatsız ettiği için geri kalan günümü mahvetmeme değmezdi bile.

Yorgun ama gururlu bir şekilde eve girdim ve kendimi koltuğa attım. Saat neredeyse onu geçmişti.

Ofladım, yapmam gereken işler yarına kalmıştı.

Kalkmak için kendimi zorladım. O esnada şarjı bitmek üzere olan telefonuma mesaj bildirimi geldi.

İmhacı: Zeliha, uyudun mu?

İmhacı: Uyuduysan da uyanabilir misin? Galiba bu İmhacı seni özledi

***

Cihangir seni biraz yesem olmaz mı? NSJXLWJXLEJXKW

Bu bölümde Zeliha'nın başına gelen olayı bir haber kanalından görerek yazdım. Cidden çok sinirleniyorum böyle şeyleri gördükçe ama en çok sinirlendiğim şey ise susulması ve böyle şeylere alışılması.

Güzel kızçeler, sakın susmayı tercih etmeyin tamam mı? Güçlüyüz biz, çok hem de.

<3







İMHACI -Texting-Where stories live. Discover now