|12|Unutamamak...

1.7K 68 4
                                    

Jungkook~

Yorgunluk.

Her bir zerremi sarıp sarmalayan tek his.
Yorgunluk...

Zihnim, bedenim, kalbim yorgun.

Saatlerce prova yaparken bedenim, prova esnasında O'nu düşünmek ise hem zihnimi hem de kalbimi fazlasıyla yoruyor.

Yanlış yaptığım her bir haraketimde insanların sabırları tükenirken, beni bu hataları yapmaya iten kişiyi zihnimden atamadıkça, ben de bile sabır kalmıyor.

Onu düşünmeyeceğim dediğim her saniye daha çok düşünür oldum.

Günde 1 kez aklıma geliyor, o da 24 saat sürüyor.

Tamam diyorum, artık onu unuttum. Ama öyle bir an geliyor ki yine tüm benliğimi işgal ediyor, unutamıyorum. Beni yanımda yokken bile etkisi altına almayı başarabiliyor. Bu hislerimden kurtulamıyorum! Zihnimin en ücra köşelerine bile gömsem, gün geliyor tekrar yüzeye çıkıyor.

Atamıyorum, Unutamıyorum, Ondan geçemiyorum. Tutuklu kaldım, kurtulamıyorum.

Kalbimi söküp atsam belki ama ona bile gücüm yetmiyor. Nasıl yeter ki? O benim çocukluğumdu, alışılmışlığımdı, ilk aşkımdı...

Yeri gelince sırdaşım, yeri gelince arkadaşımdı. Annemdi, bazen de babam. Hatta abimdi o benim. En önemlisi sevgilimdi, kalbimin tamamını kaplayan aşkımdı. Kim Taehyung aşktı. Benim biricik aşkım.

Tüm benliğimi yakıp kavuran bu duygulardan arınmak o kadar kolay mı? Değil. Yemin ederim ki değil...

Bu hisleri yaşamayan birisi için unutmak basit bir eylemdir. Eskiden ben de öyle düşünürdüm.
Aşk gelip geçicidir derdim. Birisini unutmak kolaydır, sonuçta unutmak imkânsız bir şey değil ki. Ama öyle olmuyor, bunu anladım.

Kim Taehyung; 9 yaşındayken girdi hayatımda. İlk arkadaşım oydu benim. Herkes benden kaçarken o yanıma gelmişti, benimle arkadaş olmuştu. Yalnızlığıma ışık olup gelmişti. Beni o dipsiz karanlıkta çıkarmıştı. Her ne olursa olsun, onun yeri ben de daima ayrıdır.

Ona olan aşkımı 13 yaşlarında daha küçük bir çocukken anladım. Normal bir arkadaş gözüyle bakamıyordum ona. Mesela iki arkadaşın birbirine olan sıradan temasları benim için heyecandan ölmek gibiydi. Onun sesi kulaklarıma doluşunca kalbim depar atıyordu, beynimde şimşekler çakıyor, tüm vücudum zangır zangır titriyordu. Bunları bir gülüşüyle, bir sesiyle nasıl hissettiriyor hiçbir fikrim yok.

Tabii o zamanlar bunun aşk olduğunu bilmiyordum. Zamanla öğrendim hissettiklerimin aşk olduğunu...

Aşkımı 17'lerimdeyken kabullendim. Kaçamadığım duygularımla o zaman yüzleştim.
O zaman farkettiğim diğer bir şeyse Taehyung'un bana bakışlarıydı. O gözler eski TeTe'nin gözleri değildi sanki. Daha bir duygu yüklü, daha bir parlak bakıyorlardı. Özellikle de aşkla bakıyorlardı.

Bana davranışlarıda değişmişti. Dokunmaya kıyamaz gibi tutuyordu ellerimi. Her seferinde omuzumda olan kolları artık belimdeydiler. Sahiplenici ve korumacıydı tutuşları.

Kıskançlıkta vardı. Yanıma erkek sinek bile yaklaşamıyordu. Kızlar ise mesafeli olduğu sürece yanımda durabiliyordu.

Kim Taehyung aklımı fena hâlde karıştırıyordu, lakin bu karışıklık fazla uzun sürmedi. 18 yaşına girdikten 1 hafta sonra karşıma dikildi. Elinde kırmızı bir paket vardı. Doğum günümde verememiş, o gün vermek için karşıma dikilmişti.

Hediyeyi görünce gözlerim parlamıştı. Ben unuttuğunu düşünüyordum ama hayır, unutmamıştı. Sadece o gün cesaret edememişti.

Hediyeyi alıp açtım; içinden minik bir siyah kutu çıkmıştı. Üstünde benim ve onun adı vardı. İsimlerimizi alt alta gördüğüm gibi dolmak için hazırda bekleyen gözlerim saniyesinde dolmuştu. Burnumu çekerken kutunun kapağını açtım ve içinde duran küçük kâğıdı tutup kaldırdım. Gördüğüm resimlerle ağzımdan minik bir hıçkırığın kaçmasına engel olamamıştım. 6 parçadan oluşan fotoğraf kareleri ve 6'sında da bizim birlikte çekildiğimiz resimler vardı. En altında da minik bir not vardı. Titreyen ellerimle notu alıp okumuştum. Şöyle yazıyordu:

REGRET || TaeKookWhere stories live. Discover now