-17-

615 81 140
                                    

Cool Boys for Summer Grubu

simjaeyun: sunghoon, jay
baksanıza bir buraya.

parkjay: ne oldu?

simjaeyun: ne, ne oldusu?
abi farkında mısınız?
bir hafta oldu ve siz hâlâ
konuşmuyorsunuz sunghoon'la.

parkhoon: kendini gerçek anlamda
düzeltene kadar konuşmayacağım
da. ki hiç zannetmiyorum.

parkjay: kendine çeki düzen
vermesi gereken biri de sensin
sunghoon. önce bir kendine
bak da, sonra birilerine ahkam
kesersin. hoş senin kestiğin
ahkamı ben kıçıma takmam orası
ayrı ama. neyse.

parkhoon: rezil herifin tekisin
biliyorsun değil mi? ne diye
burada vakit öldürüyorsam
seninle. senden değil adam olmak,
kapıma paspas bile olmaz.
işe yaramazın önde gidenisin.

leeseungseung: hop hop
noluyor amına? sakin olun ya
ne bu tavırlar? ya bir hafta önce
aranızdan su sızmazdı sizin.
ne oldu, ne yaşadınız bu bir
haftada da bu hâle geldiniz?

parkjay: beyimiz aşık oldu. ondan
kudurmuş köpek gibi nerede
görse saldırıyor bana.

parkhoon: laflarına dikkat et jay.
dost most demem sıçarım
ağzına bu sefer.

parkjay: gerçekten çok merak
ettim. nasıl sıçıyorsun? gelip
göstersene.

parkhoon: boş yere yoramam
kendimi, senin gibi boş biri
için.

parkjay: kimin boş kimin dolu
olduğunu yakında göreceğiz
sunghoon bey. size jungwon'la
olan aşk hayatınızda başarılar
dilerim.

(parkjay çevrimdışı.)

simjaeyun: bir dakika, bir
dakika. sunghoon bu da ne
demek? ne saçmalıyor bu?

parkhoon: senin de dediğin gibi işte
saçmalıyor. uzatmayın.

(parkhoon çevrimdışı.)

leeseungseung: jake bu işte
bir bokluk var da dur
bakalım.

simjaeyun: doğru, şimdilik
önceliğimiz bu ikisinin
arasını düzeltmek. bu konu
hakkında sonra düşünürüz.

leeseungseung: aklına gelen bir
şey var mı? nasıl düzeltilir
bu ikisinin arası? jay'i bilirsin.
katır inadı var onda. asla
barışmaz sunghoon ilk adımı
atmazsa.

simjaeyun: biliyorum, biliyorum
da ne yapabiliriz? bir çaresini
bulacağız. birazdan her zaman
gittiğimiz kafeye geçeceğim,
sunghoon da gelsin konuşalım.
jay gelmeyecektir biliyorum.
o yüzden onu şimdilik salalım.

leeseungseung: tamamdır.
sunghoon'u arayıp gelmesini
söylerim. bir saate görüşürüz
o zaman.

simjaeyun: görüşürüz.

*************

Heeseung, Jake'le kafede sözleştikleri gibi Sunghoon'u bekliyordu. Çok geçmeden bekledikleri kişi kapıda göründü. İkilinin karşısına oturan Sunghoon keyifsiz olduğu her halinden belli bir şekilde çıkan sesiyle konuştu.

"Çok fazla zamanım yok. Ne için çağırdınız beni buraya?"

Jake omzunu patpatladı.

"Hele bir dur oğlum ya. Kahve söyleyelim önce bir. Ne bu acele?"

Sunghoon başıyla onayladı. Heeseung konu açmak adına merakla sordu.

"İyisin değil mi Sunghoon? Yüzün öyle söylemiyor ama iyi olduğunu düşünmek istiyorum."

"İyiyim. Sadece biraz canım sıkkın. O da geçer bir iki güne. Merak etmeyin yani. Benim hakkımda endişelenmenize gerek yok."

Jake kahveleri sipariş ettikten sonra sinirle Sunghoon'a döndü.

"Ne demek endişelenmemize gerek yok? Farkında mısınız bilmiyorum ama ikinizin arasındaki sorun bizi de etkiledi. Grup ikiye bölündü resmen. Kiminle takılacağımızı, kime hak vereceğimizi şaşırdık. Neler oluyor Sunghoon? Anlatacak mısın kardeşim?"

Sunghoon derin bir nefes verdi.

"Neyi öğrenmek istiyorsunuz?"

Heeseung, Sunghoon'a yaklaştı.

"Bugün... Jay'in dedikleri doğru muydu? Jay'le kavga etme sebebin Jungwon'u sevmen mi? Bak, anlatmak istemezsen anlarız ama sana yardımcı olmak istiyoruz. Bizler senin arkadaşınız. Bize istediğin her şeyi anlatabileceğini biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum... Teşekkür ederim. Ama inanın ki ne hissettiğimi ben bile bilmiyorum. Emin olduğum bir şey var ki o da... Jungwon'a karşı adını koyamadığım bir ilgimin, sevgimin olması. İncinmesini, üzülmesini istemiyorum. Onu görünce mutlu oluyorum. Onu mutlu etmeyi seviyorum. Ah... Bilmiyorum, kafayı yemek üzereyim."

Jake ufak bir kahkaha attı.

"Sen resmen aşık olmuşsun. İnanamıyorum. Bizim Sunghoon aşık olmuş Heeseung, duyuyor musun?"

Heeseung, Jake'in yersiz tepkisine sinirlenerek koluna hafifçe vurdu.

"Kes gırgırı da, adam gibi konuşalım şu konuyu. Jake'in de dediği gibi Sunghoon. Sen aşık olmuşsun."

Sunghoon tebessüm ederek başını salladı.

"Sanırım öyle. Ve bu ilk defa başıma geliyor."

Jake yeni aklına gelmiş gibi, kolundan tutarak Sunghoon'u dürttü.

"Eee, hani derler ya böyle aşık olunca midende kelebekler uçuşur falan diye. Sende de oluyor mu o? Hep merak etmişimdir."

"Hayır, öyle bir şey hissetmedim hiç. Ama kalbimin daha hızlı attığı kesin. Özellikle de onu gördüğüm zamanlarda..."

Sipariş ettikleri kahvelerin gelmesiyle herkes bir süre için ufak bir sessizliğe büründü. Daha sonra buraya neden geldiklerini hatırlayan Heeseung söze girdi.

"Aslında... Buraya gelme nedenimiz biraz da seninle Jay'in arasındaki sorunu çözmek Sunghoon. Ne yapar ne edersiniz bilmiyorum ama aranızdaki sorunu bir an önce çözün. Size küslük yakışmıyor."

"Ha deyince olacak bir şey mi sence Heeseung? Jay'in karakteri düzelmedikçe onun gibi birisiyle arkadaşlık edemem ben. Benim kitabımda bencilliğe yer yok. Özellikle de bu bencillik sevdiğim insanları etkiliyorsa. Önce o bencil karakterinden vazgeçecek. Sonra da adam gibi Jungwon'dan özür dileyecek. Ancak o şekilde affederim onu. Size afiyet olsun. Kalkıyorum ben. Diyecek başka sözüm de yok."

Sunghoon yavaşça oturduğu sandalyeden kalkarken arkasında merakla onu süzen iki yüz bırakmıştı. Jay konusunda daha fazla konuşmak istemiyordu. Jungwon'a yaptıklarını düşününce arkadaşlıklarının daha da bozulacağından korkuyordu çünkü. Kendi de biliyordu, her ne yapmışsa yapsın Jay'i kaybetmek istemiyordu.

------ ♡ ------

Selamlar. Kısa bir geçiş bölümüyle adım adım yirminci bölüme yaklaşıyoruz. Yirminci bölüm dananın kuyruğu kopacak. Çok değişik şeyler göreceğiz. Bu yüzden beklemede kalın. Keyifli okumalar. Oy verip bol bol yorum yaparsanız sevinirim. ♡

you look like mafia | jaywonWhere stories live. Discover now