TAŞLARIN ALTI

503 65 14
                                    

   Bazı gerçekler tam gözünüzün önünde olsalar da göremezsiniz, çünkü ya bakmayı bilmiyorsunuzdur ya da doğru taşın altına daha bakmamışsınızdır. Bu nedenledir ki gördüğünüzü sandığınız şeylerin size verdiği yanılsamalarla hayata at gözlüğü ile bakarsınız. Kendimi bildim bileli ayrıntılarda gizlenen gerçeklere meraklı biri olmuştum. Polisliği seçmemdeki temel neden de sanıyorum bu merakımdı. Her olay çözüm bekleyen bir bulmaca gibi ve ben bulmacalara ziyadesi ile meraklı biriydim. Olay yerinden geldikten sonra kafamın içini düzene sokmak ve bir yerden başlamak adına eve girer girmez İlyas'a seslendim. Kadim dostum yanıma geldiğinde:

" Sevgili kardeşim Salman bu gün daha iyi ise bir fincan kahve eşliğinde benimle tavla atar mı?" diye sorduğumda bana gülümseyerek:

" O da sizi sorup duruyordu." dedi. İlyas'a gülümseyerek seraya kahveleri hazırlatmasını söyledikten sonra odama geçip bu günün yorgunluğunu bırakmak adına kısa bir duş aldım. Salman eski bir dost olduğu kadar hayatımı borçlu olduğum bir kurtarıcıydı. Askerde tanıştığım ve o zamanlar rütbesi yüzbaşı olan bir komando subayıydı. İlyas ve o ayrılmaz bir ikili iken askerden sonra bana yardımcı oldukları bir davada Salman kurşunun önüne atlayıp beni ve İlyas'ı kurtarırken kendisi omuriliğinden yaralanarak yatağa mahkum kalmıştı. Uzun koma süresi sırasında gazi olarak ilan edilse de askeriye dışında kimsesi olmadığı ve iyiliklerini ödeyemeyeceğim için onu ve İlyas'ı yanıma almıştım. İlyas evde düzeni sağlarken Salman da zor zamanların değerli bir dostu olmuştu. Çoğu zaman durumu yüzünden agresif olsa da mantığı ve bilgisi pek çok defa bana farklı bakış açıları kazandırıyordu. Salman için bu evde sığıntı gibi yaşama düşüncesi gelişmesin diye ona personel denetimi görevini vererek yanımda rahat etmesini sağlamaya çalışmıştım. Aslında ikisi de burada olma nedenlerinin benim aile özlemim olduğunu biliyorlardı. İşim bittiğinde aşağıya seraya geçtiğimde Salman'ı tavlayı dizmiş beni beklerken buldum. Gülümseyerek karşısına oturduğumda bana aynı şekilde yanıt verdi.

" Tavla açık başlayın Salman bey"

 Zarı elinde çevirdikten sonra atıp oyuna başlarken gözlerini tavlaya indirip:

" Seni yeniden aktif görmek güzel ama kafanı kurcalayan bir şeyler var." dediğinde beni tanıması işimi kolaylaştırmıştı.

" Askerler öldürülüyor rütbeli ve doğuda hizmet vermiş ama aralarında nasıl bir bağlantı var bulamıyorum."

  Zarı elime alıp attım. Salman ifadesiz bir şekilde tavlaya odaklanmış olsa da beni dikkatle dinlediğini biliyordum.

" Elinde ne var?"

" Rütbeli subaylar doğuda görev yapmış güçlü, fit ve becerikli adamlar. Başları kesilip sahil kıyısına bırakılmış, bedenleri ise yüzlerinin baktığı güneydoğu noktasındaki en yakın çöp kutusuna."

 Salman tavlanın zihnini açan bir strateji oyunu olduğunu ve tuzakların ona yol gösterdiğini söylerdi. Haksızda sayılmazdı aslında , ne zaman tavla oynasak kırdığım taşların felaketim olduğuna şahit olmuştum. Her zamanki gibi kırmam adına açık oynayan arkadaşımın taktiğine gülümserken aklımdaki sorulara vereceği cevapların endişesi ile Salman'a döndüm.

" Sorunun cevabını biliyorsun aslında. Sen bana bir kurt mu bir çakal mı arıyorum diye soruyorsun. Ama cevap açık değil mi? Adamlar doğu görmüş deneyimli subaylar, kolay av değiller. Ayrıca bir çakal avlanmaz sadece avlanmış bir hayvanın artıkları ile yetinir. Adamın bir kurt ve en kötü tarafı yaralı bir kurt. Bu yüzden seçeneklerin sınırlanıyor."

Haklı olmasının verdiği sıkıntı ile başımı eğdim. Bir kurtla 7 yıl geçirmiştim, en iyisi en beceriklisiydi. Onu yenmek için ondan bir adım önde olmalıydım ama elimde olanlarla yetersiz kalmak canımı sıkıyordu. Bu adamların yolu bir yerde kesişmişti ama askeriye kapalı bir kutuydu ve sırlar sonsuza kadar o kutuda saklı kalabilirdi. Benim dalgın halimi fark eden Salman derin bir iç çekti.

BİZARE (BOYXBOY) (TAMAMLANDI)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang