05 | kızıl ve sarışın

279 32 46
                                    

"Seni dinledikçe kehanet dersinin gereksiz bir ders olduğunu düşünmeye başlıyorum."

Kızıl saç tutamlarını tepeden atkuyruğu yaparak toparlamış Gryffindorlu konuştuğunda bakışlarım, bu dersimiz için anlatabileceğim bir şeyin kalıp kalmadığına emin olmak için göz gezdirdiğim ders notlarımdan ona döndü.

"Kehanet dersinin gerekli bir ders olduğunu düşünen var mı ki? Derste yaptığımız tek şey çay içtiğimiz fincanlara bakıp birbirimizin ecelini tahmin etmek."

Lily, parşömene son noktasını koyup tüy kalemini masaya bıraktı. Gözleri benimkileri bulduğunda dudaklarını araladı. "Bu o kadar doğru ki. Daha geçen dersimizde bunun yaşandığını söylesem yalan olmaz."

İkimizde söylediğine güldüğümüzde gözlerimi tekrar elimdeki notlara çevirdim. Kağıt destesini masaya hafifçe vurup düzelttim.

"Profesör Sonnahart'ın derslerine sırf hazırladığı çaylar için katlandığımı söyleyebilirim. Gerçekten çay konusunda müthiş bir damak zevki var."

Bir yandan konuşup bir yandan eşyalarımı çantama koymaya başladığımda Lily de özel dersimizin sona erdiğinin sinyalini almış olacak yavaş yavaş önünü toparlamaya başladı.

Geçtiğimiz üç hafta boyunca dudaklarımın arasından çıkan her bir cümleyi dikkatle dinlemiş ve kelimesi kelimesine not almıştı. Kağıt üzerinde uygulamalı olarak gösterdiğim her konunun bir kopyasını da kendisi yazmıştı. Döneminin gerçekten çok çalışkan bir öğrencisi olduğu söylentisini şu birkaç dersimizde bana kanıtlamıştı. Ben çalışkan olmasının yanında mükemmel bir zekaya da sahip olduğunu düşünüyordum. Ona bunu dile getirdiğim zaman bana yanıldığımı söyleyip geçiştirmişti.

"Ah, kesinlikle Profesör'ün çaylarının tadı mükemmel. Zaten dersin en çekilebilen kısmı da onları içmek."

Lily, eşyalarını tek tek çantasına doldururken konuştuğunda dediğine karşı yüzümde oluşan gülümsemeyle eşyalarımı toparlamaya devam ettim.

Eşyalarımızı oldukça yaydığımız kütüphanenin biraz daha köşesinde kalan masadan en son mürekkep hokkamı alıp ağzını sıkı bir şekilde kapalı olduğundan emin olduktan sonra çantamın içine sakince yerleştirdim. Gözlerim tekrar yanımda oturan kızıl saçlı Potter'ı bulduğunda aklıma bir fikir düştü.

"Önümüzdeki hafta olacak ilk dersimizde sana hızlı bir test yapsak iyi olabilir."

Düşüncemi dile getirmemle toparlanmasını durdurdu ve bana baktı. Yeşil gözleri, her öğrencinin sınav olacağını öğrendiğindeki tedirginlikle bakıyordu. Kendine güvenmeyen...

"Tedirgin olacağın hiçbir şey yok Lily. Üç haftadır dersi alıyorsun ve oldukça iyi gidiyorsun. Bilgini ölçebileceğimiz kadar fazla ilerledik. Bence biraz test yapman sana da iyi gelecek." Sessiz kalmaya devam ettikçe 'bu konuda aceleci olarak hata mı yaptım' diye düşünmeden edemedim. Gözleri artık benim açık kahvelerimde değil masaya doğru inmişlerdi.

"Lily?"

"Iı," diye bir ses çıktı dudaklarının arasından. Ardından gözlerini masadan yukarı kaldırdı ve karşısına döndü. Bir şey mırıldanır gibi oldu ancak yanımda oturuyor olsa da onu anlayamadım.

"Efendim?"

Yeşil gözlerini açıp rengini daha çok açığa çıkarırken bu sefer de heyecanlanmış gibi kekeleyerek konuştu. "S-Scorpius."

Duyduğum isimle başım Lily'nin baktığı yöne döndüğünde gözlerim, bize doğru sakin adımlarla gelen Scorpius Malfoy'un ilk önce platin sarısı saçlarını ardından da elinde tuttuğu parşömen kağıdı destesini buldu.

Kağıt destesinin ona bir gün önce verdiğim ödevle alakalı olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Masamıza sonunda ulaşabildiğinde yüzüme bu durumdan eğlendiğimi belirtir gibi bir gülümseme yerleşti.

"Ah, benim canım 'adını bir takımyıldızından almış olsa da astronomiden, o takımyıldızını bile zar zor öğrenecek kadar çok anlamayan' öğrencim."

Masada hemen karşımda ayakta dikilen sarışın çocuk onunla sürekli bu durumla alakalı eğlendiğim için söylediklerime göz devirmekle yetindi.

Scorpius Malfoy'a astronomi dersini üçüncü yılında almaya başladığından beri özel ders veriyordum ve ne kadar uğraşsam da bir türlü dersi ona sevdirmeyi başaramamıştım. Planladığımız derslerimize neredeyse sürükleyerek getirecek duruma geldiğim bir günü hatırlıyorum da o gün Hogwarts'takilerin yanlış anlayabilmelerine yol açabilecek şekilde okulda sürekli onu aramıştım ve bulduğumdaysa peşinden adeta koşturmuştu.

Bu şekilde zorlamayla geçen bir veya iki seneden sonra bu sene, yani beşinci yılında, Sıradan Büyücülük Düzeyi Sınavları olduğu için biraz daha çabalamaya başladı.

"Sana da merhaba Kasey. Dünkü dersimizde son dakika verip teslimini bu akşam yapmamı istediğin anlamsız ödevi getirdim. Gryffindor kulesine gidecektim ama sonra burda dersinin olacağını söylediğini hatırladım."

Elindeki kağıtları masada önüme doğru fırlatır gibi bırakırken 'anlamsız' kelimesine vurgu yapmayı da es geçmedi.

Ben kabaca fırlattığı kağıtları elime alıp kendi kağıtlarıma yaptığım gibi masaya vururarak düzelttiğimde hafifçe gülümseyerek Lily'ye döndü.

"Selam Lils."

"Selam." Az önceki konuşmasıyla kıyasladığımızda bu sefer kekelemeyen Lily'nin, şimdi de varla yok arası olan çillerinin özenle dağılmış olduğu yanakları al al oldu, yüzüne bir tebessüm yerleşti. Bu halleri gözümden kaçmasa da görmezden geldim.

"İlk olarak içindeki astronomiye olan nefreti kağıtlardan çıkarmana hiç gerek yok," Elimdeki kağıtları göstererek konuştuğumda gözlerini Lily'den çekip tekrar bana çevirdi. "ikinci olarak da anlamsız olup olmadığını önümüzdeki hafta yapacağım testle öğrenebiliriz. Ne dersin Scorpius?"

Yüzüme sahte ve yapmacık olduğu her halinden belli olan bir gülümseme yerleştirdiğimde Scorpius başını arkaya atarak sanki ona işkence yapıyormuşum gibi inledi. "Merlin'e yemin ederim ki bana bu şekilde acı çektirmekten zevk alıyorsun."

"Hem de çok."

Söylediğine karşı bile çıkmadığımı belirtir şekilde cevap verdiğimde yine göz devirmekle yetindi. Kağıtları çantamın içine doğru teperken konuştum. "Bugün veya yarın bakarım verdiğin ödeve. Dediğim gibi sonraki dersimizde test yapacağım o yüzden iyi çalış." Biraz duraksadım. Aklıma aynısını Scorpius yanımıza gelmeden önce Lily'ye de söylediğim geldi. "Çalışın."

Bakışlarım bu sefer Lily'nin üzerine düşerken onun da bakışları, aniden çoğul eki kullanmamla beni buldu. İkisinin de bakışları üzerimdeyken oturduğum yerden ayaklandım ve çantamı koluma taktım.

"Şimdi izninizle eşyalarımı yatakhaneme bırakıp gök gürültüsünden beter gürleyen midemi doldurmak için ziyafete inmeyi planlıyorum. Size de aynısını tavsiye ederim."

Yanlarından ayrıldığımda aramızdaki mesafeyi çok açmamışken kendi aralarındaki konuşmayı duyduğumda gülmemi engelleyemedim.

"Merlin! Ben nasıl bitireceğin o kadar konuyu?!"

"O kadar yıldız adını nasıl aklımda tutabileceğimi bile bilmiyorum ben!"

𝐏𝐄𝐑𝐅𝐄𝐂𝐓, 𝘫𝘢𝘮𝘦𝘴 𝘴𝘪𝘳𝘪𝘶𝘴 𝘱𝘰𝘵𝘵𝘦𝘳Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin