Bölüm 1

8.2K 446 45
                                    

Temiz bir sayfa açmak hayata; umulan, her seferinde inançla başlanan, illaki sürdürülen boş bir hevestir. Hayat yasak elmanın yendiği o günden sonra çamura bulaştı ve açılan her temiz sayfaya tüm hızıyla yetişmesi gereken yere giden bir araç o çamuru sıçratır.

Temizlenir canım demeyin. İz kalır!

Şimdi sizinle bir anlaşma yapmak istiyorum. Lütfen bana geçmişle ilgili sorular sormayın. Ben gelecekten söz edeceğim için değil geçmişin de anlatmak istediğim kadarını anlatmak için buradayım.

Özgürlüğüme düşkünümdür de.

Bana yapma denileni yaparım. Yap denilenden kaçarım. Anlat derseniz susarım, sus derseniz anlatırım. Sanırım ne yapacağınızı anladınız. Bana karışmayacaksınız.

Kasım ayının son günleri aralık ayının başlangıcı gibi bir zamandı. Çıktığım şehirde hava günlük güneşlik, vardığım yerde delicesine yağmur yağıyordu. Bir sırt çantasının içine sığacak kadar eşyaya sahiptim. Otobüs terminale yaklaşırken çantamın üstüne katlayıp koyduğum kot montumu, üstümdeki raftan alıp sırtıma giydim. Otobüsten inmek için acele eden bir ben değildim ancak en çok ben acele ediyordum. Varacağım yerde bekleyenlerim çoktu herhalde. Yol boyunca beni arayıp durmuşlar ve illaki demişlerdi ki, kahvaltıya yetiş.

Kahvaltı yapmak benim için olmazsa olmaz değildi aslında. Kahvaltıyı öteleyip başka bir plan yapabilirdim. Aslında beni kahvaltıya bekleyen kimse de yoktu. Bunlar sadece hayaldi ve ben hayalleri gerçeklerden daha çok seviyordum.

Hayallerden gerçeklere geçişin acısı gibisi yok. Acı çekmeyi seviyorum sanmayın, o psikopatlardan değilim ben. Acılı şalgam bile içemem.

Otobüsün garajda durması ve kapılarını açması ile çantamı aldığım gibi otobüsten aşağı attım kendimi. İstikamet tam olarak... İstikamet hissettiğimi yaptığım yerdi. Bir minibüsün muavini şöyle bağırıyordu: "Kahyalar Kahyalar Kahyalar"

Kimdi bu Kahyalar?

Tuhaf bir çekimle... Buna gizemli bir hava katmak istediğimden değil gerçekten Kahyalar ismi çekti beni. Minibüsün muavinin yanına yaklaşıp sordum: "Ne zaman kalkacak?"

Şayet deseydi ki bana iki saat var daha abla o zaman ne işim olurdu benim Kahyalar'da. İki saat falan vaktim yoktu ki benim. Meşgul, yoğun, planları olan biriydim ben. Aklımın estiği yere giden bir serseri olduğumu düşünmeniz beni üzer.

"Hemen kalkacak abla geç!" dedi muavin. Bakın geç dedi. İlk teklif ondan geldi.

Minibüsün, yaramazlarının bulunduğu en arka koltuğa geçtim ve en köşe cam kenarına oturdum. Kahyalar nasıl bir yerdi acaba? Deniz kenarı olsaydı bari. Deniz olmayan yerde yaşayamam ben.

Minibüs sahiden de hemen kalktı. İçinde yedi kadar yolcu. Son anda yanıma pos bıyıklı bir bey oturmasa bu yolculuk sonrası hayallerim aklınızın ucundan bile geçecek gibi olmazdı. Ancak pos bıyıklı beyin en çok da bıyıkları dikkatimi dağıttı. Bu adam o bıyıklarla nasıl yiyip içebilirdi? Karısını, sevgilisini, metresini öperken batmaz mıydı orasına burasına? Ağzımın içine bıyık girince öpüşesim gelmez ki benim. Karısının da gelmiyordu belki. Metresi de ne yapsın, karısı onu öpmüyor diye hayatında olduğu bir adamı reddedecek değil ya.

Kahyalar'da metresi olan erkekler var mıydı? Eğer cepleri para görmüş ise bu erkeklerin kesinlikle metresi olan erkekler vardı. Fakir bir kasaba ise orası karısını çok seven erkekler kaynıyor demekti.

DEVAWhere stories live. Discover now