5. Bölüm

48 24 6
                                    

Asi'nin Devamı

Çıkan kişinin peşinden ben de peşinden gittim. Az ileriye denizin kenarına oturmuştu. Kumru'ydu bu. E hani korkardı bu kız. İçten içe cesurmuş demek ki. Yanına gidip oturdum.
"Uyku mu tutmadı?"
Bir şey demedi.
"Hadi ama hâlâ mı küsüz?"
Yine sustu. Bence uyku sersemliğinden.
"Aynı yeğenlerim gibisin ya. En ufak şeyde küserler beni annelerine şikayet ederler. Ablamda sanki hâlâ çocukmuşum gibi bana terlik fırlatır."
Bunu anlatınca kahkaha attı. Çok güzel gülüyor lan.
"Güldüğüne göre barıştık küçük hanım."
Bir şey demeden sadece sarıldı. Onun sıcaklığına rağmen buz kesilmiştim. Bunu beklemiyordum. Bende kolumu omzuna doladım. Yaklaşık yarım saat oturduk, suspus bir şekilde.

***
Tunç Doğan

Tüm gece bu Kahraman ayısıyla uyumanın sabah şokunu atlatıyorum. İçimde hâlâ kötü hisler vardı. Kumru dün konuyu kapattırdı fakat pilot hâlâ kayıp. Bu işin içinde iş var. Asi de bir şeyler anlıyor belli ki. Ama ses çıkarmıyor. Adayı dolaşsak da ne bulacağımız belli değil ki. Umarım kötü şeylerle karşılaşmayız.

Kahraman uyanmış yanıma geliyordu. Arkasında kızlar ve Asi de vardı.
"Erken kalkmışsın. Artık ne pilot merakıysa."
Kahraman'ın neden en yakın arkadaşım olduğunu düşünüyorum şuan.
"Hemen atıştırıp yola çıksak iyi olacak. Ne ile karşılaşacağımızın belli olmadığı gibi ne kadar sürelik bir yol olacağı da meçhul." En mantıklı söz yine Asi'den çıktı.
Kumru'nun yüzü sanki korkuyormuşcasına bir hâl aldı. Hayatında neler yaşadı bilmem ama korkak birisine benziyor. Aren'de tüm bunları umursamaz bir şekilde yemek düşünüyordu. Bazen keşke ben de tek düşüncem yemek olsun diye düşünmüyorum değil.

" Ne bu şimdi yaban kavunu mu?"
" Yaban kavunu ne be mango onun adı."
Kahraman yine mükemmel bir sabah saçmalaması sergiledi. Ama ne yalan söyleyeyim komik. Yaban kavunu.
" Kusura bakmayın Kumru Hanım sizin gibi egzotik meyvelerle büyümedik biz. En egzotiği kividir bizde."
" Bunu Miami'ye tatil için giden kişi mi söylüyor."
Bunları susturmam lazım. Hiç çekemem şimdi. Daha günüm uzun benim.
"Kavgaya gerek yok. Bittiyse yemek kalkalım artık. İşimiz çok bugün."

Erzak suyumuz bittiği için denizden su içmek zorunda kalıyoruz. Tuzlu su her içişimizde ciğerimizi mahvetse de mecburuz. Bulduğumuz şişelere deniz suyu doldurup yola çıktık. Ceyda ve Beren de gelmek istedi. Onları da yanımıza aldık. Umarım tatlı su bulunan küçük bir gölet veya akarsu falan buluruz yoksa ömrümüz olması gerektiği zamandan daha erken bitecek.

***
Kumru Solcan

Sabahki yaban kavunu meselesi yetmezmiş gibi bir de ayağıma çelme takıp beni düşürmesi yok mu. Yemin ederim öldürmek için can atıyorum. Abicim bile bana bu kadar eziyet etmezdi. Sahi abicimin şuan uğraşacağı bir kardeşi yok. Ne yapıyordur ki. Adanın daha önce hiç gelmediğimiz yerlerine geldik. Çok yorulmuştuk.
"Oha az ileride bir gölet var."
Aren bende kulaktır,zardır hiçbir şey bırakmadı sağolsun ama suyu bulduk ya bu daha önemli şuan.

Suya yaklaşmıştık o kadar temiz ve berraktı ki yansımamız aynı olduğu gibi görünüyordu. Üzerimdeki Asi'nin kıyafetlerine baktım. Pek de temiz görünmüyorlardı. İstemsizce herkesi bir süzdüm. En temizimiz sanırım Kahraman'dı. Tabii işin ucundan en az tutan ben olsam ben de temiz kalırdım. Asi'nin pantolonunda dizlerinin biri yırtılmıştı. Tunç ve Aren'de çamur lekeleri vardı. Nedense en fazla kirelenen benim. Doğru ya sabah düşmüştüm. Pardon düşürülmüştüm.
Tatlı suyu çok özlemiştim. Diğerleri hâlâ laflarken yaklaşıp avuçlarımla su içiyordum. Arkamda biri duruyordu. Yüzümü serinletip ayaklandım. Ani hareket sergilediğim için dengemi koruyamadım ama Asi bileğimden tuttu.
" Burada boşuna durmadığımı daha iyi anlamış oldum. Gelmesem yine suyu boyluyordun küçük hanım. "
Yüzüm kızardı. Göletten görebiliyordum. Teşekkür edince bileğimi bıraktı.
" Yanımızda getirdiğimiz suları boşaltıp buradan su dolduralım hava kararmak üzere dönsek iyi olacak. Toparlanınca başka bir taraftan tekrar yola çıkarız."
Asi yine liderliğini gösterdi. Bu çocuk kurtarıcım olarak yanıma gönderilmiş resmen. Acaba iş görüşmesi değil de düğününe mi gidiyordu Miami'ye. Sonuçta takım elbiseyle sadece görüşmeye gidilmez. Düğün için de gayet ideal bir kıyafet. Çok da şık üstelik.

Karanlık olduğu için bu sefer yan yana değil arka arkaya birbirimizden tutunarak yürüyorduk. Sanki her gün böyle maceralar yaşıyormuşuz da alışmışız gibi davranıyorduk. Asi'nin elinden ben, bende Aren ondan sonra Kahraman, Tunç, Ceyda ve Beren geliyordu. En arkada bir erkek kalsaydı daha iyi olmaz mıydı. Hani cesurlar falan. Kırık uçak göründü. Lale Abla yanımıza geldi. Tek tek hepimizi saydı. İyi olup olmadığımızı sordu. Boşuna demiyorum annemiz gibi. Acaba minik çocuk nerelerde ne yapıyor? Bizi görünce oturduğu kayadan koşarak yanımıza gelip Asi'ye sarıldı. Ne güzel bir ilişkileri olmuştu. Hayran kalmıştım resmen. Yolcuların çoğu dünden kalan meyvelerden yeyip uyumuşlardı. Bazıları hiç görünmüyordu bile. Sadece yeyip içip uyuyordu. Acaba hiç mi umurlarında değildi adadan gitmek, çıkış yolu bulmak. Ya da ekibimize güveniyorlardı fakat ne ben ne Asi ne de başka birinin bizi buradan kurtarabilecek onu sanmıyorum. Yani kanat takıp uçmayacaksak. Ay gülmek istemiyorum ama ya ilerleyen zamanlarda bunu da denememiz gerekirse. Hezarfen Kumru Solcan. Hayır hayır kesinlikle komik değil. Kendine gel Kumru adadayız.

Kimse uyumaya gitmedi. Yol üstünde bulduğumuz bir çalıdan yaban mersiniyle karnımızı duyurmuştuk. Çember oluşturduk oturduk.
"Sadece isimlerimizle tanışıyoruz. Bence tanışıklık çemberimizi büyütmeliyiz."
Aren haklıydı. Ben meraklı bir insan olarak ne iş yaptıklarını hobilerini falan merak ediyordum. Kahraman hariç.
" Biyografimizi mi yazmak istiyorsun. Röportaj verebilirim." dedi Kahraman
Asi'nin göz devirdiğini gördüm. Tunç da karnına dirsek attı Kahraman'ın. İyi oldu ona. Ceyda ve Beren normalde bizimle çok konuşmazlardı. Ceyda beklenmedik anda konuşmaya başladı.

" Şimdi de siz sen başla, ben başlamam kavgası yapmadan önce en iyisi ben başlayayım. Bildiğiniz gibi ismim Ceyda. Ceyda Arınç. Miami'ye kuzenim Beren ile gidiyorduk. Amacımız yetiştirme yurdunda kalan minik bir çocuğu ziyaret etmekti. Buraya gelmeden bir hafta önce bize tanımadık bir yurtdışı numarasından arama gelmişti. Açmıştık. Laren isminde minik bir kız bizimle sohbet etmişti. O an bizim moodumuz çok düşüktü. Bizi çok eğlendirmişti. Miami'de kaldığını ve gizlice telefondan numaralar tuşladığını anlatmıştı bize. İçimiz ısınmıştı o miniğe o yüzden onu ziyaret etmek istemiştik. Okulu da bitirdiğimiz için babam ve amcam bir şey demediler. Hediye aldık ve uçağa bindik sonrası malum zaten. Beren konuşmayı çok sevmez. Benn ikimiz için de konuşmuş oldum. Ben matematik Beren de kimya öğretmenliği okuyodu. Dönünce staja başlayacağız. Tabii büyük sorunumuz dönmek."
Hikayesi güzeldi bence. O minik şimdi bekliyordur Ceyda ve Beren'i. Minik deyince aklıma Vlad geldi. Biz zor dayanıyoruz ve o daha bir çocuk, onun için çok zor. Annesini özlemiştir şimdi o. Babasını ister. İlgi ister. Sanki Asi'yle aynı şeyi düşünmüşüz gibi birbirimize baktık bir anda. Çok buruk görünüyordu.

"Tunç Doğan. Tıp fakültesi mezunuyum. Başarılı bir çocukluk ardından gençlik yaşadım. Tatil için Kahraman'la beraber gidiyorduk. Sonra adaya düştük. Buradan çıkar çıkmaz ilk işim yatalak olan annemi tedavi etmek. Bunu gitmeden önce yapmak isterdim fakat annem önce kafa dinlemem için ısrar etti. Gitar çalabiliyorum. Gitarımı da yanımda getirmiştim fakat tellerinden kopanlar olmuş o yüzden tamir etmeden çalışmaz."

" Ben de işte bu zeki tıp mezunu çocuğun arkadaşıyım. Ameliyat hizmetleri bölümünü bitirdim ben de. İğne falan yapabiliyorum. Dikiştir nakıştır biliyorum bir şeyler. Buradan gidince yapmak istediğim MasterChef yarışmasına katılmak. Ama yemek için." dedi Kahraman.

" Lan gıcık sinir adamsın ama komiksin de." Bu cümlesinden sonra Asi de başlamıştı.
" Asi Demir bende. Bir üniversite bitirmedim. Babam senden bir halt olmaz demişti. Okumak istemediğim doğruydu fakat istesem yapamayacağım bir şey de değildi. Babama inat sınava girip derece yapmıştım. Ama yine de gitmedim yani. O gün arkadaşımın partisinden geldim babamla kavga ettik ben de çıkıp gittim. Gidemedim."

"Aren Altuğ. Görsel sanatlar okudum. Küçük kafe gibi yerlere gidip minik konserler veriyordum. Normalde Miami'de oturuyorduk ama işim olduğu için bir hafta İzmir'de kaldım. Eve geri dönmek için bindiğim uçak da düştü zaten. Annem hâlâ geleceğimi sanıyordur kesin."
Aren konuşmasını bitirince ona baktım. Gozunden bir damla yaş süzülüyordu. Yanıma çekip sarıldım ona. Kahraman onu neşelendirmek için ondan şarkı söylemesini istese de Aren kabul etmedi. Tam ben hayatımda olanı biteni anlatacakken bir ses duyuldu. Geldiğimden beridir ayılara garezim var ama umarım bu ayı değildir.

BIRAK HAYAL KALSIN...Where stories live. Discover now