³

292 33 11
                                    

2016

Tony onun uyanmasını bekliyordu. Hafif bir inilti duyduğunda yere eğik kafasını kaldırıp ayılmaya başlayan takım arkadaşına baktı sandalyesini ona biraz yaklaştırdı. Steve birkaç dakika sonra gözlerini tamamen açmıştı. Yine ilk gördüğü kişi Tony olduğunda kalbi hızlanmaya başlamıştı ve bu da makineye yansıdı. Tony telaşla ayağa kalkıp yanına geldiğinde Steve nerede olduklarını anlamıştı. "Ne oldu bana?"

"Hastanedesin." dedi Tony. Bir EKG cihazına bakıyor bir Steve'e bakıyordu. Cihazdaki kalp atışı ritmi yavaş yavaş düzeliyordu. "En son gittiğimiz görevde yaralandın Kaptan." Steve olan her şeyi hatırladığında Tony onun elini tuttu ve cihazdaki ritim tekrardan dalgalandı. Tony bunu onun her şeyi hatırlamasına bağlayarak üstelemedi. "Seninle bir şey konuşmam lazım."

"Konuşmaya başlamadan önce bir su alabilir miyim?" diye sordu Steve. Asıl amacı Tony'nin elini elinden çekmekti yoksa kalp atışı her saniye daha fazla hızlanacak ve odayı hemşireler basacaktı.

Tony kafasını salladı. "Elbette. Hemen veriyorum." Daha önceden masanın üzerine hazırladığı suyu bardağa doldururken Steve'den acı ve kafası karışık bir şekilde adını duydu. Hızla gerisine döndüğünde Steve'in ellerini iki yana koymuş kendisini yukarıya çekmeye çalıştığını gördü.

"Tony ben .." dedi Steve boğazını takılan yumruyu yutmaya çalışırken. "Neden bacaklarımı oynatamıyorum?" Gözlerini Tony'ye çevirdi. Esmer adam elindeki bardakla onun yanına gidip yatağa oturdu.

"Steve kurşunlar omuriliğine zarar vermişler." Steve'in dudakları aralandığında Tony onun elini tekrardan tuttu. "Ama endişelenme. Sende serum var. En geç altı haftaya tekrardan eskisi gibi olacaksın." Bu tür konuşmalarda kötü olan Tony, Steve'den bir ders almaya karar verdi.

"6 hafta mı?" Steve'in sesi kısık ve bir o kadar da çaresiz çıktığında Tony kalbinin kasıldığını hissetti. "Çok fazla değil mi?" diye sordu Steve yine kısık bir sesle. Tony kafasını öne eğip "Özür dilerim." diye fısıldadığında Steve iki kaşını kaldırdı. "Neden?"

"Seni korumam lazımdı." Tony alt dudağını hafifçe nemlendirdi. "40 tane zırhım var. Eğer bir tanesini sana verseydim acı çekmeyecektin." Öne eğik başını kaldırıp ona baktı. "Özür dilerim."

Bu sefer Steve tuttu Tony'nin elini. Dudaklarına küçük bir tebessüm yerleştirip birkaç saniye aşık olduğu adamın yüzüne baktı. "Tony senin hiçbir suçun yok. Özür dileyecek bir şey yapmadın. Eğer bir anda kurşun yağmuruna tutulacağımı bilseydim kalkanımı alırdım. Ama bilemezdim değil mi?" Tony başını salladığında Steve dudağındaki gülümsemeyi büyüttü. "Eğer geleceği göremiyorsan sen de bilemezdin. Üzülme lütfen."

Tony hafifçe gülüp sol elindeki bardağı havaya kaldırdı. "Su?"

"Lütfen." dedi Steve. Doğrulurken Tony ona yardım etti ve bardağı dudaklarına götürdü fakat Steve gülerek bardağı onun elinden aldı. "Ellerim tutuyor Tony." Esmer adam da gülerek bardağı bıraktığında Steve suyunu üç büyük yudumda bitirdi ve bardağı koymak için yanındaki sehpaya uzandı fakat başaramadı. Dudaklarından ince bir sızı çıktığında Tony bardağı onun elinden aldı. "İyileşene kadar ani hareketler yapmak yok Yüzbaşı."

"Görev ne oldu?" diye sordu Steve ve Tony gözlerini devirdi. "Şu an en son düşünmen gereken şey görev." Steve tam ağzını açmıştı ki Tony onu durdurdu. "Ayrıca sana güzel bir haber vermek istiyorum. Benim evime taşınıyorsun."

"Ne?" dedi Steve gözleri kocaman açılırken. Yanlış mı anlamıştı? "Senin evine mi?"

Tony sırıtarak ona baktı. "Merak etme. Benimle yaşamayı çok seveceksin."

Ve doğruydu da. Steve onunla yaşamayı o kadar çok sevmişti ki, hayatı boyunca beraber yaşamak için onunla evlenmişti.

𝓢𝓪𝓾𝓭𝓪𝓭𝓮 : 𝙎𝙩𝙤𝙣𝙮 𝙢𝙥𝙧𝙚𝙜Where stories live. Discover now